Objektif bulgu yok
GÜNDEMAdanalı Aybak ile ilgili cinayet davasında savunmanın tanığı, Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Doç. Dr. Gürmen, meseleyle ilgili eksiklikler üzerinde durdu, objektif bulgu olmadığını söyledi:
Yeniboğaziçi’nde ayrelli toplayan bir vatandaşın ihbarıyla, 2014 yılında Crystal Rocks Otel’in sahil şeridinde bir çukurda gömülü olarak bulunan Adanalı Ahmet Aybak ile ilgili cinayet davası yarılandı. Başkan Duriye Elkıran, Yargıç Hasan Dağlı ve Yargıç Mesut Mesutoğlu’ndan oluşan G a zim a ğ u s a A ğır C e z a M a h k e m e si’nin b a k tığı d a v a d a, İd dia M a k a mı B a ş s a v cılık a dın a d a v a sını ş ü p h e d e n a rî bir ş e kild e is p a tla m a k için m a h k e m e y e b u g ü n e d e ğin 6 8 t a nık dinle tip, ç o k s a yıd a e m a r e s u n a n Kıd e mli S a v cı M u s t a f a İld e niz, s ö z ü s a v u n m a y a bır a k tı. Cinayet davasında savunmanın tanığı Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başk a nı Prof. Doç. Dr. Korkut Gürmen, meseleyle ilgili eksiklikler üzerinde durdu, objektif bulgu olmadığını söyledi “Bir şey yapmadım” İlk sözü yerinden yeminsiz beyan vererek sanık İbrahim Maraşlı aldı. İbrahim Maraşlı davadaki tutumunu korudu ve yeminsiz beyanında “Aleyhime yöneltilen suçlamaları kabul etmiyorum. Kimseyi öldürmedim, kimseye bir şey yapmadım” dedi. Maktul Ahmet Aybak ile Mustafa İlhan Tuncay’ın talebiyle yeni yıl öncesi Kel’in Yeri’nde görüşüp konuştuğunu belirten sanık Maraşlı, sonrasında ne olup ne bittiğini bilmediğini ifade etti. “Özenli davranılmadı” Avukat Yunsal İlhan, dünkü oturumda, mahkemeye yeminli ilk tanığını dinletti. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Doç. Dr. Mete Korkut Gürmen, meseleyle ilgili eksiklikler üzerinde durdu. Prof. Doç. Dr. Mete Korkut Gürmen, meseleyle ilgili tahkikatın eksik yapıldığını söyleyerek, “Ben olsaydım daha özenli davranırdım. İncelediğim bölgelerde, saptadığım bazı eksiklikler var. Uluslararası standartlar açısından eksiklikler var. Keşke daha iyi araştırılsaydı. Ben olsam, olayın daha iyi aydınlatılmasına katkı sağlardım” dedi. Gürmen, gerek olay gerekse araçta yeterli inceleme yapılmadığını defalarca vurgulayarak, özellikle cesetten göz içi sıvısının alınmaması ile olay yerine farklı zamanlarda üç kez gidilmesini hayretle karşıladı ve bu durumun alışılmış bir uygulama olmadığını dile getirdi. Meselede çekilen fotoğrafların standart otopsi fotoğrafları olmadığını belirten tanık profesör, fotoğrafların sıradan otopsi fotoğrafları olduğunu sözlerine ekledi ve DNA kimliklendirilmesi hususunda gerekli ve yeterli bir araştırma yapılmadığını ileri sürdü. “Göz içi sıvısı alınmadı” Gürmen, ayrıca şu değerlendirmelerde bulundu: “Kimseyi eleştirmek haddim değil. Haddimi de bilirim. Ancak, belgelerde saptanan bazı eksiklikler var. Adli Tıp bilim tartışmalarının ta kendisidir. Bilim sürekli gelişim demektir. Dolayısıyla çok keskin ifadeler kullanmak mümkün değildir. Biz sürece katkı koymaya çalışıyoruz. Yapılan inceleme yeterli değildir. Objektif ölçüt yok. Ölüm nedeni ve mekanizmasının saptanmasında mevcut bilgiler yeterli değil. Bu kadar eksiklik içerisinde, bu saptanamaz. Bireylerin ve organizmanın ölümünü açıklamak için objektif bulgu şarttır. Bu dosyada objektif bulgu yok. Cesetten, çürüdü diye bahane gösterilerek, göz içi sıvısı alınmadı. Göz içi sıvısı değerlidir. Sizi iyi sonuca götürür. Ölüm zamanı aralığı açısından önemlidir. Yapılmazsa parça eksik olur. Alınmaya çalışmalıydı. Bulunamadı demek başka, almadık demek başka bir şeydir. Öte yandan, araç içerisinde ayrıntılı bir araştırma yapılmış olsaydı, mutlaka parmak izi veya vücut sıvısına rastlanabilinirdi. Ölüm zorlamayla olmuş belli. Doğal ölüm değil. Boyun bölgesindeki lezyonun saptanması da fevkalade zordur. Çürümüş cesetlerde, iğne izi, bıçak veya kesicidelici veya silah yaralanmasını dahi bulmak çok zor. Bunu anlamak için yapılan patoloji incelemesi farklıdır. Boyna enine kesi atılsaydı, doku arasında kanama olup olmadığı incelenebilinirdi, yapılmadı. Çıplak gözle konuşmak doğru değildir. Buradaki iz enjektör ya da bası izi de olabilir. Maktulün giydiği boğazlı kazaktan ya da kokuşmuşluğa bağlı değişiklikten veya bir bası sonucundan olabilir. Eldeki bulgulara göre ayırt edemezsiniz.” “Kokuşmuş ceset varsa larva da vardır” Tanık profesör, “Cesedin toprak yüzeyi ile teması varsa, cesette larva, kurtçuk, sinek ve böcek nasıl bulunamadı, anlayamadım?” diyerek şöyle devam etti: “Zehir larvaların gelişine engel değil. Organizma çok iyi bir besin organıdır, dolayısıyla, kurt, sinek ve böceklerin bundan uzak durması mümkün değil. +2 derecede bile larva bırakan türler var. Önemli olan böceğin, organizmaya ulaşacağı alanı bulmasıdır. Sinek bulmasanız dahi larvasını bulursunuz. Belli ki cesedin çıkarılmasında bazı teknik hatalar var. Olabilir. Aksi halde bulunmalıydı. Kokuşmuş ceset varsa larva da vardır. Biz Türkiye’de yaşadık, cesedin sirkeyle yıkanılmışını dahi gördük. Hava almış, ağır kokuşmuş bir cesedin bulunduğu olay yerinde, mutlaka, sineğin kanadı, böceğin anteni veya yumurtasına mutlaka rastlanmalıydı. Kişinin zehirlenmesi nedeniyle larva gelmedi açıklaması doğru olamaz. Mümkün değildir.” “Tahmini hava raporu gibisiniz” Tanığı sıkı bir istintaka tabi tutan Kıdemli Savcı Mustafa İldeniz, tanığa uzmanlaşmış bir kimse olmadığını, bilimsel dayanağı olmadan taraflı şahadet sunduğunu iddiasını koydu ve “Yorum yapıyorsunuz. Tahmini hava raporu gibisiniz. Adli tıpta ihtisasınız yok. Lisansüstü olarak uzmanlığınız yok, doktoranız var. Cesedin çıkarılmasının her aşamasında bulunan İdris Deniz’i yerden yere vurdunuz. İdris Deniz teamüllerin tümüne uydu. İtinalı çalışma yaptı. Araç, alkol ile temizlendiğinden bir şey bulunmadı. Cesette kurtçuk bulunmaması zehirlenmenin yüzde yüz kanıtıdır” dedi.
İlginizi Çekebilir