© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

KALİTELİ ÜRETİM ŞART

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, Hakikat gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yrd. Doç. Güven Arıklı’ya yaptığı açıklamada “Yurttaşın gıda güvenliği konusundaki hassasiyeti üst seviyededir. Sürekli olarak bizler de bu konuda öneri ve eleştiri ve talep almaktayız” dedi. “Öncelikle bakanlığımızın vizyonunu belirtmem lazım.. Genel olarak vizyonumuz aslında Üretimin artırılması, artan üretime bağlı istihdamın genişletilmesi bu sektörde faaliyet gösterenlerin yaşam seviyesinin arttılmasıdır. Bu da üretimin devamlılığı ile olur daha da önemlisi üretimin devamlılığının sağlanması ile olur” diye konuşan, şunları kaydetti:

KALİTELİ ÜRETİM ŞART

“Üretimin devamlılığı kaliteli üretimin nitelikli pazarlara ulaştırılması ile olur. Bunu sağlayabilmek için gıda güvenliği konusunda mutlak bir garantinin ortaya çıkması lazım özellikle iç tüketimin iç huzurulu ile sağlamak gerekir. Çünkü yurttaşın gıda güvenliği konusundaki hassasiyeti üst seviyededir. Sürekli olarak bizler de bu konuda öneri ve eleştiri ve talep almaktayız. Bizler özellikle hayvansal ve bitkisel  ürünlerin güvenliğinde sorumlu makamız. Bizler de sürekli bir denetim faaliyeti içerisindeyiz. Denetim faaliyetlerimiz Avrupa Birliği ortalamasının kat kat üstünde. Dolayısıyla maliyet de kat ve kat üzerinde. Tarım kesiminin ve çiftçilerin desteklenmesi üretimin devamını sağlamak bakımından önemlidir. Bizim sağladığımız destekler üretimin devamını sağlamak maksatlı  yardımlardır ve bu yıl için 195 milyonluk destek bütçemiz söz konusudur”

 

En sık karşılaştığımız konular

Bir önceki görev döneminde sertifikalandırılmış ürünlere ilave bir destek sağladıklarını ve bunun biz vizyon olarak algınlanmasını istediklerini dile getiren Şahali “Bizim en sık karşılaştığımız konulardan bir tanesi Türkiye’ye ihracat konusunda Türkiye’nin bize ayrıcalıklı davranması ile ilgili taleplerdir. Bu mümkün değildir çünkü Türkiye Avrupa Birliği, gümrük birliği sisteminin bir parçası olduğu için gümrük kapılarında uygulanan neyse bunlar standarttır. Dolayısı ile bizim Türkiye’deki mevzuatı karşılayacak ürün geliştirmemiz ve yetiştirmemiz gerekmektedir. O yüzden nitelikli üretimi yaratmak için destek de bulunmamız gerekir bir müddet sonra da bunu standart hale getirmemiz gerekmektedir” diye konuştu.

 

Süt ürünleri önemli

KKTC’De süt sektörünün özellikle ülkenin dış ticareti bakımında büyük bir paya sahip olduğunu vurgulayan Şahali toplam sanayi ihracatının 3’te 2’sinin süt ürünlerinden oluştuğunun altını çizerek “Dolayısıyla hayvancılık bizim açımızdan en önemli ekonomik üretim aktivitelerinden bir tanesidir. Hayvancılığın ihtiyaç duyduğu yem hammaddesinin ve kaba yemin bu ülkede üretilmesi örneğin döviz kaybının önüne geçilmesi bakımından son derece önemlidir. Desteklerin hayvancılığın ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yeniden yapılandırılması üzerinde çalışıyoruz” dedi.

 

Döviz sıkıntısı

Şahali “Şu an için döviz ile ilgili sıkıntı ülkenin tamamını sarmış vaziyette. Kurlarda yukarı doğru hareketin önü bir türlü alınamıyor. Dolayısıyla bizim destek bütçemiz muhataplarının ihtiyaçlarını giderecek biçimde dağılamıyor giderek küçülen bir pasta söz konusudur. Pasta küçülürse pastadan çıkan dilimlerde küçülür. Döviz konusunda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Yurttaşın giderlerini kontrol almak konusunda çalışmalarımız da devam etmektedir. Hayvancılık konusunda bir örneklendirme yapacak olursak dünyada arpa fiyatları büyük bir yükseliştedir. Hem arpa kıtlığı nedeni ile hemde dövizle temin ettiğimiz için dövizde meydana gelen yukarı hareketle arpa çok pahalı bir yem materyali haline geldi biz ise hala daha arpanın bu ülkeye hayvancısına uygun fiyat ile satın alınabilmesi için tarım destek bütçesinden ciddi bir kaynağı her ay toprak ürünleri kuruluna aktarıyoruz ve sübvansiyon uyguluyoruz. Ama bu diğer yem maddelerinde yapacak mali kabiliyetten yoksunuz.Bizim bakanlığımızın sorumluluk sahası içerisinde diğer konularda yer alır.Su konusu bunların en önemlilerinden biridir” ifadesini kullandı.

 

Kuraklaşan coğrafya

“Ülkemiz global iklim değişikliğinin bir sonucu olarak giderek kuraklaşan bir coğrafyanın içerisinde yer alıyor. Buna ek olarak biz bu kuraklaşma eğilimini gördüğümüz halde kuraklaşmayacakmışız gibi hoyrat bir şekilde suyumuzu disiplinsiz bir şekilde kullanmaktayız ve su kaynaklarımızda sos vermektedir. Bunu acı bir gerçek olarak itiraf etmekteyim.Türkiye’den borular ile getiren su bir can suyu niteliğindedir ve son derece değerli bir hazine olarak görmek ve ona bağlı olarak üzerinde konuşmak gerekiyor” diyen Şahali şöyle devam etti:

 

Türkiye’den gelen su

“Türkiye Cumhuriyetinden gelen 75 milyon metreküpün suyun nasıl dağılacağı ile de temel göstergeler söz konusudur.Bu suyun 30 milyon metreküpünü içme ve kullanma suyu olarak kullanıyoruz. Sahip olduğumuz her damla suyu çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.  Yer üstü su kaynaklarımızın ıslahı ve rehabilitasyonu ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmaların yapılmasına Türkiye ile aramızda ki yapılan sözleşme de de yer verilmiştir. Şu an için gündemimizde ki en önemli konu tarımsal alanlarımıza bu suyun ulaştırılması ve bu ulaşımı sağlayacak projenin bir bütün olarak ortaya çıkarılarak yapım sürecine geçilmesi sağlamaktan ibarettir. Buna ek olarak DSİ ‘nin çalışmalarını da takip ediyoruz. Şu an da ülkenin yaklaşık  u Türkiye’den gelen suya evsel amaçlı olarak ulaşmış vaziyettedir.Buna0’e çıkaracak çalışmalarımız ve işbirliğimiz somut bir biçimde devam ediyor. Bundan sonrası belediyelerin sınırları içerisinde ki çalışmalardan oluşur çünkü  belediye depolarına kadar Türkiyeden gelen su içme ve kullanma suyu olarak dağıtılmaktadır. Ancak belediye şebekelerinde ki durumu gözden geçirmek gerekir. Şunu belirtmem gerekir ki Ben bu suyun evsel olarak kullanma suyu olduğunu söyleyebilecek durumdayım.. Belediye sınırlarına kadar son derece hijyenik son derece kapalı bir biçimde ulaştırılmakta olan su belediyenin depolarından sonra ki durumunun çok iyi bir şekilde kontrol edilmesi gerekmektedir.”

 

Belediyeler konusu

Konuşmasında son olarak belediyelerle ilgili düşüncelerini ortaya koyan Şahali “Belediyelerden bahsetmişken  bir gerçeği de belirtmek gerekir bu coğrafyada 28 belediye ile yürümek artık mümkün gözükmüyor. Özellikle belediyelerin kurumsal anlamda yaşadıkları itibar erezyonu günün sonunda yurttaşın bu kurumlara duyduğu güveni bu kurumlara karşı yerine getirmesi gereken yükümlülükleri maalesef geriletiyor. Bunun önüne geçilebilmesi içinde yerel yönetim sisteminin sil baştan ele alınması ve bunun merkezi hükümet tarafından mutlak katılımcılıktan ödün vermeksizin başarılması ve günün sonunda çok daha etkili çok daha verimli çalışan yerel yönetim sistemi oluşturularak tüm yurttaşlarımızın nitelikli yerel hizmet almasını sağlayacak dönüşümün başarılmasıdır. Bundan ne anlamak gerekiyor 28 değil daha az belediye ile bu ülkenin yönetilmesine ihtiyaç vardır” uyarısında bulundu

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER