AŞKIN GÖZÜ BİLİMSEL OLARAK DA KÖRMÜŞ
GÜNDEMTrakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Öztürk, "Aşkın gözü kördür" sözünün, bilimsel bir doğruluk payının olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Öztürk, TÜ Genetik ve Biyoteknoloji Topluluğu tarafından TÜ Devlet Konservatuvarında düzenlenen "Aşk Fizyolojisi" seminerinde, "Aşkın vücuda fizyolojik etkileri? İlk görüşte aşk var mı? Aşkın insana sosyolojik etkileri" konularına temas etti.
Aşk konusunun yüz yıllardan beri sanatçılar ve şairler tarafından ele alındığını anlatan Öztürk, son 30 yıldan beri bilim insanlarının da aşkın insan vücudundaki fizyolojik ve psikolojik etkilerini araştırdığını belirtti.
Öztürk, halk arasında aşık olan insanlar için kullanılan "Aşkın gözü kördür" sözünün insan beynindeki korku mekanizmasının bulunduğu amigdala bölgesiyle ilgili olduğunu belirtti.
İnsan beynindeki "amigdala bölgesinin", insan korkularını yönettiğini ifade eden Öztürk, "Aşkın gözü kördür diye bir söz var. Aşık olunduğunda beyinde amigdala bölgesinin aktivitesi azalıyor. Amigdala bizim korkularımızı da yöneten bir beyin bölgesi. Yani kişi bir anda korkusuzlaşıyor ve gözü bir anda bir şeyi görmez oluyor. Beyindeki bu değişiklikler, bu davranışları açıklıyor. 'Aşkın gözü kördür' sözü bu bakımdan doğru. Bunun bilimsel bir açıklaması da bu" dedi.
Öztürk, aşık olan insanlarda farklı hormonal değişikliklerin yaşandığını kaydetti.
Aşık olan insanların oksitosin hormonunun arttığını belirten Öztürk, şöyle devam etti:
"Bu artış karşılıklı bağlanmayı pekiştiren bir süreç. Yani çiftin bir arada olma kararını vermesinde beyinde artan oksitosin hormonunun büyük bir önemi var. Aşk deneyim bir stres durumu yaşatıyor kişilere. Kortizol hormonu yükseliyor. Bunun beraberinde serotonin hormonunun azalması özellikle o kişiye karşı saplantılı bir duruma dönüşebiliyor. Aşık olan kişi sürekli eşini düşünür hale geliyor. Aşk aslında bir dopominarjik ödüllendirme sistemini aktive eder. Aşık olan kişi, ödüllendirme hazzı yaşar beyninde. Terk edilen kişi bunu kaybetmiş oluyor. Onun için bir yoksunluk durumu ortaya çıkabiliyor. Bu bilinçli bir şekilde altı doldurulmazsa da kişide patolojik olgulara yol açabilir. Tüm bunların biyolojik bir zemini var."
Öztürk, son dönemde yapılan çalışmalara göre sosyal medya üzerinden aşkını ilan eden kişilerin ise daha kıskanç olduğunu sözlerine ekledi.
İlginizi Çekebilir