Doğu Akdeniz enerji denklemi
GÜNDEMTürkiye'nin son yıllarda Doğu Akdeniz'de yürüttüğü petrol ve gaz arama faaliyetleri, bölgenin aktörleri arasındaki dengelerin yeniden belirlenmesine yol açıyor.
Tarihi arka plana bakıldığında İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) yakın geçmişe kadar çok yakın ilişkilerde bulunmasalar da son 5 yıldır düzenledikleri zirvelerle enerji başta olmak üzere bir dizi alanda yakınlaşıyor.
Bu iş birliklerine ek olarak bölgede ekonomik çıkarları olan Avrupa Birliği (AB), ABD ve Rusya da bölgeye ilgi gösteriyor. Ayrıca dünyanın en büyük enerji şirketleri bölgedeki tüm enerji arama ve iletim projeleriyle ilgileniyor.
Çok değişkenli bir denkleme benzetilebilecek Doğu Akdeniz bölgesinde, birçok problem, kriz ve iş birliği fırsatları bir arada bulunuyor.
Kıbrıs'ta 1974'ten bu yana kalıcı bir barışa ulaşılamaması bölgenin en büyük problemi olarak öne çıkarken, GKRY'nin uluslararası aktörlerin desteğiyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye'ye dayatmaya çalıştığı tek taraflı politikaları krizlere kapı aralıyor.
Bu dayatmalara karşı Türkiye bölgede diplomatik faaliyetlerini artırıyor ve askeri önlemleri de gündeminde tutuyor. Bu kapsamda Türkiye uluslararası ilişkiler literatüründe "sert güç" olarak tanımlanan hamlesini Şubat 2018'de yaptı.
İtalyan enerji şirketi ENI tarafından adanın güney doğusunda yer alan sözde 3. bloğa gönderilmek istenilen Saipem 12000 isimli sondaj gemisi, Türk donanması tarafından durduruldu. Gemi bölgede bir süre bekledikten sonra geri dönmek zorunda kaldı.
PROAKTİF BİR POLİTİKA İZLENİYOR
Türkiye yürüttüğü sağlam politikalarla üçüncü tarafların bölgedeki çalışmalarını engelliyor ve satın aldığı arama ve sondaj gemilerini bölgeye sevk ederek enerji diplomasisinde daha proaktif bir politika tarzını ortaya koyuyor.
2013'te petrol ve gaz araştırmalarında kullanılmak üzere satın alınan sismografik araştırma gemisi Barbaros Hayreddin Paşa, kendisine eşlik eden donanma unsurlarıyla birlikte geçen yıl Akdeniz'e geçerek 2 ve 3 boyutlu sismik çalışmalarına başladı ve deyim yerindeyse bölgenin röntgenini çekti.
Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin geçen yıl ekimde Yunanistan'a ait bir fırkateynin tacizine uğramasının ardından Türk Deniz Kuvvetleri Yunan gemisinin faaliyetlerini önleyerek fırkateyni bölgeden uzaklaştırdı.
Doğu Akdeniz'deki bu sıcak temaslar Türkiye'nin bölgedeki çalışmalarında ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Türkiye'nin kararlılığını bölgedeki tüm aktörlere gösteren diğer bir gelişme ise ülke tarihindeki en büyük deniz tatbikatı olan ve 28 Şubat-8 Mart 2019 tarihlerinde başarıyla icra edilen Mavi Vatan Tatbikatı idi.
Şubat ayında Deep Sea Metro 1 gemisi de Türkiye'ye geldi. Yavuz adı verilen sondaj gemisinin hazırlıklarının tamamlamasının ardından Akdeniz'de görev alması bekleniyor. Böylece Türkiye bölgede iki sondaj gemisiyle aramalarını sürdürecek.
FATİH SONDAJA BAŞLIYOR
Altıncı nesil üst düzey teknolojiye sahip ve 12 bin metre deniz sondaj derinliğine ulaşabilen gemi bölgeye gelmeden Rum ve Yunan basınında fazlaca yer aldı.
İlk olarak Yazılı Seyir Uyarı Sistemi (Navtex) ile Fatih'in adanın batısında çalışmalara başlayacağı 3 Mayıs'ta ilan edildi. 3 Eylül'e kadar bölgede kalacağı duyurulan Fatih, Kıbrıs adasının yaklaşık 60 kilometre batısındaki noktada çalışmalarına başladı.
Navtex sistemine göre, Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin de adanın güneyinde Mısır deniz sahasında yakın bir bölgede 31 Temmuz'a kadar çalışacağı açıklandı.
Fatih'in sondaj çalışmalarına başladığı bölgenin GKRY'nin tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgesinde kaldığı iddia ediliyor ancak bu nokta Türkiye'nin deniz yetki sahaları içinde bulunuyor ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı da bu sahalarda çalışmalarını yürütüyor.
Türkiye'nin sondaja başlamasıyla bölgede farklı hedefleri olan AB, ABD, Rusya, Mısır ve Fransa, sondaj faaliyetlerini durdurması için Türkiye'ye çağrıda bulundu.
Dışişleri Bakanlığı ise art arda yaptığı açıklamalarda, Türkiye'nin sondaj ve sismik gemilerinin, kendi kıta sahanlığında olduğunu sondaj faaliyetlerine kararlılıkla devam edileceğini belirtti.
RUSYA DOĞU AKDENİZ'DEKİ ABD VARLIĞINDAN RAHATSIZ
Bölgede ABD ve Rusya'nın da önemli oranda askeri gücü bulunuyor. Suriye'deki gelişmelere paralel olarak Rusya bölgedeki askeri varlığını güçlendirirken, ABD de bölgede bulunduğunu sık sık hatırlatıyor. Rusya ise bu bölgede ABD'nin varlığını artırmasından endişe duyuyor.
Geçen yılın Aralık ayında Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, ABD'nin Kıbrıs'ta üs elde etmek istediği iddialarına ilişkin bir açıklama yapmış ve "ABD'nin Kıbrıs'ta askeri varlığını güçlendirmek için aktif olarak seçenekleri incelediğine yönelik çeşitli kaynaklardan bilgi alıyoruz. Karşı önlemler almaktan çekinmeyiz." ifadesini kullanmıştı.
Geniş doğal gaz rezervleri ve Avrupa'ya dört koldan ulaşan boru hatlarıyla dünyanın en büyük enerji ihracatçısı ülkelerinden biri olan Rusya, Doğu Akdeniz enerji denkleminde de yerini sağlamlaştırmak istiyor.
Gelirinin yaklaşık yüzde 40'ını enerjiden elde eden Rusya, Avrupa pazarına alternatif kaynak olabilecek Akdeniz gibi bölgelerdeki siyasetini de askeri ve stratejik olarak enerji bağlamında geliştiriyor.
Rusya'nın bölgede Suriye, Lübnan, Mısır, İsrail ve GKRY ile köklü ilişkileri bulunuyor. GKRY'ye yapılan doğrudan yatırımların önemli bir kısmı da Rusya'dan geliyor.
Rus enerji şirketi Rosneft'in Mısır açıklarında İtalyan Eni tarafından keşfedilen 850 milyar metreküplük Zohr sahasında yüzde 30 hissesi bulunuyor.
Ayrıca Rusya'nın bağımsız en büyük doğalgaz şirketi Novatek, Lübnan'da Eni ve Total ile birlikte kurduğu konsorsiyumla rezerv aramaya hazırlanıyor. Rus şirketleri Suriye'nin kıyılarında sondaj yapma haklarını ellerinde bulunduruyor.
Türkiye'nin bölgede sondaja başlaması sonrasında Rusya'dan da tepkilerin gelmesi, bu ülkenin GKRY ile ne kadar yakın ilişkide olduğunun ve bölgedeki gelecek enerji planlarına GKRY'yi ne kadar dahil ettiğinin bir göstergesi.
GKRY VE ÜÇLÜ İTTİFAKLAR
GKRY, enerji arama ve çıkarma faaliyetlerinde ABD, İtalya ve Fransa gibi bölge dışındaki aktörlerle, enerji iletimi için ise İsrail, Mısır ve Yunanistan gibi bölgedeki aktörlerle iş birliğini artırıyor.
Yunanistan, İsrail ve GKRY ya da Mısır, İsrail ve GKRY'nin oluşturduğu üçlü ittifaklarda enerjinin yanı sıra savunma alanında iş birliği imkanlarının değerlendirildiği biliniyor.
İsrail'in eski savunma bakanı Avigdor Liberman 22 Haziran 2018'de yaptığı açıklamada, "İsrail, Yunanistan ve GKRY türbülanslı bölgede ortak tehditlere karşı askeri bağlarını kuvvetlendirmelidir." ifadesini kullanmıştı.
Aralık 2018'de GKRY ile İsrail, Kıbrıs adasında 3 gün süren bir ortak hava savunma tatbikatı gerçekleştirdi. Bu tatbikatın kime karşı yapıldığıyla ilgili doğal olarak bilgi verilmedi.
Bu gelişmenin ardından Yunanistan'daki Kathimerini gazetesinde yayımlanan haberde, İsrail ve Yunanistan'ın Girit adasında yeni bir radar sistemi inşa edeceği belirtildi.
Bu gelişmeden bir süre önce Yunanistan'ın, donanmasına ait bilgileri İsrail ile paylaşacağı ve bu ülkeden 7 adet insansız hava aracı kiralayacağına ilişkin haberler uluslararası medyada yer almıştı.
Öte yandan, Mısır, İsrail ve GKRY üçlüsü de düzenli olarak toplanıyor ve enerji odaklı kararlar alıyor.
Mısır, gerek Batı Nil Deltası olarak bilinen kara sahalarından gerekse Akdeniz'deki en büyük doğal gaz keşfinin yapıldığı Zohr sahasından gelen üretimle yeniden gaz ihracatçısı bir ülke olmaya çok yaklaşmış durumda.
Kendi iç tüketimi de yüksek olan Mısır, Akdeniz kıyısındaki doğal gaz sıvılaştırma tesisleriyle gaz ihraç edebilecek durumda bulunuyor. İsrail ve GKRY de boru hatlarıyla bu tesislere ulaşarak gaz ihraç etmek istiyor.
İsrail ve GKRY'nin Mısır'a gaz göndermek üzere bu ülkeyle anlaşmalar imzaladığına ilişkin bugüne kadar İsrail ve Mısır medyasında birçok haber çıksa da pratikte henüz bir iş birliği sağlanmış değil.
EAST-MED BORU HATTI PROJESİ
İsrail, Yunanistan ve GKRY Akdeniz'in altından Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya gaz gönderecek East-Med adlı bir boru hattı projesini hayata geçirmek istiyor.
İnşa edilmesi planlanan boru hattının teknik ve ekonomik olarak fizıbıl olmadığı biliniyor. Ayrıca bölgede böyle bir boru hattını dolduracak gaz miktarının olup olmadığı ve hattın ulaşacağı yerlerde gaza yeterli talebin gelip gelmeyeceği de tartışılıyor.
AB de söz konusu hattın yapımı için projeyi destekliyor ancak projenin öngörülen güzergahı Türkiye'nin deniz sahalarından geçiyor. Sonuç olarak aktörlerin Türkiye'yi de hesaba katarak hareket etmesi gerekiyor.
Bölgedeki gazın daha az maliyetle Türkiye üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi de bir seçenek olarak tarafların masasında duruyor.
BÖLGEYİ ÖNE ÇIKARAN BAŞLICA KEŞİFLER
Doğu Akdeniz'de bugüne kadar birçok doğal gaz keşfi yapıldı ancak bunların içinde çok azı boru hatları veya sıvılaştırma tesisleri ile taşınarak bir başka ülkeye satıldı.
Son 10 yılı aşkın dönemde, İsrail, GKRY ve Mısır açıklarındaki keşifler, dünyadaki büyük gaz sahaları ile karşılaştırıldığında küçük ölçekli rezervler düzeyinde kaldı. Bu keşiflerden çok azı arama, keşif, çıkarma, iletme ve satış gibi yatırım maliyetlerini karşılayabilecek ölçüye ulaşabildi.
İsrail açıklarındaki 620 milyar metreküplük Leviathan ve 280 milyar metreküplük Tamar sahaları ile Mısır açıklarındaki 850 milyar metreküplük Zohr sahası bu ölçüye yakın sahalar olarak öne çıktı.
Bu keşiflere ek olarak GKRY'nin sözde münhasır ekonomik bölgesinde Aphrodite isimli sahada 129 milyar metreküp gaz olduğu tahmin ediliyor. Buna ek olarak aynı bölgede 2018 yılında keşfedilen Calypso sahasında 169-226 milyar metreküp, 2019'da keşfedilen Glaucus-1'de ise 142-227 milyar metreküp gaza ulaşılabileceği düşünülüyor ancak bölgede enerji temelli olarak görülen problemlerin çoğu halen bulunmamış kaynaklardan, diğer bir deyişle bölgenin keşif potansiyelinin yüksek olmasından kaynaklanıyor.
İlginizi Çekebilir