Kıbrıs Türkü, bu oyuna gelmeyecek
SİYASETRum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, Kıbrıs konusundaki müzakere süreciyle ilgili olarak Rum meclisinde yaptığı açıklamanın içeriğine baktığımızda, Kıbrıs Türk tarafının “olmazsa olmaz” kırmızı çizgilerinin bertaraf edilmek istendiğini, KKTC'nin "kurucu devlet" olgusundan "eyalet" statüsüne indirgenerek, Rum devletine yamalanmak istendiğini görüyoruz.
"Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dönüşümü" adı altında sahneye konulmak istenen oyunun, yalnızca Kıbrıs Türk tarafı değil, Anavatan Türkiye tarafından da asla kabul edilmeyeceği bilinirken, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'nın, Anastasiadis'in bu açıklamaları karşısında "sadece görüşlerini söylüyorlar" şeklindeki tepkisinin yeterli olmadığını da vurgulamak isteriz.
Amerikan Yahudi Komitesi bile "Çözümün değişmez zemini iki bölgeli, iki toplumlu, Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararında ve Doruk Anlaşmalarında belirtildiği şekliyle siyasi eşitliğe sahip federasyondur, siyasi hakların kullanılması dışında AB’nin temel ilke ve değerlerini değiştiremez" açıklaması yaparken, Sayın Akıncı'nın Anastasiadis'in bitmek bilmeyen isteklerini önemsemez yaklaşımını endişeyle karşıladığımızı belirtmek istiyoruz.
Anastasiadis, Kıbrıs Türk tarafının dönüşümlü başkanlık talebini tartışmaya bile açmadan reddederken, kurulması öngörülen “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”nin iki oluşturucu eyaletle kurulacağını söylemekte, “iki halk” yerine “iki bölge” nitelemesinde bulunmakta, Rumlar’ın mülkiyet hakları çerçevesinde Türk tarafında yaşamasından bahsetmektedir.
Kıbrıs müzakerelerinde en önemli konuların başında gelen mülkiyet başlığında ise mal sahibine, iade, kısmi iade, alternatif mülk edinme, takas ve tazminat öngörülürken, uyuşmazlık halinde mahkemelerin yetkili olacağı vurgulanmaktadır. Bunun kabul edilmesi halinde mahkemelerin yıllarca süreceği, bu sürede ise taşınmaz malların kullanımına kısıtlama geleceği kaçınılmaz görünmektedir. Çünkü, başvuru sahibinin, iç yargı imkanlarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma hakkı eklenince mülkiyetle ilgili sorunun içinden çıkılmaz bir hale geleceği aşikardır. Anastasiadis’in bu açıklamaları yaparken Kıbrıslı Türkler’e “Maddi menfaatlerinizi düşünerek karar verin” mesajı vermesi ise büyük bir saygısızlık örneğidir.
Kıbrıs Türkü, İngiliz hakimiyetinin sona ermesinin ardından bu topraklarda Rumlarla birlikte Kıbrıs Devleti’ni “iki eşit halk” temelinde kurmuş, bu haklar 1960 Anayasası ile güvence altına alınmıştır. Bu devlet, İngiltere-Türkiye-Yunanistan garantörlüğü altında oluşmuş, ancak Yunan cuntasının adanın tamamını ele geçirmek için kurduğu eli kanlı EOKA çetesinin gerçekleştirdiği darbe sonucu yıkılmıştır.
Burada, geçmişte yaşanan acıları tekrar gündeme getirerek olumsuz bir tablo çizmek istemiyor olsak da, Rum-Yunan ikilisinin günümüz konjöktüründe bir oldu-bitti yaratmasına seyirci kalınamayacağını da vurgulamak istiyoruz. Rum tarafının, Kıbrıs açıklarında bulunan hidro-karbon zenginliklerini yönetmek, bu zenginliklerin getireceği fayda ile ekonomik çöküşten kurtulmak, bu arada da Kıbrıs Türkleri’ne göstermelik haklar vererek oluşturacağı yasal zeminde hakimiyetini kurmak, bunu da zamana yayarak başarmak istemektedir.
Kıbrıs Türkü, bu oyuna asla gelmemeli, Anavatan Türkiye ile birlikte hareket etmelidir.
Anastasiadis’in açıklamaları, zaman içinde Rum devletine dönüşecek bir devlet kurmak, bunu yaparken de Kıbrıs Türkleri’ni bu devlete yama yapmaktır. Rumların önündeki en büyük engel Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Bu cumhuriyeti ortadan kaldırmak için oluşturulan planlar, Kıbrıs Türk Halkı tarafından gayet net olarak algılanmaktadır.
İlginizi Çekebilir