"Kıbrıs ekonomisi"
GÜNDEMKıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi (KSTU) Genel Sekreteri / Direktörü Doç. Dr. Serdal GÜNDÜZ Kıbrıs ekonomisi ile ilgili bu haftaki röportajında.
Zengin doğal gaz rezervlerine sahip olan Doğu Akdeniz Havzasında her geçen gün yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Bölgedeki rezervler için yarışan ülkeler gün geçtikte birbirleri üzerinde üstünlük sağlama yarışına girmektedir. Bu havza dünyadaki enerji ihtiyacına kaynak olabilecek potansiyelde bir kaynaktır. Özellikle Avrupa ülkeleriyle yakın temas kurarak bu enerjiyi satmak ülkelere büyük ölçüde avantaj sağlayacaktır.
Doğu Akdeniz ’deki Levant Havzası enerji kaynaklarının merkezi konumundadır. Bu havza hem #KKTC’nin hem de #GKRY’nin sahalarını içinde barındırır. 3,4 trilyon metreküp doğal gaz kapasitesi olduğu bilinen bu havzada doğal gaz keşfine başlayan ilk ülke İsrail’dir ve bu çalışmalara 2009 yılında başlamıştır. Bölgedeki yeni keşiflerden sonra ise 2010 yılından beri çalışmalar hızlanmıştır.
Teknik faaliyetlerin dışında ise Doğu Akdeniz de iki başlık bulunmaktadır. Biri ekonomi, diğeri ise hukuk başlığıdır.
Hukuksal boyut,
Hukuksal boyuttan meseleye baktığımız zaman uluslararası şirketler ve aktörler bölgeye ilgi gösterdikçe bölgede hukuki statü sorunları ortaya çıkmıştır. Bölgede statü meselesinin en fazla tartışmaya açıldığı sahalar Rum Yönetiminin münhasır ekonomik bölge olduğunu iddia ettiği bölgelerdir. GKRY ’nin hukuka aykırı yürüttüğü çalışma faaliyetleri bölgede gerginliği arttırmakta ve hukuki belirsizlik yaratmaktadır.
GKRY ’nin farklı tarihlerde ülkelerle yaptığı anlaşmaların Doğu Akdeniz de KKTC’yi yalnız bırakma ve güçsüzleştirme politikaları olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Türkiye bölgede KKTC’nin haklarını korumak adına son derece aktif faaliyetlerde bulunmaktır. Ancak gelinen nokta itibarıyla GKRY ’nin hem bölge ülkeleriyle gerçekleştirdiği temaslar hem de Avrupa’nın desteğiyle sınırlarını zorladığı görülmektedir. Doğu Akdeniz’in enerji kaynakları bakımından zengin bir potansiyele sahip olması bölge aktörlerinin her geçen gün daha da iştahlarını açmakta ve Avrupa ülkelerinin de bölgeye yönelik umutlarını diri tutmaktadır. Bugün bölgede birden fazla aktörün yer almasının arkasındaki en temel gerekçe de budur.
Ekonomik boyut,
Doğu Akdeniz kaynak bakımından zengin potansiyele sahip olan ve yoğun arama çalışmalarının gerçekleştiği bir bölge olmasına rağmen bugün hala bu bölgedeki kaynakların nereye ve nasıl trans fer edileceği konusunda somut bir adım atılabilmiş değildir. Bölge ülkeleri arasında yıllardır süregelen müzakereler ve imzalanan anlaşmaların henüz bir neticeye kavuşmaması nedeniyle kaynaklar ekonomiye kazandırılamıyor. Hatta bu durum gitgide Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının âtıl bir yapıya dönüşmesine neden oluyor. AB’nin enerji arz güvenliğini sağlama konusunda Doğu Akdeniz kaynakları kritik bir role sahiptir. Bu yüzden AB ülkeleri her fırsatta bu projeye vurgu yaparak bölgede aktif politika izleme ve bölgeye yönelik planlarını gerçekleştirme çabası içerisindeler. Tabi bir yandan da Rusya’ya karşı Doğu Akdeniz’in alternatif güzergâh olması kozunu her zaman elinde tutmak istedikleri söylenebilir.
2022 ’de bölgede yer alan aktörler arasında düzenlenen Doğu Akdeniz Gaz Forumu Mısır, GKRY, Yunanistan, İsrail, Ürdün, İtalya ve Filistin enerji bakanlarının katılımıyla bölgedeki kaynakların üretim, tüketim ve transferinin ele alındığı, bugüne kadar bir araya gelen en geniş çaplı platformlardan biri olarak değerlendirilebilir. Ancak bu foruma bölgenin en önemli aktörlerinden olan Türkiye ve KKTC’nin davet edilmemesi söz konusu platformun ne kadar sürdürülebilir bir yapı olacağı konusunda soru işaretleri barındırıyor.
Yeni kaynakların keşfi ve havzanın doğal gaz potansiyelindeki gelişmeler elbette önemli ancak pazara uygun bir transfer rotası inşa edememiş bu ülkelerin enerji arz güvenliği sağlamada etkili bir güce sahip olmadıkları açık bir şekilde görülüyor. Bölgeden Avrupa pazarına ulaşması için planlanan bir enerji transfer güzergahı için Türkiye’nin en ideal rota olduğunu göz ardı eden bu ülkelerin çözüm arayışları önümüzdeki süreçte de muhtemelen devam edecek. Türkiye için önemli olan ise bölgedeki gücünü arama yaptığı alanlardaki doğal gaz keşifleriyle desteklemek ve bölgedeki enerji denkleminin en kritik aktörü konumuna gelmektir.
Türkiye ve KKTC Doğu Akdeniz de ki oldu bittilere kesinlikle kayıtsız kalmayacak ve gerekli hamleleri yerinde ve zamanında yapacaktır. Kısa vadede yapılan bu hamleler bazı baskılarla karşılansa da uzun vadede iki ülkenin de çıkarlarını güçlendirecektir. Türkiye garantör ülke olarak daima KKTC’nin yanında yer alacak ve süreci en iyi şekilde yönetecektir.
Doç. Dr. Serdal GÜNDÜZ
Ekonomist
Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi (KSTU)
Genel Sekreteri / Direktör
İlginizi Çekebilir