© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Evsizlik ve aile içi şiddet birbirini besleyen olgulardır

Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle geniş kapsamlı açıklama yaparak LTB Kadın Sığınma Evi’nin işleyişi, yapılan başvurular ve sonuçları ile kadın ve aile içi şiddete yönelik değerlendirmelerde bulundu. Başkan Harmancı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Sosyal adalete ve insan haklarına önem veren anlayışla göreve başladığımız günden itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için mücadeleyi ve çalışmayı belediye politika ile uygulamalarının merkezine oturtmaya için çalıştık. Göreve geldiğimiz günlerde içinde bulunduğumuz mali durum göz önünde bulundurulduğunda imkansız gibi görünen bir adımı Kasım 2016’da attık ve LTB Kadın Sığınma Evi’ni açtık. Sadece Lefkoşa değil tüm ülkeye, vatandaşlık veya muhaceret durumu gibi konularda hiçbir ayrım yapmadan hizmet sunan sığınma evimiz, sadece güvenli barınma desteği değil, sığınma evine yerleşmiş olsun veya olmasın şiddetle mücadele eden direnişçilere ihtiyaç duydukları her türlü dış desteği sunuyor (hukuki, psikolojik, yönlendirme, devlet kurumlarına refakat, ev bulma, iş bulma, eğitim…). Bunun yanında kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin bütünlükçü ve koordinasyon içinde yürütülen bir devlet politikası haline gelmesi için çalışmalar yaptık ve bu amaçla 26 Kasım 2018’de ‘Aile İçi Şiddetle Mücadele Koordinasyon Mekanizması’nın kurulmasına öncülük ettik. Özellikle Lefkoşa Polis Müdürlüğü altında Kadına Yönelik Şiddete Müdahale Şubesi’nin kurulması ve bu mekanizmaya müdahil edilmesiyle bu mücadelede çok önemli bir yol kat ettik. 1 Ocak – 24 Kasım 2019 tarihleri arasında LTB Kadın Sığınma Evi’ne gelen toplam destek başvuru sayısı 114 oldu. Bunlardan 34’ü direk direnişçinin kendisi tarafından, 40’ı mekanizma yoluyla, 26’sı sivil toplum veya duyarlı bir yurttaş aracılığıyla, 12’si bir belediye personeli aracılığıyla sığınma evine ulaştı. Bu sayılarla hem Koordinasyon Mekanizması’nın direnişçilerin koruma ve destek mekanizmalarına erişimindeki önemini, hem de toplumsal farkındalık çalışmalarımız ve aile içi şiddet konusunda gerçekleştirdiğimiz personel eğitimlerinin etkisini görebiliyoruz. Bu dönemde LTB Kadın Sığınma Evi’ne gelen başvuruların U’i sığınma evine yerleşme başvurusuydu. Ülkenin tek kadın sığınma evi olması ve kapasitesinin 7 kadın ve 14 çocukla sınırlı olması nedeniyle, barınma başvurularında “şiddete uğramış olma” veya ciddi “şiddet riski altında olma” kriterini ve 2016 yılında Lefkoşa Türk Belediyesi Belediye Meclisi tarafından onaylanan yönergede belirtilen hamilelik, devletin sunduğu sosyal yardımlardan faydalanama, alternatif bir barınma seçeneği olmama gibi öncelik kriterlerini dikkate aldık. LTB Kadın Sığınma Evi, 2019 yılında bugüne kadar 28 kadın ve 36 çocuğa ev sahipliği yaptı.

Bu direnişçilerin yeni ve şiddetsiz bir hayata başlayabilmeleri için ihtiyaç duydukları ve talep ettikleri tüm desteklere ulaşabilmeleri sağlandı. Sığınma evine yapılan yerleşme başvurularından yaklaşık V’sı yukarda belirtilen kriterlere uymamalarından, aile içi şiddet değil evsizlik vakaları olmalarından dolayı barınma talepleri diğer dış destekler sunulmak şartıyla reddedilmek durumunda kalınmıştır. Bu da şuanda toplumumuzda ciddi bir evsizlik sorununa işaret etmektedir. Ancak evrensel verilere ve literatüre bakarak biliyoruz ki evsizlik ve aile içi şiddet birbirini besleyen olgulardır. Yine LTB  Kadın Sığınma Evi’nin yaptığı saha çalışmalarından yola çıkarak biliyoruz ki bir yandan evsizlik korkusu birçok direnişçiyi şiddet ilişkisi içine çaresizlik duygusuyla hapsederken, diğer yandan da makul fiyatlı alternatif ve güvenlikli barınma imkanı bulma zorluğu sığınma evine giriş-çıkış akışını yavaşlatmaktadır.

Bu bağlamda içinde olduğumuz günlerde yeniden gündeme gelen “sosyal konut” meselesinin bu bağlamda da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Direnişçilerin kayıtlı istihdama geçişiyle kesilen sosyal yardımların barınma/kira desteğine dönüştürülmesi de bu konuda önemli bir katkı olacaktır. Bir yandan kadına yönelik şiddetle mücadelenin toplumsal ve politik olması gerektiği bilinciyle hareket ederken; diğer yandan bu 25 Kasım’da “şiddet varsa, sevgi yoktur” diyerek kültürel olarak bireysel ilişkilerimizde şiddetin kıskançlık, koruma gibi farklı kisveler altında meşrulaştırılmış olduğunu vurgulamak istedik. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti sonlandırmak için hem bireysel, hem kurumsal, hem toplumsal mücadele etme gereği bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER