© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Beyin sağlığınız için sevdiklerinizle vakit geçirin!

Beyin uyarana bağımlı bir organ olduğundan yoğun stres ve bozuk ilişkiler beyni olumsuz etkiliyor. Beyin sağlığını korumak için yalnızlık ve izolasyondan kaçınmak gerektiğini vurgulayan uzmanlara göre, aileyle ve sosyal çevreyle iyi vakit geçirmek, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklardan korunmada etkili oluyor.

Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından 22 Temmuz Dünya Beyin Günü olarak kabul ediliyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Metin, Dünya Beyin Günü öncesinde, beyin sağlığını korumak için yapılması gerekenlere dikkat  çekti.

Beyin sağlığı ve sosyal hayat arasında önemli bir ilişki bulunduğunu belirten Dr. Metin, şunları söyledi: 

“Bu ilişkinin doğru olduğunu, birçok hastalık durumunda sosyal yaşamın bozulmasından anlayabiliriz. Sık gördüğümüz beyin hastalıkları, psikolojik ve nörolojik olarak ayrılabilir. Hem psikolojik hem de nörolojik rahatsızlıklar sosyal yaşam üzerinde olumsuz etkiler gösterebilir. Psikolojik rahatsızlıklardan örnek verirsek uzun süre kaldırabileceğimizden fazla strese maruz kalmak kişiyi alıngan, kırılgan ve sinirli yapabilir. Bu durumda aile ve sosyal yaşamda ilişkileri bozabilir. Nörolojik hastalıklar da sosyal yaşamı bozabilir. Birçok nörolojik bozuklukta dikkat, konsantrasyon, bellek gibi bilişsel yetilerde zayıflama görülür. Alzheimer hastalığı gibi bunamalar belleği bozarak hastanın ailesi ve çevresiyle iletişim becerisini zayıflatır. Sonuçta hastalarda sosyal izolasyon yani geri çekilme durumu görülür. Sosyal izolasyon ve yalnızlık da bunamanın şiddetini daha fazla artırarak bir kısır döngü oluşturur.” 

"OTİZM, SOSYAL YAŞAMI KISITLIYOR"

Uyku bozukluklarının, özellikle uyku apnesi ve uykuya dalma bozukluklularının sonuç olarak gündüz aşırı uykululuk ve dikkat-konsantrasyon bozukluğuna yol açtığını belirten Doktor Barış Metin, “Bu bozukluklar da kişinin çevresi ile iletişimini bozabilir. Sosyal yaşamın en temelden bozulduğu nörolojik hastalık ise otizmdir. Bilindiği gibi otizmi olan çocuklar sosyal olarak iletişime geçmek istemezler. Otizm sadece çocuklarda değil, erişkinlerde de görülebilir ve kendini sosyal yaşamda kısıtlılık şeklinde gösterebilir. Uyku bozuklukları, Alzheimer hastalığı, Otizm ve psikolojik bozukluklar için verdiğimiz sosyal etkilenme örneklerini aslında tüm nörolojik ve psikiyatrik bozukluklara genelleyebiliriz. Sosyal yaşamımız beynimizin sağlıklı olmasına, dikkat ve belleğimizin çalışmamıza ve empati kurabilmemize bağlıdır” diye konuştu. 

BEYİN VE SOSYAL İLİŞKİLER BAĞLANTISI: GACE OLGUSU

Beyin ile sosyal yaşam arasındaki ilişkinin ilk olarak ABD’de demiryolu işçisi olan Phineas Gace isimli kişinin yaşadıkları sonucu gündeme geldiğini belirten Nörolog, “Bu kişi kaza öncesinde çevresi tarafından iyi sosyal ilişkiler kuran, etrafa saygılı ve ailesine bağlı olarak değerlendirilen bir kişiydi. Bir kaza sonrası beynin ön bölgesine metal bir çubuk girmiş ve beyninin ön kısmında önemli hasara neden olmuştur. İlginç bir şekilde Gace, bu kazadan sağ kurtulmuştur. Kaza sonrası yakınları, ailesi ve arkadaşlar Gace de önemli değişiklikler gözlemiştir.  Gace etrafına karşı sabırsız ve sinirli davranmaya başlamış, sıklıkla küfür eden, aşırı içki tüketen ve şiddete eğilimli bir bireye dönüşmüştür. “Gace Olgusu” sinirbilim dünyasını derinden etkileyerek ilk kez beyin ve sosyal ilişkilerin ne kadar yakın olduğunu göstermiş ve sağlıklı sosyal ilişkilere sahip olmak için sağlıklı bir beyne sahip olmamız gerektiğini düşündürmüştür” dedi. 

“NEGATİF UYARANLARDAN KAÇINILMALI”

Sosyal ilişkilerin güçlü olması, bireyin arkadaşlarının olması, aile ve çevreyle kurulan ilişkilerin de beyin sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade eden Doç. Metin, “Beynimiz uyarana bağımlı bir organdır. Sağlığını koruması için beynimiz sürekli uyaran almalıdır. Ancak bu uyaranların niteliği de önemlidir. Negatif uyaranlar, yoğun stres, bozuk ilişkiler insanların depresyona girmesine neden olur. Depresyon da beyin sağlığını negatif etkiler. Dikkat ve konsantrasyon gibi yetiler yoğun stres yaşayan bireylerde zayıftır” uyarısında bulundu. 

Doç. Dr. Barış Metin

“İHMAL EDİLMIŞ ÇOCUKLAR, DİKKAT VE ÖĞRENME SORUNU YAŞIYOR”

Beynimizde yer alan bir grup hücrenin, özellikle sosyal uyaranlara duyarlı olduğunu kaydeden Uzman şöyle devam etti: 

“Bu nöronlar çevremizdeki kişilerin duygularını anlayıp yorumlamamızı, onlarla empati yapmamızı sağlar. Sosyal olarak uyaran almamamız veya negatif uyaran almamız beynimizin sosyal nöronlarını çalışamaz hale getirebilir. Böyle durumlarda öğrenme fonksiyonları ciddi zarar görebilir. Bu duruma verilecek en tipik örnek ihmal edilmiş çocuklardır. Büyüme dönemlerinde yeterince sosyal uyarana maruz kalmayan çocuklarda erişkin çağda dikkat ve öğrenme sorunları görülmektedir. İlginçtir ki, bu sorunlar 0-1 yaş arası bebeklik döneminde ilgi görmeyen bireylerde de yoğun olarak görülmektedir. Bu bulgular beynimizin doğumdan itibaren sosyal temasa ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. 

“YALNIZ KALAN YAŞLILAR BUNAMAYA YATKIN OLUYOR”

İnsan sosyal bir canlıdır ve sosyal ilişki kurmadan yaşayamaz. Sağlıklı beyin fonksiyonlarımızın olması için sağlıklı ilişkilerimizin olması gereklidir. Özellikle herhangi bir beyin hastalığı olan bireylerin, Alzheimer-bunama hastalarının sürekli sosyal uyarana ihtiyaçları vardır. Bu bireyleri yalnız ve sosyal uyaranlardan mahrum kalacakları ortamlarda tutmamak gerekir. Yaşlıların yalnızlığa karşı korunmaları, yalnız kalacakları ortamlarda kalmamaları gerekir. Yalnız yaşlılar çok daha erken bunamaya yakalanmaktadır.” 

“BEYİN SAĞLIĞI İÇİN YALNIZLIKTAN KAÇININ”

Bunaması olmayan bireylerin de “sosyal beyinlerini” çalıştırmak için yeterli uyaran almaya özel önem göstermesi gerektiğini belirten Dr. Barış Metin, sözlerini şöyle tamamladı: 

“Beyin sağlığı için yalnızlık ve izolasyondan kaçınmak gerekir. Aileyle ve çevreyle vakit geçirmek, bizi nörolojik ve psikiyatrik hastalıklardan koruyan bir faktördür. Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşması, kişilerin aile ve arkadaş ilişkilerin bozulup sosyal temasın “sanal” ortamlara kaymasına neden oldu. Sanal sosyal temas, asla gerçek sosyal temasın yerini tutmaz. Bunun en nemli nedeni gerçek sosyal temasın empati, dokunma, ses, görüntü gibi birçok duyu ve beceriyi kapsayacak şekilde çok boyutlu olmasıdır. Sosyal medyada aşırı zaman geçirme kişinin asıl sosyal yaşamını bozarak aslında bir sosyal izolasyon ortamı yaratmaktadır.”

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER