Akıncı; Beşli konferansın devamı 13 Mart'ta olabilir
GÜNDEMCumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, müzakere görüşmesi dönüşünce Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Akıncı'nın açıklaması şu şekilde: "KONFERANSIN DEVAMI 13 MART'TA OLABİLİR" "Bildiğiniz gibi konferansın devamının Mart ayında yapılması konusunda bir mutabakat vardı. Eide, Ankara ve Atina’daki çalışmalarını aktardı. Garantörlere martın ikinci yarısında uyacak. 13 Martla başlayan hafta üzerinde bir uzlaşma sağlanabilir gibi duruyor. Ancak kesinlik yok. Bunu ilerleyen günlerde belirleyeceğiz. Toplantının başında Anastasiadis'le iki konuyu paylaştım."
"FAİLLER ORTAYA ÇIKARILIP CEZALARINI ÇEKMELİ"
"Asıl önemli olan konu bu zararları yapanların faillerin ortaya çıkarılmasıdır. Önemli olan budur. Cezasız bırakılmamasıdır. Bu gibi olaylarda bu durumları yaratanların ceza gördüğünü de Kıbrıs Türk toplumunca görülebilmesidir. Önemli olan konu budur. Ne kadar önemli olduğu anlaşılmalıdır. Bu konudaki kaygılarımızı kendileriyle paylaştık. Onlar da hemfikirdir. Ancak gece karanlığında yapılmış bir olay olduğunu, polisin araştırmasının sürdüğünü söylediler."
“GEÇMİŞTEN GELEN AYRILIKLARIN GİDERİLMESİYLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR VAR”
"Bunun dışında müzakerecilerimizin çalışmaları var. Geçmişten gelen ayrılıkların giderilmesiyle ilgili çalışmalar var. Ben her zaman altını çizerek bir şeyin vurgusunu yaparım. Muhtelif başlıklarda 8-10 arası önemli addedebileceğimiz, uzlaşma beklenen konunun yanı sıra birçok başka konular da var. Eğer o 8-10 maddede uzlaşma sağlarsak kendiliğinden çözülecek konulardır. Ancak önümüzde daha 1 ay var. Hem bu küçük gibi görünen ayrılıkları hem de diğer konuları ele alarak çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bugün gerek etkin katılım konusunda gerekse Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele konusunda çok derinliğine görüş alışverişinde bulunduk. Bunlara gelecek hafta da devam edeceğiz. Diğer başlıkları da dönüşümlü olarak yeri geldiğince ele alacağız."
“BUGÜN ÇOK VERİMLİ BİR TOPLANTI OLDU DİYEMEYİZ”
"Bugün çok verimli bir toplantı oldu diyemeyiz. Ama her toplantıda da çok verim beklemek mümkün değil. Eide'nin Yunanistan ve Türkiye’deki temaslarını dinledik ve bu anlattığım çalışmayı yaptık. Bir hafta 10 gün sonra yine bir araya geleceğiz. Müzakerecilerimiz de bir araya gelmeye devam edecek."
"KIBRISLI TÜRKLER SADECE BİREYSEL HAKLARLA AB VATANDAŞIDIR. ANCAK TOPLUMSAL HAKLARI YOK"
"Daha çok etkin katılımla ilgili konuştuk. Burada anlaşılması gereken konu şudur: Türkiye'nin AB ile Gümrük Birliği'nden olan hakları var. Bütün AB üyesi ülkelerinde geçerli. Birleşik Kıbrıs da AB üyesi olacağına göre Gümrük Birliği’nden kaynaklanan haklar var. Özgürlük anlamında veya o terminoloji ile değil ama Türk ve Yunan vatandaşlarına da eşdeğer muamele çerçevesinde değerlendirirsek daha doğru olacak diye düşünüyoruz. Geçmişten de gelen bazı anlayışlar olduğunu biliyoruz. Konuşuldu bu Talat-Hristofyas zamanında da. Burada makuliyet çerçevesinde bir çıkış yolu bulmak mümkündür. Çünkü beklenti 80 milyon Türk vatandaşının buraya gelip yerleşmesini çağrıştıracak bir noktada değiliz. Ancak dengeli bir formül bulmak mümkündür. Türk-Yunan dengesi ta 1960'lardan gelen bir kavramdır. 60 Anayasasında da en çok müsaadeye mazhar ülke tanımlaması da vardı. O zamanlar AB üyeliği de söz konusu değildi. Bugünkü halinden çok uzaklardaydı. Ancak artık bir Yunanistan var, AB üyesi. Güney Kıbrıs var, Kıbrıs adına AB üyesi. Kıbrıslı Türkler sadece bireysel haklarla AB vatandaşıdır. Ancak toplumsal hakları yok. Bir çözümle bunun haklarını bizler de elde edeceğiz. Türkiye, Gümrük Birliği anlaşması var. Bu anlaşmayı genişletme çalışmaları var. Ama üye değil, ne zaman olacağı da belli değil. Ancak bir üye gibi muamelenin yüzde yüz bütün koşulları gerçekleşmese bile Yunanistan’la dengeli bir çerçevede çıkış yolu bulmak mümkünüdür. Cenevre'de AB yetkilileriyle de yaptığım temaslarda onların da buna katkıda bulunabileceklerini gözlemledim. Makul bir çerçeve oluşturulabilir. Yeter ki toptancı yaklaşımlar sergilenmesin. Nasıl güvenlik-garantilerde sıfır asker-sıfır garanti söyleminde bulunulur, nasıl ki daha konferansa bile gelmeden Yunanistan’dan konferansa bertaraf etmek için geliriz deniyordu; buna da asla, kata olmaz yaklaşımı da çok yanlıştır. Toplumları yavaş yavaş gerçeklere hazırlamaları gerekir. Bizim de yavaş yavaş yapmaya çalıştığımız budur. 'Asla bu olamaz' söylemi yardımcı bir söylem değil."
“BU İŞ TEK TARAFLI ADIMLARLA BİR YERE VARMAZ”
"Sayın İbrahim Kalın'ın söylemi doğrudur. Biz gerçekten müzakere sürecinde çok önemli katkılar yaptık. Sayın Kalın'ın kastettiği müzakerede geldiğimiz noktadır. Attığımız adımlara karşı Rum tarafının da çok daha istekli, gerçekçi, makul, hem söylemlerinde dikkatli, hem de masada çözüme daha fazla katkı yapan bir tutum sergilemesi gerekiyor. Bu iş tek taraflı adımlarla bir yere varmaz. Dengeli atılması şarttır."
"MÜZAKERELERDE BELLİ BİR NOKTAYA GELİNDİĞİNDE RUM TARAFI BUNA BİR ONAY VERECEKTİR”
"Müzakerelerde belli bir noktaya gelindiğinde Rum tarafı buna bir onay verecektir. Bunu bugün söylemeyen, kabul ettik noktasında görünmek istemeyenlerin yarın o noktaya geldiklerinde zorluk yaşamamaları için en azından dolaylı yoldan en azından toplumlarını hazırlamaları gerekir. Tüm ilgili taraflar ve her iki tarafça da çok net bilinmektedir ki, siyasi eşitliğimizin çok önemli unsurlarından biri olarak nitelendirdiğimiz dönüşümlü başkanlığı içermeyen bir çözüm olmayacak, referanduma bile sunulmayacak. Rum tarafının kendi açısından çok önemli saydığı konular olduğu gibi Kıbrıs Türk tarafının da çok önemli konuları vardır. Kararlara etkin katılım gibi önemli konulardan biridir. Bunu en azından olumsuz bir şekilde seslendirmemelerini bekleriz. Çözüme katkı koyan tavır bunun kabul edildiğinin deklare edilmesi ve toplumun buna hazırlanmasıdır ancak bu yapılmazsa da en azından olumsuz söylemlerden kaçınılmalıdır."
“MÜZAKERE EDİLMESİN, ARTIK MASA DEVRİLSİN, MÜZAKERELERDEN AYRILALIM ANLAYIŞI HALKIN BANA VERDİĞİ GÖREVLE UYUŞMAZ”
"Bana herhangi bir izahta bulunulmadı. Fakat kamuoyuna yapılan açıklamalar var. Bu konuda daha fazla bir yorum yapmam gerekmez. Ben toplumumuzda tüm makamlar arasında mutlaka sağlıklı bir diyaloğun kurulması gerektiğini değerlendiriyorum. Meclis, hükümet, muhalefet partileri bunlardan başlıcalarıdır. Meclis dışındaki partileri de davet edeceğim. Aynı zamanda STÖ'lerin katılımını da sağlayacak bir çalışma yapacağız. Onları da davet edeceğim. Onların sayısı çok fazla. En azından grup grup değerlendireceğim. Dün biliyorsunuz bağımsız organlarımızın başkanlarıyla da toplantı yaptık, meclis başkanıyla da görüştük. Bu türden diyalogları ben sürdürmekte önem görüyorum. Ancak tüm bunları yaparken bir konunun altını çizmekte fayda var. Halk bize bu görevi verdi, 2015 Nisan ayından beri ben bu sorumluluğu yüklendim ve sürdürüyorum. En önemli unsurlardan biri Kıbrıs sorunu ve müzakerelerdir. Müzakere edilmesin, artık masa devrilsin, müzakerelerden ayrılalım anlayışı halkın bana verdiği görevle uyuşmaz. Halk, bana bunun tersi için yetki verdi."
"MÜZAKERE YAPMA, ÇEKİL, DEFTERİ KAPAT DEMEK KOLAY. AMA BUNDAN SONRASINI GETİRMEK ZOR"
"Nasıl bir çözüm istediğimizi de halkımıza söyledik, anlattık. Onun onayını alarak bu müzakereleri yürütüyoruz. Kaldı ki bu müzakere süreci 11 Şubat 2014 tarihli çerçeve anlaşması çerçevesinde yürütülüyor. Orada da meclisteki bütün partilerin onayı var. Dolayısıyla çok geniş bir konsensüs var. Müzakere yapma, çekil, defteri kapat demek kolay. Ama bundan sonrasını getirmek zor. Ondan sonrası ile ilgili hangi proje, fikir var? Topluma hangi aydınlık gelecek vaadi var? KT halkının, özellikle de KT gençlerinin daha aydınlık bir gelecek yapılması sorunu var. Bunun bilincindeyiz. Biz üzerimize düşeni yapacağız ama başkaları da üzerlerine düşeni yapmalılar ki, biz bu noktada ayrıldık ne görüşme ne müzakereye ihtiyacımız var demek sorumlu bir devlet adamının yapacağı bir şey değil. Ben bunu yapamam. Halktan da bunun için yetki almadım. Tam tersi için yetki aldım."
İlginizi Çekebilir