Gül-Haç Örgütü ve Avrupa Birliği Masalı
GÜNDEMDünyayı yönetme isteği çok eski medeniyetlerden beridir günümüzde de bazı örgüt, tarikat veya ülkeler için birincil hedef olma statüsünü koruyor. Bu amaç uğruna yüzyıllardır planlar yapan, savaşlar çıkaran, ülke politika ve siyasetlerini arka plandan yöneten örgütler, çok eski öğretileri kullanarak, inanışlarına sadık bir biçimde aynı temelde fakat farklı isimlerle bu yüzyıla kadar faaliyet göstermeye devam ediyorlar. Bugüne kadar bilinen veya bilinmeyen bir çok gizli örgüt kurulmuştur. Bu örgütlerin isimleri, sembolleri, kurucuları farklı iken ortak olan şey hedef, inanç ve uyguladıkları çeşitli ilimler olmuştur.
Bir önceki yazımda sizlere Tapınak Şövalyelerinin bir kısmının Güzel Philip ve dönemin Papa’sı önderliğinde öldürüldükten sonra, geri kalanların mason localarına nasıl entegre olduklarını, bu localara kendi ilim ve öğretilerini katarak nasıl üstad olduklarını anlatmıştım. Tapınakçılık o tarihlerde yasaklandı ve kapandı zannedilse de, yaygın kabule göre aynı emellerle yine bir çok uluslararası örgütü hayata geçirmişlerdir. Bugün sizlere bu mevcut öğretileri ve inançları farklı yüzyıllara taşıyan, onların çizgisinden giden çok önemli başka bir örgüt, Gül-Haç Kardeşliğinden (Rozkrua) ve faaliyetlerinden söz etmek istiyorum..
Gül-Haç ismi ilk kez 1610 yılında “Avrupa’nın Tüm Bilginleri ve İleri Gelenleri İçin Yazılmış, Övgüye Değer Rozkrua Tarikatı’nın Kardeşlik Töresi ile Bütün Dünyanın Evrensel ve Genel Deformasyonu” başlığı ile yayınlanan yüz elli sayfalık almanca el broşürü “Fama Fraternitatis” ile duyulmuştu. Bu broşürde ‘Christian Rosenkreuz’ isimli varsayımsal bir kişinin, önce yaşam öyküsü sonra da dünya görüşü anlatılmaktaydı. Bu broşür derneğin üyeleri tarafından Avrupalı entellektüellere ve gizli ilim meraklılarına bir çağrı niteliğinde yazılmıştı. Satır aralarında katolik kilisesi hedef alınıp, evrensel bir reform ihtiyacından söz ediliyordu.
Gül-Haç tam anlamıyla gizli ve ilk protestan hareketlerini başlatan, 16. yüzyıldan sonra Papalık otoritesine karşı mücadele etmek için kurulmuş bir örgüttür. Geçmişten günümüze bu örgüte üye olan bir sürü toplum lideri bulunmaktadır; Örneğin Martin Luther’in papalik fermanını yakmadan yirmi gün önce bu örgüte katıldığı söylenir. Örgütün amacının kiliseye karşı reform düzenlemek olduğu göz önünde bulundurulunca, bu olay pek de şaşırtıcı gelmiyor..
Batı kültüründe sembolizm çok önemlidir, ezoterik örgütler inançlarını temsilen her zaman simgeler kullanırlar. Gül-Haç Kardeşliğinin sembolünde Haç ve ortasında beş çeperli kırmızı gül vardır. Haç eril enerjiyi, gül ise dişil enerjiyi simgeler. Gül, haçın tam ortasında bulunmaktadır. Haç dört yönü işaret eder ve gül tam olarak enerjinin birleştiği noktada bulunmaktadır. Yine Martin Luther’in Protestanlık için seçtiği amblem, Gül-Haç örgütü amblemine çok benzemektedir. Batıda sembolizmin önemine ilerleyen kısımlarda yine değineceğim.
Gül-Haç örgütü doğu ezoterizmini benimsemiş, Cabiriliğin (yahudilikle en çok mücadele etmiş ve günümüzde de devam eden ezoterik öğretileri kullanan gizli teşkilat) gizli öğretilerini bugüne kadar takip etmiş bir örgüttür. Yayınladıkları “Fama” broşüründe anlatıldığı kadarı ile bilinen kuruluş amacı, insanlara sağlık, mutluluk ve daha uzun bir ömür verebilmek için çalışmaktır!
Bugüne kadar kurulmuş bir çok örgüt Gül-Haç’ın uzantısıdır; Isaac Newton, Victor Hugo, General De Gaulle gibi isimler bu örgütle anılmıştır. Kurulan örgütlerden en aşina olduğumuz Avrupa Birliğidir. Gül-Haç örgütü de Tapınakçılar gibi İsa’nın soyundan birinin hala yaşadığını ve ona krallık verebilmek için Avrupa Birliğinin kurulması gerektiğini savunuyordu. Avrupa Birliğinin mimarlarının da bu örgütün üyeleri oldukları biliniyor. Almanya’daki romantik hareketin öncülerinden Robert Schuman, Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterand (Sosyalist Partisinin başıydı ve partinin kullandığı resmi sembolü değiştirerek gülü kullanmaya başladı), Fransız istihbarat başkanı Alexandre de Marenches, eski CIA şefleri William Casey ve John McCone, ABD eski Dışişleri Bakanı Alexander Haig ve yine başka bir Fransa Cumhurbaşkanı ki kendisi aynı zamanda AB Anayasasını hazırlayan kişi ayrıca Gül-Haç şövalyesi ve üstad mason Giscard d’Estaing.
Avrupa Birliği, Fransız ve Alman ortaklığıdır. Gül-Haç kardeşliği 17. yüzyıl sonrasında Tapınakçıların yeni ismi olarak anılmaya başlandıktan sonra, sadece bilim ve protestanlığı esas alarak katolik kilisesine karşı sekülerizmi savunarak, gnostik-masonik bir hristiyan birliği olan Avrupa Birliği’ni oluşturdular. (Gnostik, ruhani konulara ve gizli ilimlere ait bilgiyle, maddi dünyaya hükmetmenin mümkün kılınacağına inanılan inanç merkezinden gelişen disiplinlerin genel adı) Bu birliğin bu inanca uygun bir din ve tanrı anlayışı vardır, bu anlayış yerleşik dinlerin anlayışından esasta farklıdır. AB ve temel aldıkları örgütlerin dini anlayışı “sekülerlik” ve “Deizm” dir, tanrıları ise “Evrenin Yüce Mimari Asmodeus” tur. Bu tez 17. yüzyıldan beri Gül-Haç adlı gizli örgütle masonlar tarafından işlenmektedir.
İstanbul, 1917’ye kadar Gül-Haç örgütünün başkenti olarak kabul edilirdi. Yaptıkları araştırmalara göre İstanbul şehrinin üzerinde, gökyüzünde kesişen radyo dalgaları denilen enerji akımları vardı. Dünyanın etrafındaki bu radyo dalgalarıyla insan temas kurabilirse bilincin çok yükseğe çıktığına inanılıyor. Amaçları dünyanın etrafındaki görünmeyen o enerji dalgalarıyla bütünleşebilmek ve İstanbul da, dünyanın bu enerji noktasına sahip yedi bölgesinden biridir. Bu bilgi çok eski medeniyetler tarafından da bilindiği için, özellikle İstanbul ve Türkiye, batı için çok önemlidir.
Gül-Haç örgütü 1910’da yakında savaş çıkacağı bilgisiyle beraber İstanbul’daki merkezlerini önce İtalya’ya sonra Amerika’ya taşıma kararı aldılar. 1912’de büyük bir parti belge ve bilgi Milano ve bazı şehirlere taşındıktan sonra 1917’ye kadar İstanbul, Gül-Haç’ın dünya başkenti olarak kalmaya devam etti. Anglikan Kilisesinin protestan kanadına mensup Avrupalılar (Alman, İngiliz, İsviçreli), İstanbul’da çok önemli kararlar aldılar; Örneğin Rusya’daki yahudileri Filistin’e göç ettirme projesi gibi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası “Manevi Cihazlanma Derneği” adlı masonik kuruluş, 1948 yılından itibaren Almanya ve Fransa başta olmak üzere çeşitli ülkelerden lider olabilecek kişileri seçiyor ve İsviçre Caux’daki şatoda eğitiyorlardı. Bu şatoda eğitim almış Türkler tarafından 1958 yılında Türkiye’de de Manevi Cihazlanma Derneği’nin bir kolu kurulmuş ve derneğin onursal başkanı dönemin İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay olmuştu. Bu dernekten yetişen birçok siyasetçi, bürokrat, bilim adamı ve işadamı vardı. Bunların arasında Celal Bayar’a yakınlığı ile bilinen iktisat profesörü Hazım Atıf Kuyucak, 1964’e kadar Gül-Haç örgütünün başındaydı ve kendisini Türkiye’yi Avrupa ile bütünleştirme meselesine adamıştı. Masonluğun 17-21 arası dereceleri, Gül-Haç şövalyeleri dereceleridir. Türkiye’de bu rütbede olan İzmirli Cemal Birik, mason şövalyeydi ve örgüte üye olabilmesi için kefilleri eski dışişleri bakanı İhsan Sabbi Çağlayan ve yine Hazım Atıf Kuyucak’tı.
Avrupa Birliği bayrağındaki 12 yıldız, görünürde temel 12 üyeyi temsil eder fakat sembolizmdeki anlamı sebebiyle aslında o bayrağa kondurulmuş yıldızlar 12 Bethelem yıldızını, İsrail’in 12 kavmini, Gizemli gül Meryem’in 12 yıldızını ve İsa’nın 12 havarisini sembolize eder. AB’yi kuran örgütler ve yöneticiler bu nedenle 12 köşeli haçları, AB’nin yarı-resmi sembolleri olarak görmektedir.
1950’li yılların başlarında kurulacak olan AB’nin bayrağının nasıl olacağı görüşmelerinden sonra ortaya çıkan ilk bayrak modeli, sarı zemin üzerinde çizilen yuvarlak bir daire ve ortasında dört köşeli kırmızı bir haçtı. Daha sonra bu bayrak, kurucu üyesi olduğu halde asıl üye yapılmayan Türkiye Cumhuriyeti tarafından islam dinine bağlılığı öne sürülerek kabul edilmedi ve sonrasında değiştirilerek bugün bildiğimiz AB bayrağı kabul edilmiş ikinci bayrak oldu. İlginçtir ki bir süre sonra T.C. dört köşeli başka bir haçlı bayrağı rahatlıkla (NATO) kabul etmişti. AB’nin ilk sekiz ülkesi, üst düzey yöneticileri ve egemenleri, geçmişte Tapınakçı diye bilinen gizli askeri-dinsel örgütün üyeleriydi. Tapınakçıların kullandığı sekiz köşeli haç değiştirilerek bugün kullanılan dört köşeli haç haline getirilse de aynı sembolik anlamı taşımaktadır. Nato’nun dört köşeli haçı sembolizmde Yeni Ahit’te yazan dört Evangelisti, Alşimist-Okültist geleneklerde yatan dört temel elementi simgeler..
Tapınakçılar, Gül-Haç örgütü, Avrupa Birliği ve buna benzer farklı teşkilat ve kuruluşlar bugün hala üst aklın tasarımcıları olarak dünya yönetimine arka plandan şekil vermeye devam ederken, sembolleriyle varlıklarını gözümüze sokmaktan ve bizi yönettiklerini göstermekten hiç çekinmiyorlar. Bizler hala Türkiye’nin neden AB üyeliği alamadığını veya hala bugün yaşamımıza dahil olan olayları, teknolojik ve ekonomik savaşları anlamlandırmaya calışırken, birileri planlarını adım adım uygulamaya devam ediyorlar. Avrupa Birliği, kurulduğu zamanın ihtiyaçlarını karşılayan bir projeydi ve artık miladını doldurmak üzere, dağılması çok yakın gibi görünüyor. Dünya artık farklı bir yöne doğru şekil alırken, herkesin tek yapması gereken kendi uyanışını gerçekleştirip, olan biteni daha iyi anlayıp kararını vermek olacak çünkü ileride kendi adımıza bazı seçimler yapmaya mecbur bırakılacakken neyi seçip neyi reddedeceğimizi bilmek, inanın fazlasıyla önemli olacak..
Asli hedeflerini bizlere olduğundan farklı ve masum gösteren fakat kabalist inanışlar doğrultusunda yönetilen Tavistock, MRA, CFR, CIA, CERN gibi kuruluşlar, geleceğimize ve bizlere tahmin edebileceğimizden fazla zarar veriyorlar. Sonraki yazılarımda sizlere bu kuruluşların arka planında yatan amaçlarından, insanlığı ve hepimizi ilgilendiren çalışmalarından bahsedeceğim.
İlginizi Çekebilir