© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Hristodulidis:Türkiye’den sürpriz de dahil bütün senaryolara hazırız

Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, Kıbrıs sorununa iki devletli çözümü ve konfederasyonu kabul etmelerinin söz konusu olmadığını belirterek “Konfederasyon işgal bölgelerinin ayrı devlet olarak tanınmasını, dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmaktan çıkmasını gerektirir. Anlaşılacağı gibi böyle bir şey de, Kıbrıs sorununun iki devlet zemininde çözülmesi de kabul edilemez” dedi.

Hristodulidis gayriresmî 5+BM konferansına günler kala Kathimerini gazetesine verdiği özel söyleşide, Türk ve Kıbrıs Türk taraflarının iki devlet açıklamaları ve son dönemdeki diğer tavırları dikkate alındığında gayriresmî konferansın sonucu açısından bir kötümserlik yaratıyor olmasına karşın Cenevre’ye, gerçekten de başarısızlık olacak yaklaşımıyla gitmenin doğru olmadığını belirtti.

Kıbrıs müzakereleri başından itibaren gözden geçirildiğinde, birçok durumda bu tür görüşmelere hep akıllarında, Türkiye’nin tavrı yüzünden başarısızlık olacağı düşüncesiyle gittiklerini ancak Türk tarafı görüşmelere, kamuoyu önünde yaptığı açıklamalardan farklı düşünceyle katıldığı için hep geri çekilmek zorunda kaldıklarını söyleyen Hristodulidis, şunları ekledi: “Olgular iyimserlik yaratmıyor olabilir ancak hiçbir şekilde konferansın başarısız olacağı peşin hükmünde olmamalıyız. Çünkü inanıyorum ki başarısızlık, bütün katılımcılar için olumsuz bir şey olur. Aynı zamanda, olası bir başarısızlık için sorumluluk yükleme bizim tarafın öncelikli konusu değildir.

Biz olumlu bir sonuç çıkması için tezlerimiz çerçevesinde mümkün olan her şeyi yapmakla mükellefiz. Bizim taraf bu çerçeve içerisinde gayriresmî konferansta ortaya çıkabilecek bir dizi senaryo üzerinde çalıştı diyebilirim.” Türkiye’nin bir sürpriz yapma ihtimali de dahil bütün ihtimallere karşı hazırlıklı olduklarını söyleyen Hristodulidis, “Türkiye’nin nasıl hareket edeceğini bilemem. Beni, özellikle bu konjonktürde daha çok bizim tarafın nasıl hareket edeceği ve gayriresmî konferansta ortaya çıkabilecek her senaryoya hazırlıklı olma gereği ilgilendiriyor” dedi.

Hristodulidis, Türk ve Yunan Dışişleri bakanlarının olaylı basın toplantısı, Türkiye ile KKTC arasında iki devlet çözümünde tam örtüşme olduğu ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın çözüm modelinde değişiklik söylemlerinin “olumsuz, kendilerini kaygılandıran ve düşündüren şeyler” olduğunu söylemekle birlikte “Başka olguları göz ardı etmememiz gerekir” dedi. Bunlara, KKTC’de Türkiye’nin politikasına karşı çıkan sesleri ve Cumhurbaşkanı Tatar’ın çözüme yaklaşımını örnek gösteren Hristodulidis, şunları ekledi: “Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’ta iki devlet çözümüne karşı net söylemini de Türkiye’nin AB ile muhtemel bir pozitif ajandasıyla ilgili kararlarının Kıbrıs sorunundaki gelişmelerden de geçtiği net tezini de göz ardı etmem.

Aynı çerçevede, BM Güvenlik Konseyi’nin murat edilen hedefe dair ortak tutumunu ve yeni Amerikan yönetiminin, Türkiye’ye ilettiğini bildiğimiz; Kıbrıs’ta iki devlet çözümünün kabul edilemeyeceği şeklinde özetlenebilecek tezini de küçümsemem.” “Bütün bunların, Kıbrıs sorununun çözümünde olumlu gelişmeler olmasına yetip yetmeyeceği” sorusuna karşılık, gayriresmî konferanstaki bir başarısızlığın bütün katılımcılar için olumsuz olacağı vurgusunu tekrarlayan Hristodulidis, şöyle devam etti:

“Kıbrıs sorununun ancak, bütün müdahil taraflar böyle bir gelişmenin, bugünkü kabul edilemez fiili durumdan çok daha çıkarlarına olduğunu anlarlarsa çözüleceğine inanıyorum. Herkes doğru düşünür ve mevcut durumun belirsizliğini ve genel taleplerinin nasıl karşılanacağını dikkate alırsa Kıbrıs sorununun çözümünün bütün müdahillerin çıkarına olacağı sonucuna kolayca varabilirler.” Nikos Hristodulidis, “bütün umudumuzu BM’ye mi bağladık” sorusuna karşılık “Cenevre’de yapılacak görüşmenin -Kıbrıs sorunu ile ilgili kararlarından başka bir şey olmayan- çerçevesinin koruyucusu olduğundan BM’nin rolü gerçekten de belirleyici öneme sahiptir.

Aynı zamanda, benzeri görülmemiş bu pandemi şartlarında BM Genel Sekreteri’nin böyle bir konferans çağırmayı tercih etmesi –ki bu, koronavirüs pandemisi içindeki ilk çoklu görüşmedir- Kıbrıs sorununun çözümüne bağlılığını ve hazır oluşunu gösteriyor. Ancak BM tek başına bu tür gelişmeleri dayatamaz. Uluslararası aktörlerin, Cenevre konferansına resmen katılmasalar da özellikle bu konjonktürde belirleyici rol oynayabileceğini ve olumlu gelişmeler olmasına katkıda bulunabileceğini düşünüyorum.”

AB’nin oynayabileceği role özel bir önem verdiklerini, bunu da yalnız “Kıbrıs”ın çözümden sonra da üyeliğini sürdürecek olması, son müzakere deneyimine özlü katılım sağlamasının önemli yakınlaşmalara varılmasında belirleyici olması veya hellim meselesinin, Avrupa müktesebatının iki toplumu yakınlaştırma, iş birliği ve birlikte yaşama yolunu açma gücünü göstermesi nedeniyle yapmadıklarını” söyleyen Hristodulidis şöyle devam etti: “Çünkü mevcut konjonktürde Türkiye’nin AB ile gümrük birliğini modernleştirmek için müzakere prosedürüne başlama arzusu ve ihtiyacında olduğunu çok iyi biliyoruz. Bütün bu olgular ve çoğu AB üyesi devletin kendi ulusal hedeflerine hizmet etmek için Türkiye-Avrupa ilişkilerinin güçlenmesini –ki bu kaçınılmaz olarak Kıbrıs sorununun çözümünden de geçer- arzu ettiği dikkate alındığında AB’nin, katkısı ile bütün müdahil tarafların Kıbrıs sorununun çözümünden ortaya çıkabilecek menfaati –daha önce söylediğim gibi olumlu sonuç çıkmasının ön şartı da budur- anlamasına yardımcı olabileceğini düşünüyorum. 

Dolayısıyla, Cenevre’deki görüşme masasında fizikî varlık gösterip göstermemesine bakılmaksızın AB’nin mevcut konjonktürdeki rolü çok önemlidir. Uluslararası aktörlerden söz ederken kast ettiklerimden biri de AB’ydi.” Hristodulidis’e müzakere sürecinde şu anda yetkiler meselesinde odaklanıldığı hatırlatılarak, Rum tarafının uzlaşı çözümü olarak savunduğu desantralize federasyon çerçevesinde hangi yetkilerin devletçiklere verileceği soruldu. Merkezî hükümetin ve oluşturucu devletçiklerin yetkileri meselesinin devletin işlevselliğiyle doğrudan bağlantılı olduğundan Kıbrıs sorununun çözümü çabalarının önemli bir başlığı olduğunu ancak tek konunun bu olmadığını söyleyen Hristodulidis, şöyle devam etti: “Yetkiler tek konu değil ve tek başına Cenevre’de olumlu gelişmeler olup olmayacağını belirleyebileceğini de düşünmüyorum. Örneğin, toprak düzenlemeleri konusu da garantiler başlığı da çok önemlidir ve çıkacak sonuç açısından çok daha belirleyici olacağını söyleyebilirim.

BM Genel Sekreteri 4 Haziran 2017’de New York’ta, Başkan ve Kıbrıslı Türk liderle ortak görüşmesinin ardından, bizim de tamamen katıldığımız ‘Güvenlik ve garantiler başlığı görüşmesindeki gelişme, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüme ulaşıp ulaşamayacağımızı büyük ölçüde belirleyecek’ demişti. Hangi yetkilerin devletçiklere verilebileceği sorunuza, Cenevre görüşmesi öncesinde bu konuda konuşmam, anlayacağınız gibi sorumsuzluk olur. Ancak Başkan’ın bunu, Cenevre olacak müzakereler çerçevesi içerisinde yapacağını söyleyebilirim. Sorunuzla ilgili genel olarak söylemek istediğim şey, bu yaklaşımın iki bölgeli iki toplumlu federasyon olan uzlaşılmış çözüm çerçevesi dışında olmadığıdır.”

Konfederasyon sınırında gevşek federasyonu Rum tarafının uzlaşı çözümü olarak gören bir çevre bulunduğu hatırlatılarak, “konfederasyon kırmızı çizgi mi?” sorusu yöneltilen Hristodulidis, federasyon ile konfederasyon arasında fark olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Konfederasyon işgal bölgelerinde ayrı bir devlet tanınmasını, dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmaktan çıkması şartını gerektirir. Anlayacağınız gibi böyle bir şey de Kıbrıs sorununun iki devlet zemininde çözülmesi de kabul edilemez. Başkan’ın desantralize federasyon önerisi, diğer birçok sebep dışında, devletin işlevselliğinin sağlanması ve Kıbrıslı Türklerin, federal bir devlette kendileriyle ilgili konularda Kıbrıslı Rumların görüşlerini kendilerine dayatma çabasıyla ilgili bazı endişelerini göğüslemek gerekçesiyle yapıldı.  Ancak her zaman iki bölgeli iki toplumlu federasyon konuşuyoruz.”

Hristodulidis Rum tarafı açısından, yaz döneminde yeni bir konferans mı, yoksa iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde görüşüleceğinin netleştirilmesinin mi başarı olacağı sorusuna şu cevabı verdi: “Arzumuz, Cenevre konferansından, Kıbrıs sorununun uzlaşılmış çerçeve zemininde çözülmesi hedefiyle müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden devam edeceği anlaşması sonucunun çıkmasıdır. Böyle bir şey, BM Genel Sekreter’in iki liderle Kasım 2019’da Berlin’de yaptığı görüşmenin sonuçları da dikkate alınarak ve müzakerelerin 2017 yazında kalınan yerden devam edilerek ve Crans Montana tipi bir konferans gerçekleştirilmesiyle olabilir.”  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER