20 Temmuz 1974’ün Düşündürdükleri: Güçlü Türkiye ve Ötesi
GÜNDEM20 Temmuz 1974, yakın sayılabilecek bir tarihi olayı ifade etse de şimdiden Türk tarihinde önemli bir yere oturmuştur. Bunun nedeni, herşeyden önce 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi sınırları dışına çıkarak haklı olduğu bir davada tek başına askeri bir operasyon ve zafere imza atmasıdır. Türk Kurtuluş Savaşı sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’dan zayıf bir ekonomi, insan kaynakları azlığı, borçlar, imarsız bir memleket gibi pek çok sıkıntıyı devralmıştı. Böyle bir ortamda Mustafa Kemal Paşa’nın “Kılıç artık kınına girmeli” ve “yurtta barış dünyada barış” gibi vecizelerinin anlamını kavramak önemli. Zira bir ülkenin yükselebilmesi için savaş ortamından uzak durması ve ekonomik faaliyet lazım. İşte genç Cumhuriyet bunu yaptı ve bağımsızlık sonrası mümkün mertebe savaş tehlikesinden uzak durdu. Bununla birlikte Hatay’ın diplomatik yolla anavatana katılması bu dönemin başarılarındandır. Atatük’ün etrafındakilere, “Kıbrıs’ın da esaretten bir gün kurtulacağını söylemesi, bir askeri tatbikat sırasında Kıbrıs düşman eline geçerse Türkiye’nin ikmal yolları tıkanır” şeklindeki beyanatı, daha o yıllarda Kıbrıs’ın Türkiye için öneminin devlet katında anlaşıldığının göstergesidir. İşte bu idrak, 15 Temmmuz 1974’te Yunan cuntasının megali idea yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması düşüncesini gerçekleştirmek yolunda yaptığı yönetime el koyma hareketine karşılık, Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası antlaşmalardan doğan hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın gerçekleştirmesini sağlar. Yani Kıbrıs adası Ata’nın ifade ettiği gibi düşman eline geçmez ve anavatanın Akdeniz-Anadolu ikmal yolu kapanmaz.
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı dünyaya, Türkiye’nin soydaşlarının zorda kalması ve yok edilmek istenmesi söz konusu olursa her an harekete geçebileceği mesajını vermiş, milli bir silah sanayinin kurulması yolunu açmış ve daha aktif bir dış politika yürütmesini temin etmiştir. Bugün dünyanın her yerindeki Müslüman ve Türk soylu hakların umudu Türkiye olmuştur. Ekonomik ve askeri açıdan son yıllarda daha da güçlenen Türkiye, dostlarına güven düşmanlarına ise tedirginlik vermektedir. Bu bağlamda KKTC ve Azerbaycan yönetici ve halklarının, Türk askerinin ve Türkiye’nin kendileri açısından hayatiyeti konusundaki açıklamaları, güçlü Türkiye imaj ve gerçeğinin bir sonucudur. Bugün Balkanlar, Müslüman ülkeler ve Türk Dünyası ülkeleriyle Türkiye’nin kurduğu güçlü ilişkiler, siyasi, ekonomik, kültürel işbirlikleri dış gözlemcilerin dikkatinden kaçmamaktadır. XXI. yüzyılın bir Türk asrı olacağı gerçeği yavaş yavaş şekillenmektedir. Bu yolda akıllı politikalar, Türk dünyası devlet ve haklarıyla ağabey edalı değil de karşılıklı kardeşlik ilişkileri kurmak devamlılık açısından önemlidir. Çünkü eski Sovyet Cumuriyetlerinden olan, Rusya’nın kontorülnde uzun dönem kalan Türk dünyası devletleri Rusya ağabeyinden kurtulup bağımsızlık kazandıktan sonra başına, yanına yeni bir ağabey istememektedir. Bunun için karşılıklı eşit dost-kardeş algısı politikasını yürütmek elzemdir. Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’ın kat ettiği ilerlemeler birer gereçektir. Türk soylu bu devletler arasında öncelikle kültür, akrabalık ilişki ve kavramlarını geliştirmek gerekir. Belki de Turan Devletleri Birliği-Topluluğu şeklinde bir yapı kurulmalıdır. Bütün bunlar da devlet ve bağımsızlık tecrübesi en güçlü devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrarlı, huzurlu yönetimi ile mümkündür. Diğerlerinin gözü çünkü Türkiye’dedir. Bu gerçeği, Türkçülük fikrinin babası Ziya Gökalp, neredeyse 80-90 yıl önce bir şiirinde söylediği: “Türkiye büyüyüp Turan olacak!” dizesiyle işaret etmişti.
İlginizi Çekebilir