Elcil'den Erdoğan'a "Makarios" benzetmesi

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası(KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil, Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde basın danışmanı görevini yürüten Ali Bizden’in Türkiye’ye alınmamasının, Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisinin (AK Parti’nin) Kıbrıslı Türklere bakış açısını ortaya koyduğunu söyledi.

Şener Elcil’in açıklaması şöyle:

“Sn. Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, basın danışmanı görevini yürüten Sn. Ali Bizden’in güvenlik gerekçesi ileri sürülerek İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Türkiye yetkilileri tarafından Türkiye’ye girişine izin verilmeyerek sınır dışı edilmesi, Türkiye’yi yöneten AKP zihniyetinin Kıbrıslı Türklere bakışını açıkça ortaya koymaktadır.

Kıbrıslı Türklerin laik, demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan tutumları, yobazlıktan, gericilikten ve faşizmden beslenen AKP rejimini rahatsız etmektedir. Bu çerçevede başkanlık seçimlerimize müdahale edilmiş ve AKP memuru olmakla övünen Sn. Ersin Tatar kukla olarak rejimin başına oturtulmuştur. Bu operasyon yetmemiş olacak ki, garantör olduğu iddiası ile her işimize müdahale eden Türkiye yetkilileri, yurtseverlerimizi terörist ilan edecek noktaya gelmişlerdir.

Bilindiği üzere geçmişte Rum şovenistler, bazı Kıbrıslı Türkleri terörist ilan edip adamıza girişlerine izin vermiyorlardı. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan ve AKP rejimi, Rum şovenizminin baş aktörü Makarios’un rolünü üstlenmişlerdir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü ve anayasal nizamını koruma sorumluluğu verilen üç garantör ülkeden biri olan Türkiye, bu görevini kötüye kullanmaktadır. Bir yandan adamızın kuzeyini kolonize ederek Kıbrıslı Türk toplumunu yok oluşa sürükledikleri yetmezmiş gibi, her açılımda Kıbrıslı Türklerin haklarını korumaktan bahseden AKP zihniyeti, Kıbrıslı Türkleri istemediğini de göstermektedir. Bu olay karşısında egemenlikten bahseden işbirlikçi Ersin Tatar’ın ve Ersan Saner hükümetinin nasıl bir açıklama yapacaklarını merakla takip etmekteyiz.

Geçmişte Kıbrıs Türk toplumuna aynı baskıları “papazın ordusu” yapıyordu. Şimdi ise benzer baskıları bizi kurtardığını söyleyen “imamın ordusu” yapıyor. Peki değişen ne?

“Kurtarılmak” işgalden beterdir!”