Arıklı: Güney gelişirken, biz çöktük... Ambargoları da kamuflaj yaptık
GÜNDEMYDP Genel Başkanı Arıklı, KKTC'nin kuruluş dönemine ilişkin anılarını anlattı ve günümüze kadar olan dönemde ülke gündemini değerlendirdi...
Arıklı, KKTC’yi tanımaya heveslenen her devletin kafasında “Siz kendi kurduğunuz devleti yıkmak için federasyonu müzakere ediyorsunuz, bizim için bu riski almaya değer mi, siz devleti yıkarsanız bizim uğrayacağımız zarar nasıl telafi edilecek?” sorusunun bulunduğunu kaydetti.
Arıklı, 25 Kasım’da Berlin’de yapılacak üçlü görüşmenin Berlin Duvarı’nın yıkılış tarihine getirilmesinin tesadüf olmadığını, birtakım oyunlar tezgâhlanmaya ve mesajlar verilmeye çalışıldığını söyleyerek, Annan Planı döneminde olduğu gibi toplumun birlik-beraberliğini bozacak her türlü gelişmeye hazırlıklı olduklarını bildirdi.
Arıklı, KKTC’nin kuruluşunun 36. Yıldönümüne, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını yanıtladı.
“15 KASIM’DA KKTC’NİN İLANINI DUYUNCA BAYRAM YAPTIK”
15 Kasım 1983’te, KKTC ilan edildiğinde Ankara’da 21 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Erhan Arıklı, o dönemde iletişim ve haberleşmenin bugünkü kadar kolay ve hızlı olmadığını hatırlattı.
KKTC’nin ilan edildiğini duyunca bayram yaptık diyen Arıklı, yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:
“O zamanlar Ankara’da öğrenciydim, arkadaşlarımızla orada Kıbrıs meselesini sıcak tutup konuşuyorduk, hatta Kıbrıs’tan bir profesör davet edip fakültede Kıbrıs konusunu anlatmıştı. Herkesin konuya ilgisi vardı, ama şimdiki gibi teknoloji ve haberleşme gelişmemişti, yayınlara ulaşma şansımız pek yok ve imkânlar sınırlıydı. Postaneye gidip telefon yazdırıp saatlerce sıra bekliyorduk. Gazeteler ve TV dışında haber alabileceğimiz bir mecra yoktu.
15 Kasım’ın ilanını duyunca adeta bayram yaptık, okulda herkes “Kıbrıs bayrağı” çizmeye başlamışlar bunu gönderelim, şunu gönderelim diye. Bu arada okulda tek Kıbrıslı öğrenci de bendim.
Ardından BM kararları çıktı, TC’nin ciddi sıkıntıları olduğu ve ABD’ye karşı zor günler geçiriyor… Herkeste bir kaygı vardı acaba bağımsızlık devam edecek mi, yoksa baskılara boyun eğip vaz mı geçilecek, geri mi alınacak gibisinden…
TC yetkilileri kararlı duracak mı, Denktaş’ın arkasında kararlı bir duruş sergileyecek mi, herkesin konuştuğu konular bunlardı, hatta ben de çok şey biliyormuşum gibi iki yerel gazete de gelip benle röportaj yapmıştı. Biz de aklımızın yettiğince cevaplar vermeye çalışıp geri dönüş olmayacağını iddia ediyorduk, ama bir taraftan da korku vardı, acaba sıkıntılı bir süreç yaşar mıyız, Cumhuriyetin ilanından vaz geçilirse itibarımız ne olur diye düşünüyorduk.
Rauf Denktaş’ın BM’deki konuşmasına kadar bu böyle devam etti ama bağımsızlık bildirgesinde “Cumhuriyeti ilan ettik ama, bu federal zeminde görüşmelere engel temsil etmeyecek” şeklinde açık kapı bırakılması ciddi bir yara oldu. O yara halen devam ediyor… Yani “bir anlaşma olursa devleti yıkarız” denmişti. Bunu o yaştaki toy delikanlıya anlatmak zor ve kızgın hissetmiştik… Sonradan anladık ki diplomasi başka bir şey. O manevrayı yaparak, dünyadan gelen türlü baskıları göğüsleyebilmişiz.”
“BİZİ TANIMAYA HEVESLENEN TÜM DEVLETLERİN KAFASINDAKİ SORU…”
Bağımsızlık bildirgesindeki ifadelerin ve federasyon görüşmelerinin KKTC’nin tanınmasının önünde engel oluşturduğunu kaydeden YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, Kırgızistan’da görev yaptığı dönemde yaşadıklarından örnek verdi.
“O açık kapı kaldığı sürece de KKTC’nin tanınmasının mümkün olmadığını da biliyoruz… 2008 yılında Kırgızistan’da görevliydim. Kırgızistan parlamentosu o dönemde KKTC’yi tanıma gibi bir niyet belirtmişti. Bizim Kırgız parlamentosundaki dostluk grubu başkanımız beni Dışişleri Bakanına götürmüştü… Bana dedi ki “Bize AB yardımı kesecek, Amerika ve BM çok çeşitli tepki gösterecek, Rusya ambargo uygulayacak… Biz dünyayı karşımıza alırsak ve siz 2-3 sene sonra bu devleti yıkıp federasyon kurarsanız, bizim uğradığımız bu sıkıntılar nasıl telafi edilecek, değer mi?” diye sordu. Bizi tanımaya heveslenen tüm devletlerin de kafasındaki soru bu…
“Siz önce devletinizi yaşatıp yaşatmayacağınıza karar vereceksiniz” manasında bir sürü itirazla karşılaştım. Orta Asya’da görev yaptığım esnada, 100’ün üzerinde ülkede konferans verdim en az 30-40’ında bu soruyla karşılaştım ve bu soruya cevap veremedim… “Türk Cumhuriyetleri bizi neden tanımıyor” diye özellikle sosyal medyada bu soru çok soruluyor. Sebebi işte bu bahsettiğimdir.”
“KKTC’Yİ TANITMAK BENİM İÇİN ÖNCELİKLİ BİR MİSYONDU”
Üniversiteyi, bitirdikten sonra bir yıl Türkiye’de özel bir okulda öğretmenlik yaptığı daha sonra KKTC’ye dönme kararı aldığını aktaran Erhan Arıklı, kendisinin ve ailesinin geleceğini burada gördüğü için gelişmeleri hep yakından takip ettiğini belirtti.
İlerleyen yıllarda siyasete de atıldığını söyleyen Arıklı o dönemi şöyle özetledi:
“Biz 75 göçmeni bir ailenin çocuğuyum ağabeyim gaziydi burada savaşmıştı, çok küçük yaşta gelmiştim ve burada okuyup burada üniversiteyi kazandığım için burası benim vatanım haline gelmişti ve bu ülkenin geleceği, kendim, ailem ve çocuklarım için yaşanacak bir yer olmasından dolayı, Kıbrıs’ta ortaya konan pozisyon beni de ilgilendiriyordu ve çok yakından takip etme ihtiyacı duyuyorduk.
“Üniversiteyi bitirdikten evlendim ve sonra TC’de bir yıl özel bir kolejde öğretmenlik yaptım, Kıbrıs’ın durumu da beni cezbediyordu. İstifa ederek Kıbrıs’a döndüm. Bir müddet sonra o zamanki ismiyle “Yeni Doğuş Partisi” isimli partiye katıldım ve ardından çeşitli sosyal faaliyetler dernekler, 92’den sonra Türk Birliği Kültür Merkezi (TÜRK-BİR)’i kurarak, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne gidip orada KKTC’yi ve davayı anlatmak benim için görev haline geldi. Bu nedenle özel hayatımı ve işlerimi ikinci plana attığım da oluyordu… Şimdiki gibi ulaşım da teknoloji de çok gelişmiş değildi… Vize bile bir problemdi, ama Kıbrıs davasını anlatmak KKTC’yi tanıtmak benim için öncelikli bir misyondu.”
“AZERBAYCAN VE KIRGIZİSTAN’DAKİ ÇABALAR”
2005’te Azerbaycan’a turizm ataşesi olarak gittiğini ve o zamana kadar yaptığı çalışmaların meyvelerinin de Azerbaycan – KKTC arası karşılıklı uçuşlarla alındığını aktaran Arıklı, Kırgızistan – KKTC’nin ilişkilerini de TC’den daha iyi bir duruma getirmeyi başardıklarını ifade etti. Kırgızistan parlamentosunda çok iyi çalışmalar yaptıklarını kaydeden Arıklı, kendisinin ayrtılmasından sonra uçuşların durduğunu, karşılıklı anlaşmaların hiçbirisinin uygulanmaya devam etmediğini, bundan da üzüntü duyduğunu vurguladı.
“26 ÜLKEDE TEMSİLCİLİĞİMİZ VAR… BU İNSANLAR ORADA NE YAPIYOR?”
KKTC’nin tanınmadan önce üçüncü ülkelerle ticari, ekonomik, sportif ve kültürel ilişkiler kurması gerektiğini savunan Arıklı, 26 temsilciliğin çok daha etkin çalışması gerektiğini söyledi.
“Bugün KKTC’nin 26 ülkede temsilciliği var, en az 17-18 tanesi hiçbir iş yapmadan maaş alarak günü geçiriyorlar. Herhangi bir faaliyet yaptıklarını da bugün oldu ne gördüm ne duydum” diyen Arıklı, “Adını bile duymadığımız başkentlerde temsilcilikler var, kime ne fayda sağlamak için o temsilcilikleri açtık? Kime ne faydası var?” sorusunu yöneltti.
Günübirlik düşünmemek, bunu bir devlet politikası haline de getirmek gerektiğini ifade eden Arıklı, “müzakerelerin devamının şu an bize bir zararı yok, devam edebilir; ama iki devletli bir çözüm de istiyorsak bunun altyapısını da şimdiden oluşturmamız gerekir. O altyapıyı oluşturmadan yarın ‘Bizi tanıyın’ deme şansımız olmaz.” Şeklinde konuştu.
“1974 SONRASI DÖNEM İYİ DEĞERLENDİRİLEMEDİ, HAR VURUP HARMAN SAVURDUK”
KKTC’de en büyük eksikliğin üretimden kopulması olduğunu dile getiren Arıklı “1974’te Rum bize 100’ün üzerinde fabrika, narenciye bahçeleri, az sayıda da olsa otel bıraktı. Bunları kullanamadık, değerlendiremedik, ciddi bir ganimet savaşına düştük. Har vurup harman savurduk, bir mirasyedi gibi davrandık” dedi. Arıklı “Üretimi bırakılan yerden devam ettirebilseydik, bugün Rumlarla at başı bir ekonomik rekabete girebilirdik” dedi.
Arıklı şu tespitlerde bulundu:
“Partizanlık, suiistimal ve popülizm, herkesi devlet memuru yapma politikası Sanayi Holding gibi fabrikaları kapanma noktasına itti. Birileri bizim kafamıza silah dayayıp, bunları kapatın demedi…
Bugün Lefkoşa Belediyesini bir düşünün, işçi sayısından çok memur var, bu zihniyet dünyanın neresinde var? O zihniyet o zaman da vardı. Bir işçiye, bir amir bir müdür düşüyordu.
Bu sebepten çağı ve teknolojiyi yakalayamadık, “zarar ediyorsa kapatalım” dedik. Sürekli sübvansiye isteyen, zarar eden bir yer… KTHY’de aynı şekilde partizanlıktan kapattık, en kötü huyumuz hatayı hiç kendimizde aramıyoruz. Sürekli ‘Kim batırdı’? Biz batırdık kardeşim. Bilgisiz insanları yönetime atama, partizanlık, adam kayırma, har vurup harman savurma, buharlaştırma… Halen daha nerede olduğunu bilmediğimiz Boeing motoru. Giden milyonlarca Euro para… Bunların hepsi Meclis raporlarında var.”
“GÜNEY GELİŞİRKEN, BİZ ÇÖKTÜK… AMBARGOLARI DA KAMUFLAJ YAPTIK”
KTHY örneğini de dile getiren Arıklı, 5 uçağı olan KTHY’nin 700 civarı personelinin bulunduğunu, oysa şu an 40’a yakın uçağı olan Pegasus’un 200 personelle hizmet verdiğine dikkat çekti.
“Siz her seçim döneminde KİT’lere adam doldurursanız, iş isteyeni Sanayi Holding’e, KTHY’ye, ETİ’ye, TÜK’e, KIB-TEK’e doldurursanız, sonunda oranın batmasına sebep olursunuz” diyen Arıklı, “Güney’de böyle bir anlayış var mı? O yüzden Güney sürekli gelişirken, biz sürekli çöktük. Ambargoları da sürekli kendi hatalarımızı örtmek için bir kamuflaj olarak kullandık.” Şeklinde konuştu.
KKTC’ye yatırım yapmaya niyetlenen yabancı yatırımcıların, prosedürlerden bıktığını söyleyen Arıklı, o döneme ilişkin bir anısını da şu sözlerle aktardı:
“Hiç unutmam 1993’te Tataristan’dan bir heyet geldi, ciddi bir grup iş adamı. Önce şirket sonra off-shore şirket kuracaklar. Denktaş Beyin davetlisi olarak Dome Otel’de kaldılar, o zamanlar şimdiki gibi ileri iletişim yok, bir ay boyunca şirket kurduramadık, ‘şu yok bu yok’ diyerek. Bir gün otele ziyaretlerine gittim, baktım kapının önünde valizlerini toparlamışlar bekliyorlar. Ruslan diye bir heyet başkanları vardı. Ruslan dedi ki ‘Kusura bakmayın biz ayrılıyoruz, bizim arkadaşlarımız Güney’e gitti 2 günde şirketi kurdular, bizi oraya davet ettiler. Biz Türkiye’ye oradan da Atina üzerinden Güney’e geçeceğiz’ dediler ve gittiler. Kaçırdığımız o kadar çok fırsat var ki; sorumluluğu hiçbir zaman üzerimize almıyoruz, bir yerlere fatura ederek vicdanımızı rahatlatıyoruz.”
“TURİZM VE YÜKSEK ÖĞRENİM BAŞARILI OLDUĞUMUZ ALANLAR”
“Turizm ve yüksek öğrenim KKTC’nin başarılı olduğu alanlar olarak sıralayan YDP Genele Başkanı Arıklı, özelikle yüksek örenimde Güney’e ciddi fark atıldığına ancak şimdi bunu devam ettirebilecek tedbirlerin alınmadığına dikkat çekti.
Arıklı şu uyarılarda bulundu:
“Sayıyı artırabilmek için kalite lâzım, kaliteyi tutturabilmek için de sayısal güce ihtiyacınız var. Giderek üniversite sektörü de zora girdi, maalesef denetimi ve akreditasyonunu doğru dürüst yapamıyoruz YÖDAK’ın önemini ve ciddiyetini anlayamadık, yasasını geçirmiyoruz. Üniversiteler başı boş durumda ve YÖK’e teslim olmuş durumdalar. Artı buradaki rekabet ve YÖDAK’ın üniversitelerle iletişimindeki sıkıntılar bu sektörü krizin eşiğine getirmiş durumda. Özellikle mali denetim yapılamaması ve bazı üniversitelerin ekonomik krize girmesine tedbir alınmazsa, önümüzdeki dönemde daha büyük bir krize neden olacak”
“ASKERİ ZAFER EKONOMİK VE SOSYAL BAŞARILARLA TAÇLANDIRILAMADI”
“1974’teki o muhteşem askeri zaferi maalesef ekonomik sosyal ve siyasal tedbirlerle güçlendirip, taçlandıramadık. Ne içte ne dışta KKTC’yi parlak bir noktaya getiremedik.” diyen Arıklı, vatandaşların ciddi bir gelecek kaygısıyla yaşadığını ve yarın ne olacağını bilemediğini belirtti.
Arıklı, “42 yılda 42 hükümet değişmiş, siyasal bir istikrarsızlık var… O seçimlerde başarıya ulaşmak için popülizm ve partizanlık her hükümetin en büyük silahı haline gelmiş, ciddi tedbirler alınamıyor” dedi.
İdeolojik farklılıklar olsa da iktidara gelenlerin yaptıklarının birbirinden farklı olmadığını aktaran Arıklı bu da insanlarda ciddi bir hayal kırıklığı yarattığını bildirdi.
“3 YIL İÇİNDE KRONİKLEŞMİŞ SORUNLARI ÇÖZME İMKÂNI VAR”
“KKTC’nin çözülemeyecek sorunu olmadığını ifade eden Arıklı, sıkıntının, bu sorunları çözemeyecek, bilgisiz, ilgisiz, liyakatsiz kasaba politikacıları tarafından yönetilen bir ülke haline gelinmesinden kaynaklandığını dile getirdi.
Arıklı yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“3 yıl içinde KKTC’nin kronikleşmiş problemlerini çözme imkânı var, bunun için önce bürokrasiyi azaltmak, yatırımcının önünü açmak ve burayı bir yatırım cenneti haline getirmek gerekir.
Siz bir şirketi 45 günde kuramazsanız ve Güney’de bir gün içinde şirket kuracak ve ikinci gün faaliyete geçirecek bir yatırım iklimi varsa, siz rekabet edemezsiniz, mümkün değil. Birçok yatırımcı buraya geliyor, şartları ve engelleri görünce vazgeçip geri dönüyor. Yatırım demek istihdam demek, vergi demek, devlet bütçesine her yıl yeni vergilerin girmesi ve maaşların artması ve kaynak demek.
Nüfusu ama üzerine vurarak söylüyorum ‘kaliteli nüfusu’ bir şekilde artırmamız gerek, nüfusun az olduğu yerde istihdam da yatırım da olmaz… KKTC’nin 3 yıl içinde kendi ayakları üzerinde durabileceği ekonomik yapılanmaya ihtiyacı var ama bunun için de istikrarlı bir hükümet şart.”
“ANNAN PLANI DÖNEMİNDEKİ SÜRECİ TEKRAR YAŞAMAK İSTEMİYORUZ”
25 Kasım’da Berlin’de üçlü bir toplantı yapılacağını hatırlatan Arıklı, buluşmanın Kasım ayına ve Berlin Duvarı’nın yıkılma tarihine getirilmesinin enteresan olduğunu söyledi. “Belli ki dışarıda bazı oyunlar tezgâhlanıyor, bazı mesajlar verilmeye çalışılıyor” diyen Arıklı, “Annan Planı dönemindeki süreci tekrar yaşamak istemiyoruz, toplumun birlik-beraberliği bozacak her türlü gelişmeye karşı da hazırlıklıyız” şeklinde konuştu.
İlginizi Çekebilir