MAAŞLAR NASIL ÖDENECEK ?
GÜNDEMSu krizinin yeniden alevlenmesi ve ekonomik protokol görüşmelerinin başlayamaması; Maliye Bakanı Birikim Özgür’ün uykularını kaçırdı.
Ankara’da temaslar yapan 4 bakanın, Türkiye’den gelen suyun yönetimi ve işletmesi konularında ortak mutabakat sağlamalarına karşın, CTP Parti Meclisi’nin sert muhalefeti nedeniyle sonuca gidilemedi. Bu durum CTP’li Maliye Bakanı Birikim Özgür ile Tarım, Gıda ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali’yi endişelendiriyor.
Özellikle Maliye Bakanı Birikim Özgür, su krizinin giderilememesi nedeniyle, Türkiye-KKTC Ekonomik ve Mali Perotokolü’nün de imzalanamadığına dikkat çekerek, ay başında maaşların nasıl ödeneceğini tartışıyor. Özgür, protokol imzalanmadığı sürece Türkiye’den para gelmeyeceğini belirterek, maaşların yerel gelirlerle ödenmesi için yoğun çaba göstereceklerini söylüyor.
Onlar da şaşırdı
CTP’li iki bakan da hayal kırıklığı yaşıyor. Çünkü Ankara’da yapılan müzakerelerde adaya getirilen suyun Kıbrıs Türkü’nün hassasiyetlerini koruyacak şekilde bir mutabakat metnine varmanın mutluluğuyla adaya dönmüşlerdi…
Ama yine CTP Parti Meclisi’ndeki bazı isimlerin muhalefetiyle yeni bir kriz kapıda! Su halledilmezse, ekonomik protokol de imzalanmayacak ve aybaşına yeni bir kriz ile karşı karşıya kalacağız…
Türkiye’den para gelmeyeceği için yerel gelirlerle maaş ödenmesi gündeme gelecek…
Dün Meclis’te görüştüğümüz Birikim Özgür ve Erkut Şahali, “Evet siyasi bir kriz yaşanıyor ve bir an önce son bulmalıdır” diyerek işin ciddiyetini ortaya koydu…
Özgür: Bir bardak soğuk su içtik!
İlk sorum “CTP’deki muhalifler sizi neyle eleştiriyor” oldu… İşte Birikim Özgür’ün yanıtı:
“Görebildiğim kadar somut bir talep yoktur. 25-26 Aralık’taki ilk görüşmelerde belli başlı hassasiyetleri gidermeye çalıştık. Özellikle yönetim noktasında Kıbrıslı Türklerin yönetmesi konusu, ihalenin bizim tarafımızda yürütülmesi gibi esas meseleleri çözdük. İmzalanması gereken bir aşamaydı ama imzalanmadı. 100 milyon TL üzerinde bir kaybı oldu Kıbrıs Türk halkının ve kamu maliyesi zarar gördü. Akabinde yeni bir takım hassasiyetler oldu, saygı duyduk bir bardak soğuk su içtik… Dedik ki belediyelerimiz işletmenin yönetimi içerisinde yer alsın ve sıkıntılar aşılsın…”
Birikim Özgür CTP PM’de talep edilen birçok noktanın Ankara’da müzakere edildiğini ve bunları yeni metne soktuklarını ifade etti. Metnin hala imzalanamaması ise Bakan Özgür’ün uykularını kaçırıyor… Çünkü ekonomik protokol da hala imzalanmadı ve ay başı maaş krizi kapıda…
Yaşanan tam anlamıyla bir krizdir
Özgür, “Belediyelerin kendi rızalarıyla bu sisteme girmesi noktası demokrasi anlayışımıza daha uygun olduğu için bunun netleştirilmesi noktasında ileri istişare gündeme geldi. Biz de Ankara’ya gidip 8-9 Şubat’ta bu konuları görüştük ve yüzde 100 oranında bunları metne sokarak mutlu bir şekilde yurda döndük. Çarşamba sabahı imzalanmasını beklediğimiz metin henüz imzalanmış değil. Bu bir krizdir, adını koymak lazım. Bu hem siyasi hem de mali yönleri olan bir krizdir. Ay sonu gücümüz yettiği oranda yerel gelirlerle giderlerimizi karşılamaya odaklanacağız. Ancak şu bilinmelidir ki, TC ile 20156-2018 protokolü imzalanmadan bu ülke sağlıklı mali koşullarda yönetilemez” dedi.
“Karar Başbakan’ın”
Birikim Özgür, Başbakan’ın bir karar vermesi gerektiğine dikkat çekerek, “Bu konu su meselesi olmaktan çıktı. Çünkü su ile ilgili Kıbrıs Türk halkının tüm hassasiyetlerini barındıran bir metin ortaya çıktı. Hükümetin sağlıklı koşullarda ülkeyi yönetip yönetmeme konusunda bir karar vermesi gerekiyor. Beğeniriz ya da beğenmeyiz, Türkiye ile ilişkiler çok kritik bir konudur ve TC ile sağlıklı ilişkiye ihtiyacımız vardır. Su konusunda pozitif bir adım atılırsa en azından bu olumsuz durumu gidermeye yönelik girişim yapma girişimi yapabileceğiz” dedi.
Bu işler çocuk oyuncağı değil… Ülke yönetiyoruz
Gelinen aşamada kritik bir süreçten geçildiğine ısrarla vurgu yapan Bakan Özgür, CTP içinde bu konuya muhalif olan kesimlere ilginç göndermelerde bulundu:
“Siyasette empati çok önemlidir. Bu işler çocuk oyuncağı değildir. Ciddi konulardır. Ülke yönetiyoruz nihayetinde… Biz Türkiye’ye hükümetin önerilerini cansiperhane şekilde savunduk, hassasiyetleri aktardık ve istediklerimizi elde ederek döndük. Bakıyorum siyasi engellerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bizim iş yapabilirliğimizi ciddi şekilde olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu anlamda Sayın Başbakan’ın konuyu bu çerçevede değerlendireceğine eminim… Biz bu ülkeyi iyi yönetiriz. Gerekli adımlar acilen atılmalıdır.”
Kimse yalana tevessül etmesin
Ve sırada belediyelerle ilgili sorular var… “Belediyeler batacak endişesi var” diyorum, Bakan Birikim Özgür, derin bir nefes alarak aynen şu cümleleri kuruyor:
“Belediyelerimiz için müthiş bir fırsat var burada, kimse yalana tevessül etmesin. Şu anda belediyelerimizin yüzde 90’ı su alanında zarar etmektedir. Ödedikleri elektrik ve personel parası düşünüldüğünde su alanındaki gelirlerinden kat be kat fazladır. Bu sistemle birlikte 5 yıl içinde tüm alt yapı yatırımları tamamlanacak. Su alanındaki personel giderleri sıfırlanacak ve cirodan da yüzde 10 pay alçak. Zarar ederken, gelir elde eden ve süreci yöneten pozisyonunda olan su kurumu ile birlikte çalışan ve koordinasyon gözlem ve kararlara katkı koyma bakımından işin içinde olacak olan bir noktaya gelecekler.”
Şahali: Belediyelerin hassasiyetleri göz önüne alındı
Ve söz Tarım, Gıda ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali’de… Türkiye’de müzakereler yaptıklarını anlatan Şahali, Kıbrıs Türkü’nün hassasiyetleri ve doğallığında Türkiye’deki hassasiyetlerin müzakere edildiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üç noktada kırmızı çizgimiz vardı ve istediğimizi aldık. Türkiye Cumhuriyeti alım garantisi modelini ortaya attı. Yap-İşlet-Devret Modeli bir iştir bu. Sonuçta bu ihaleye teklif verecek firmalar, minimum garantileri ister. İki ayrı belge ortaya çıktı günün sonunda. İlk belgede - ki Türkiye bunu istedi-, belediyelerin sürece zorunlu katkısını içeriyordu. İkincisi ise alım garantisi çerçevesinde belediyelerin kendi istekleri çerçevesinde verecekleri kararla bu projeye katılmaları öngörüldü. Bu son derece önemli bir konuydu. Biz ülkeden ayrılmadan belediye başkanlarıyla görüştük ve bu onların ortak hassasiyetiydi. Belediyelerin hak yetki ve sorumluluklarının ihlal edilmeyeceği bir talepleri vardı ve o noktaya getirdik süreci.”
Yetkilerin sorgulanması…
“İmza yetkisiyle gidiyorsunuz ve anlaştığınız metin sürekli sorgulanıyor. Bu sizi zedelemiyor mu?” sorusuna karşılık Bakan Şahali , “Evet bu bizi zedeliyor” diyerek yanıt veriyor…
“Biz Ankara’ya imza yetkisiyle gittik ve orada imza atmış da olabilirdik. Ama iki metin ortaya çıktı. Süreç içerisinde sürekli Sayın Başbakan ile istişare halindeydik. Hatta bir ara tıkanıklığın aşılmayacağını düşünüp görüşmeye ara verdik. Ama sonrasında Türkiye tarafından köprü vazifesi gören bir teklif gelince devam ettik. Ortaya çıkan iki alternatifi hükümete sunma kararı aldık.”
Siyasi rant elde etmeye çalışanlar…
Su krizinin çözülmesiyle KKTC devlet otoritesinin öneminin ortaya çıkacağına vurgu yapan Bakan Şahali, suyun yönetiminin KKTC devletinde olacağını şu sözlerle anlatıyor:
“Tüm detaylarının içerisinde barındırıldığı bir ihale şartnamesinin hazırlanması, etkili bir yönetim mekanizmasıyla ihale sürecinin yürütülmesi ve işleticinin kim olacağına karar vermek tamamen KKCT otoritelerinin yetkisi dahilindedir. Biz ev ödevimizi yerine getirirsek bu sorun aşılacak. Aşılmadığı sürece birileri bu konu üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışacak. Mesnetsiz argümanlarla Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkileri aşındırmaya devam edecek ve çözüm sürecinde iç siyasi istikrarsızlık yaratarak, çözüm sürecinde bir akıbet ihtimalini canlı tutacak. Bunlar bedeli ağır konulardır.”
Şahali: Teslim olduk gibi bir algı yaratılmak isteniyor
Yap-İşlet-Devret modeliyle ilgili yapılan eleştirilere yönelik cevaplar veren Şahali, “Kamulaştırma bedelleri kamu maliyesine yük getirecek deniyor. Ama unutuluyor ki biz bu yatırımları devralacağız günün sonunda. Örneğin devlet destekli yatırımlarda uygulanan vergi düzenlemeleri bu örnekte de geçerli. Ayni zamanda ülkede bulunmayan, aranan nitelikteki personelin çalışma izni koşullarının düzenlenmesi bu örnekte de vardır. Bunların bütünü sanki bize dayatılmış ve bizde teslim olmuşuz gibi yansıtılıyor. Oysa bunların bütünü yürürlükte olan mevzuat çerçevesinde yapılan işlerdir” dedi.
Sürecin içinde CTP olmasaydı…
Bakan Şahali, bugün yapılan eleştirilere farklı bir yaklaşımla cevap vererek hükümet ortakları UBP’ye de eleştiride bulundu:
“Bizim sahip olduğumuz hassasiyetler kadar hassasiyet göstermeyen çevreler de söz konusudur. Örneğin ortağımız UBP’nin kayıtsız şartsız sürecin sonuçlandırılması yaklaşımı vardır. Bu yaklaşım belediyelerin katımı konusunda da kendini göstermektedir. Dolayısıyla CTP’nin bu sürecin içerisinde olmaması bugün için eleştirilen bir çok unsurun çok daha ağır koşullarla teyit altına alınması ve imzalanması gerçeğini bize dayatacaktı!”
Özgür: Görevi bırakıp kaçmam ama…
Ve sohbetin sonunda kritik soru… Hükümet varılan mutabakatın altına imza atmazsa bireysel tepkiniz ne olur?” Türkçe meali aslında istifa eder misiniz? Birikim Özgür ile başlıyoruz:
“İmza atılmazsa siyasi ve mali krizler büyür, sonucunu kestirmek de doğru değil. Ama ben Maliye Bakanı olarak istifa etme lüksüm yok çünkü yerel gelirlerle maaşları ödemem gerekiyor kısa vadede. Bırakıp kaçmadan ama gereken mesajları da vererek görevimi toplumsal bir bilinçle devam ettiririm.”
Şahali: Faturayı öder, aradan çekilirim
Ve son sözler Erkut Şahali’den, “Taşıdığımız sıfatların gereğini yerine getirme gayretiyle hareket ediyoruz. Ama bunlar mümkün olmazsa elbette bireysel bir pozisyon takınmak ve görevi iade etmek bir seçenektir. Biz bireysel olarak ciddi kayıplar yaşıyoruz. Bize makam avantajını koruma hevesi gibi yakıştırmalar yapılıyor. Bu toplum hem bakanlığım öncesi, hem bu sırada hem de sonrasında değerlendirme yapabilecektir. Talep etmediğim bir görevi iade konusunda kendimi çok özgür görmüyorum. Ama bu tamamen kişisel bir fatura noktasına dönüşürse, bu faturayı öder aradan çekilirim”
Kaynak:İlginizi Çekebilir