MS HASTASI NELERE DİKKAT ETMELİ?
GÜNDEMMERKEZİ sinir sistemini etkileyen ve sıklıkla 20-40 yaş arasında görülen Multipl Skleroz halk arasında bilinen adıyla MS, hastanın yaşam kalitesini düşürüyor. Hastalara sıcak ortamlardan kaçınmalarını öneren Doç. Dr. Selda Korkmaz, "Sıcak, özellikle omurilikte lezyonu olan hastalarda sinir iletiminde bozulmayı artırarak hastanın daha fazla semptom hissetmesine neden olur, sıcaktan uzak durarak hastanın kendini daha rahat hissetmesi sağlanabilir” dedi.
'Dünya Multipl Skleroz (MS) Günü' hakkında açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi VM Medical Park Hastanesi’nden Doç. Dr. Selda Korkmaz, MS’in daha çok 20-40 yaş arasındaki kadın hastalarda görüldüğüne, nedeninin tam olarak bilinemediğine ve merkezi sinir sisteminde beyaz cevher hasarının gözlendiği kronik bir hastalık olduğuna dikkat çekti. MS'in toplumda görülme sıklığının ötesinde bir endişe kaynağı olduğunu anlatan Doç. Dr. Korkmaz, "Hastalıktan etkilenen yaş grubunun genç olması ve hastalığın kronik özellik göstermesi nedeniyle, MS toplumda görülme sıklığının ötesinde bir endişe kaynağı oluyor. Herhangi bir nedenle çekilen görüntülemede gözlenen her bir lezyon, hastada ‘Bende MS var mı?’ sorusunu beraberinde getirir. Önümüzdeki yıllarda görüntüleme tekniklerinin daha gelişmesi ile lezyon saptama şansı artacak. Doğal olarak MS varlığına dair soru sayısında da artış görülecek. Bu nedenle MS hastalığının en önemli aşaması tanı, yani teşhis aşamasıdır” dedi.
“TEŞHİS HASTAYA DETAYLARIYLA ANLATILMALI”
MS’in teşhisi için tek bir tanı koydurucu görüntüleme ya da laboratuvar tekniğinin mevcut olmadığının altını çizen Doç. Dr. Korkmaz, “Hastanın klinik özellikleri, muayene bulguları, nörofizyolojik, radyolojik ve biyokimyasal çalışmaların tümünün birlikte değerlendirilmesi sonucunda, MS tanısı ancak konabiliyor. Sadece beyin MR görüntüsüyle ya da radyoloji raporuyla MS tanısı konamıyor” diye konuştu.
Tanının titizlikle gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Korkmaz, “Tüm bu değerlendirmeler sonucunda konulan MS tanısı, hasta ile ayrıntılı paylaşılmalı. İlk olarak hastaya, diğer çoğu nörolojik hastalıkta olduğu gibi hastalık değil hastanın varlığı hatırlatılmalı. Çünkü MS tanısı hastaya iletildikten hemen sonra hasta diğer MS hastaları ile iletişime geçer ve bu durum hastada geleceği ile ilgili kaygıya yol açar. Hastaya, hastalığının ne olduğu, nasıl bir seyir izleyebileceği, tedavi ihtiyacı olup olmadığı ayrıntılı bir şekilde anlatılmalı. Çünkü hastalar bu noktaları hekimleriyle açıkça konuşamadıkları takdirde alternatif kaynaklara yöneliyor. Bu alternatif kaynak da çoğunlukla internet oluyor ve bu durum hastanın kaygısını daha da artırıyor. Hekim ve hasta arasında oluşacak güven hastanın cevap arama davranışında da azalmaya yol açar. Böylelikle, hem hastanın kaygısı azalır, hem de hekimin hasta ve hastalığı kontrolü kolaylaşır” ifadelerini kullandı.
HASTA NELERE DİKKAT ETMELİ?
Hastaya konan MS tanısından sonra hastanın yapması gerekenleri ve uyması gereken kuralları da anlatan Doç. Dr. Korkmaz, “MS, nedeni bilinmeyen ve farklı alt tipleri olan kronik bir hastalık olduğundan dolayı, hastalığa özel bir yaşam alışkanlığı geliştirilmesi gerekebilir. Ancak, hastalığın özbağışıklıkla alakalı nedenlerden kaynaklandığı düşünülerek abartılı bir korunmanın geliştirilmesi gerekmez. Bu nedenle bu hastalarda, özellikle kış dönemlerinde, enfeksiyon kapılabilecek ortamlardan uzak durmaları önerilir. Ayrıca sıcak ortamlardan kaçınılması da tavsiye edilir. Sıcak, özellikle omurilikte lezyonu olan hastalarda sinir iletiminde bozulmayı artırarak hastanın daha fazla semptom hissetmesine neden olur, sıcaktan uzak durarak hastanın kendini daha rahat hissetmesi sağlanabilir” şeklinde konuştu. MS’in genetik bir hastalık özelliği gösterme durumunun çok nadir olduğunun altını çizen Doç. Dr. Korkmaz, “Multipl Skleroz hastalığı, çoğunlukla kendiliğinden ve çoklu faktor etkisi altında ortaya çıkan bir hastalıktır” dedi.
MS’İN TEDAVİSİ VAR MI?
Son olarak MS hastalığının tedavisi ile ilgili de bir açıklama yapan Doç. Dr. Korkmaz, “MS hastalığında tedavinin amacı, hastaların ‘atak’ dediği akut alevlenmelerin ve yeni lezyonların oluşumunu engellemektir. Takipte, atakların engellenmiş olması ve görüntüleme çalışmalarında yeni lezyonların olmayışı hastalığın iyi kontrol altına alındığının ve hastalık seyrinin iyi olacağının en önemli göstergeleridir” diye konuştu.
İlginizi Çekebilir