© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Çocuklarımıza manevi değerleri kazandırmak için nasıl model oluyoruz?.

Bilginin ve teknolojinin hızla geliştiği ve ilerlediği çağımızda çocuklarımızı bir çok bilgiyle donatıp onları kendi geleceklerine hazırlamak tüm ebeveynlerin en önemli amacıdır. Onlar için her türlü yeniliği ve gelişmeyi takip eder, mutlaka yararlanmaları için elimizden geleni yaparız. Çünkü onların başarılı bir birey olarak yetişkinliğe geçmesini isteriz. Ve tüm çocukluğu boyunca onları olabildiğince zengin bilgi ve beceri uyarıcıları ile doldurmaya çalışırız ki yetişkinlikte ihtiyaçları olduğunda kullanabilsinler.

Peki ya insan yaşamının en temel amacı olan “mutlu olmak” için gerekli olan bir takım değerleri kazandırabilmek için neler yapıyoruz?

Saygı, sevgi, sorumluluk, yardımlaşmak, paylaşmak, empati, hoşgörü, bağışlamak yardımseverlilik gibi değerleri onları sadece okula yollayarak kazandırabilir miyiz?

Ya da her istediğini yaparak,  onu her şeyden koruyarak, onun yerine kararlar alarak, haksızlığa uğradığında ve ya bir sorunla karşılaştığında onun yerine savunmaya geçip çözmeye çalışarak..

Tüm bu manevi değerleri çocuklarımıza öğretmenin en güzel yolu; onlarla yaşayarak ve onlara yaşatarak göstermektir. Bu değerleri bir derste öğretip kalıcı ve gerçekçi hale getirmemiz mümkün  değildir. Mutlaka etkisi olacaktır ama ona yaşatmak ve uygulatmak bir yaşam biçimi haline getirmek kadar etkili olmayacaktır.

Çocuklar doğdukları andan itibaren durumlara verecekleri tepkileri yakın çevrelerinde gördüklerinden öğrenir ve uygularlar. Onların en yakın çevresi olarak ebeveynlerinin durumlara karşı takındıkları hal ve tavırlar çocuklar için çok önemlidir. Ebeveynlerinin tavırlarını her zaman doğru olarak algılayan çocuklar; nerede, ne zaman, nasıl davranacaklarını gözlemledikleri ebeveynlerinden öğrenme eğilimindedirler. Daha sonra yakın akrabalar, belli bir yaştan sonra ise arkadaşlar. Bu yüzden çocuklarımızın en önemli örnek modelleri olan biz ebeveynlerin çocuklarımızı bu konularda eğitebilmek için önce kendi kişisel gelişimimizi geliştirmemiz ve onlara en doğru modeli oluşturmamız gerekmektedir.

Çocuklarımızın sorumluluk sahibi olmasını isteriz. Sorumluluk sahibi birey aynı zamanda kendine güveni olan bir bireydir. Derslerine çalışsın, eşyalarına sahip çıksın, vaktinde uyusun, bir takım konularda bizlere yardımcı olsun isteriz. Peki çocuğumuzun sorumluluk sahibi olabilmesi için biz yetişkinler onlara nasıl örnek oluyoruz ve nasıl yol gösteriyoruz?

Eğer onların yerine kararlar alıyorsak, yapması gerekenleri bizler yapıyorsak, onlara hiç çaba sarfettirmeden isteklerini karşılıyorsak çocuğumuzdan sorumluluk sahibi olmasını beklememeliyiz. Aksine kendi kararlarımızı nasıl aldığımızı onlara göstermeli, onlara kendi kararlarını almaları için fırsatlar vermeliyiz. Yanlış kararlar aldıklarında sonuçlarına katlanabilmeleri ve çözüm yolları üretebilmeleri için onlara zaman ve fırsatlar vermeliyiz. Yaşadığı güçlükler onları gerçek hayata karşı daha güçlü hale getirecektir.

Çocuklarımızdan saygılı, etrafındaki insanlarla uyum içinde olmalarını, kurallara uymalaraını, birisi konuşurken dinlemelerini isteriz. Hatta bu konularda bol bol nasihatler ederiz. Ama konu onları dinlemeye gelince yüzümüzü yaptığımız işten bile alıkoymadan, gözlerinin içine bakmadan yaparız. Uzun uzun birşeyler anlatmaya çalıştığında ise acele ettirir dikkatimizi bir türlü veremeyiz. Sonra da “bu çocuk niye hiç dinlemiyor” diye şikayet ederiz. Günümüzün en önemli iletişim sorunu olan “dinlememe” konusunda onlara nasıl bir model olduğumuza bakmalı ve bu konuda özellikle çocuklarımıza karşı daha saygılı örnek modeller olmalıyız.

Canımızı sıktıklarında kolaylıkla bağırıp çağırır, eleştirir ve yargılarız. Biz yetişkin olduğumuz için zaman zaman kurallara uymadığımız da olur. Ve bunu da genellikle çocuklarımızın yanında yaparız. Hata yapan birisini anlayışla karşılamak yerine eleştirip hakkında konuşur kin ve nefret duyarız, söyleniriz. Çatışma anında kendimizi kaybedip saldırganlaşabiliriz. Çünkü bizler yetişkiniz. Ve bunları çocuklarımızın yanında yaparız.

Doğal olarak ebeveynlerinin durumlar karşısında sergiledikleri bu tip hal ve tavırları gören çocuklar da bu tavrı doğru olarak algılar ve aynı tepkileri gösterme eğiliminde olurlar. Fakat aileler bir türlü çocuklarının nasıl olurda saldırgan tavırlar sergilediğini, arkadaşlarıyla uyumsuzluk yaşadığını bir türlü anlayamazlar. Halbuki çocuklarının istediği her şeyi yapmaktadırlar. Hatta bu konularda uzman yardımlarına bile başvururlar. Oysa sadece kendi davranış biçimlerini değiştirmekle çocukları üzerinde değişime neden olabilirler.

Mesela arkadaşlarına kızdığında küfür eden küçük bir çocuğa “neden böyle yaptın? Anlamını biliyor musun?” diye sorulduğunda yanıtı “ bilmiyorum, babam kızdığında öyle diyor” cevabı çokça verilen bir cevaptır. Bu abi, amca vb de olabilir.Çocuk sadece kızıldığında verilen tepkinin aynısını uygulamıştır. Ama kendisi de bir tepki görmüştür. Oysa aynı tepkiyi veren yetişkine kimse böyle bir tepki vermemiştir. Ve kafası da tamamen karışır.

Çocuklarımıza manevi değerleri ancak kendimiz uygulayarak gösterebilir ve öğretebiliriz. Örneğin “Çocuğumun hiç kitap okuma alışkanlığı yok” diyen bir ebeveyn’in önce kendisinin kitap okuma alışkanlığı olup olmadığına bakması gerekir. Çocuk kitap okumanın önemli olduğunu, bunun için mutlaka zaman ayırmak gerektiğini ve kendisine bir çok fayda sağlayacağını nereden bilebilir ki? Ancak ebeveyni bunu yapar ve önemser ise çocukta o algı oluşacaktır. Sizin yaşam biçimi olarak seçtiğiniz değerleri uygulayacaktır. Eğer siz kitap okumayı yaşamınızın bir parçası haline getirirseniz çocuğunuzun da bunu yapma olasılığı çok yüksektir.

Ve onların;

Dinlemesini istiyorsak; biz iyi bir dinleyici olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Onu ve çevremizdeki insanları doğru şekilde dinleyerek.

Saygılı olmasını istiyorsak; önce ona ve sonra çevremizdeki tüm canlılara karşı sayıgılı olduğumuzu gösterebilmeliyiz.

Çatışma ve problem durumlarında kendimizi kontrol etmeye çalışarak (özellikle çocuğumuzun  yanında) onunda bu tip durumlarda sakin davranmasını sağlayabilmeliyiz.

İhtiyacı olan birilerine karşılık beklemeden yardım etmeli ve bunu onlarla paylaşarak yapmalıyız, yardım etmenin verdiği güzel hazzı hissetmeli hissettirmeliyiz ki onlar da günü geldiğinde yardıma ihtiyacı olan birilerine yardım etmek istesin. Ve bu duygunun verdiği hazzı yaşasın.

Onlarla empati kurabilmeli, duygularımızı açıkça paylaşmalıyız ki onlarında empati yetenekleri gelişssin.

Dünyada her insanın her canlının aynı olmadığını bunun çok doğal olduğunu unutmadan, ötekileştirmeden farklılıklara saygılı olabilmeliyiz ki onlarda bizden gördükleri gibi farklılıkları kolayca kabul edebilsin.

Hatalar karşısında anlayışlı olabilmeliyiz ki herkesin hata yapabileceğini öğrenebilsin, hata yaptığında bağışlanabileceğini görsün ve hata yapmaktan, denemekten korkmasın.

En önemlisi onları sevmeli, her koşulda sevgiyle yaklaşabilmeliyiz ki sevmeyi ve sevilmeyi bilsin.

Biz yetişkinler olarak,çocuklarımızda olmasını istediğimiz bu manevi değerleri ne kadar hassasiyetle uyguluyoruz ? Bu yüzden onları eğitmek için önce işe kendimizden başlamılıyız.

Düşünsenize, bir çok bilgiyle donatılmış gerçekten zeki ve başarılı bir çocuk, yetişkin olduğunda bu manevi değerleri kazanmamışsa, nasıl mutlu bir birey olur? Nasıl insanlığa faydalı bir birey olur?

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER