© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Özgür' Afrika ülkelerinden bile geri kanalizasyon altyapımız

Maliye eski bakanı Birikim Özgür, kanalizasyon alt yapısının eksik olduğunu vurgulayarak belediyeleri eleştirdi.

Özgür,”Yoksa yalvar yakar AB’den 10 yılda 5 milyon Euro destek temin edip iki mahallenin kanalizasyon altyapısını tamamlayınca kendilerini başarılı mı addedecekler?”dedi

BİRİKİM ÖZGÜR’ÜN YAZISI ŞÖYLE:

Önümüzde yerel seçimler var.

Yerel yönetimler denildiği zaman bütün dünyada akla hemen çevre ve altyapı sorunlarının halli gelir.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyini anlamak için bakılan en önemli kıstaslardan biri kabul edilir kanalizasyon.

Bizim mevcut altyapımız toplam su kullanıcılarının yarısına dahi kanalizasyon hizmetlerinin ulaşabilmesine olanak tanımıyor.

28 belediyemizin sadece 10 tanesinin (yarım yamalak) kanalizasyon ağlarına sahip olduğu bilinen bir gerçek.

Gelmiş geçmiş belediye başkanlarımızın eldeki imkânlarla yapabildikleri ortada:

Tanzanya, Sierra Leone, Haiti, Etiyopya, Mali, Somali gibi ülkeler düzeyindeyiz.

Kenya, Uganda, Zambiya, Pakistan, neredeyse bizden ileride!

Başkent Lefkoşa Belediyesi sınırları içerisinde su kullanıcılarının yarıya yakını kanalizasyon hizmeti alamıyor.

İkinci büyük kentimiz olan Mağusa’da da oran yüzde 50 dolaylarında.

Belediye hizmetlerinin çok iyi düzeyde olduğu Gönyeli’de dahi eksikler olduğu söyleniyor.

Girne’de kanalizasyon var ama yok. Su hizmeti alanların yüzde 30-40’ı kanalizasyon hatlarına bağlı ama kentte arıtma yok. Atık su toplanabildiği kadarıyla toplanıp, denize atılıyor. Mevcut hatlar da zaten artan kapasiteyi kaldırmıyor. Atık su toplanmasa belki de sağlık açısından daha iyi olacak.

Hazır söz sağlıktan açılmışken…

Yetersiz kanalizasyon altyapılarının dünyadaki pek çok hastalığın temel sebebi olduğuna ilişkin Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tespitlere meraklıları internetten kolaylıkla erişebilir.

***

Birkaç ay sonra yerel seçimler için sandık başına gideceğiz.

Belediye başkan adayları tek tek televizyonlara çıkıp konuşuyor.

Geçtiğimiz akşam Lefkoşa ve Girne belediye başkanlarının birlikte katıldığı bir televizyon programını izledim.

Sayın başkanların siyasi görüşü farklı ama bir konuda tek ses tek yürek olmuşlar:

“Türkiye ile imzalanan su anlaşması kötü”!

Hararetle bu anlaşmanın “kötülüğünü” anlatıyorlar…

Anlayamadığım bir şey var:

Yönetmeye yeniden talip oldukları kentlere bazı Afrika ülkelerinden bile kötü olan altyapıyı mı layık görüyorlar?

Bu mudur vaatleri?

Yoksa yalvar yakar AB’den 10 yılda 5 milyon Euro destek temin edip iki mahallenin kanalizasyon altyapısını tamamlayınca kendilerini başarılı mı addedecekler?

Kusura bakmayın ama siz Türkiye ile imzalanan anlaşmanın mahiyetini dahi kavrayamamışsınız.

KKTC’deki entegre su yönetiminin daha etkin ve verimli olabilmesi mevzusu, Türkiye’den suyun gelmesi ile birlikte uluslararası boyut kazandı!

Türkiye şunu diyor:

“Altyapı yatırımlarınızı hızlıca tamamlayın ki bizim de katkımızla oluşan su kaynaklarınız çarçur olmasın”.

22 Mart Dünya Su Gününde sizi “su hayattır” pankartlarıyla makamınızda ziyarete gelen küçücük çocuklara anlattığınız o güzel doğrular var ya, işte o mesele…

Ülkemiz için kıt kaynak olan suyu idareli kullanmak için gerekli altyapıyı hızlıca tamamlama konusunda başka bir ülkenin bize akıl vermesine hiç ihtiyaç olmamalıydı ama adamlar yerden göğe kadar da haklı!

Su anlaşmasına ilişkin süreçte yaşanan saçmalıklar, toplumsal düzeyde ortaya konan tavırlar ve ucuz siyasetler, bir Kıbrıslı Türk olarak benim açımdan tam bir utanç vesilesi idi.

Anlaşmayı, ite kaka, utana sıkıla, imzalayabildik.

Adeta insanı siyasetten soğutan tecrübeler yaşadık!

Bu anlaşmanın özü, suyumuzu etkin ve verimli kullanacağımızı, altyapı yatırımlarımızı hızlandıracağımızı, bunun için gerekli finansmanı kendimizin yaratacağını yani Türkiye’ye bu işler için artık avuç açmayacağımızı taahhüt etmemizden ibaretti.

Siyaseten gerisi teferruat…

Türkiye ile ilişkiler konusunda yaratmaya çalıştığınız imajla bu konu özelindeki tutumunuz arasındaki çelişki başlı başına çok büyük bir fiyasko.

Siz bu anlaşmayı kötüleyerek anlaşmanın özündeki taahhüde bağlı olmadığınızı deklere etmiş oluyorsunuz.

O halde 4-5 yıllık sürede kanalizasyon altyapısını yüzde 100 düzeyine çıkarmanın somut projesini de finansmanı ile birlikte bu seçimde seçmene açıklamakla mükellefsiniz.

Teferruat dediğimiz şey ise şudur:

Çıkılacak ihale, ihalenin şartnamesi, belediyelerin mevcut altyapıyı devretmesini müteakip ortaya çıkabilecek olası sıkıntıların aşılması ve benzeri tüm konular.

Tümü de bizim iç işleyişimizle alakalı…

Anlaşmanın özü açısından teferruat olsa da bu esaslı sürecin yerelde kolay bir süreç olacağını kimse iddia edemez.

Tam da bu nedenle hangi adayın seçilmesi halinde bu sürece ne şekilde katkı yapacağının seçim ortamında dikkatle izlenmesi yurttaşlarımız açısından bir zorunluluktur.

Örneğin belediyelerimizin mevcut su birimlerindeki personelinin ihale sonrası süreçteki akıbeti ile imzalanan anlaşma arasında hiçbir bağ yoktur.

Anlaşmada, “İşletmeci, belediyelerin su konusunda hâlihazırda istihdam ettiği personelden öncelikli olarak yararlanır” diye yazdığından, belediyeler batma riski ile karşı karşıyaymış. KKTC’deki hükümet ile belediyeler arasında varılacak mutabakatların detaylarına da mı yer verilmeliydi yani bu anlaşmada? Ne alakası var? Oldu olacak anahtarı Türkiye’ye verelim, burayı Türkiye istediği gibi yönetsin!

Bu gibi söylemlerle, seçmene, “seçilirsem ağlamayan çocuğa meme yok misali ucuz bir pazarlık mantığı ile hükümetle bu meseleyi ele alacağım” mesajı vermiş oluyorsunuz.

“E ama biz bu memleketteki kısır tartışmalardan bıkıp usandık. Hızlıca iş yapılsın istiyoruz” diye bağıran seçmenin oyuna talip değil misiniz yani bu durumda?

“Bu anlaşmayı yürürlüğe sokacak olan hükümet, devletin bazı gelirlerini belediyelere aktarmak zorundadır” diyorsunuz.

Yani, su ve kanalizasyon altyapısına ilişkin süreci yerel yönetimler reformuna, yerel yönetimler reformunu da belediyelerin öne süreceği şartlara hapsediyorsunuz.

Halka altyapı vaat etmesi gerekenler altyapı inşasına şerh koşuyor seçim sathı mailinde.

Üstelik siyaseten kimin kiminle pazarlığa tutuştuğunun anlaşılamadığı tuhaf bir durumla da karşı karşıyayız:

Bu anlaşmayı imzalayan hükümetteki partilerin kapısını aşındırmıyor musunuz siz seçimde desteklerini almak için? Nasıl iştir bu iş? Yoksa yaptığınız görüşmelerde bu partiler size attıkları imzalara ilişkin pişmanlıklarını bildirdi de bizim mi haberimiz yok?

Bu gibi teferruatları seçimden sonra belediyelerimizle hükümetimiz oturur ve anlaşır.

Zaten hangi parti iktidarda olursa olsun, hiçbiri belediyelerin kötülüğünü istemedi, istemez de.

UBP-DP’nin hükümette olduğu bir dönemde sırf belediyeler batmasın diye belediyelerin belirlediği fahiş su fiyatları hükümet tarafından onaylanmadı mı?

Belediyelerin batma riskini ortadan kaldırmak için suyu 2-3 katı fiyata satıp sonra suyun pahalı olmasının sebebi olarak bu anlaşmayı gösterenlerin de en hafif tabirle iyi niyetli olmadığı aşikâr…

***

“İmzalanan su anlaşması kötüdür” diyen adaylar beni ürkütüyor.

Çünkü bu sınavı halk, hükümet, muhalefet, belediye başkanları, muhtarlar, hep birlikte vermek durumundayız.

Bazı Afrika ülkelerinden bile kötü altyapımızdan biz sorumluyuz ve eğer halksak, kendi kendimizi idare etmek arzusundaysak, bu zorlu süreci hep birlikte göğüslemek gibi de bir görevle karşı karşıyayız.

Belediye başkanlığına aday olanları katıldıkları televizyon programlarında izlerken şu cümlelerin kararlı bir ses tonuyla ağızlarından çıkıp çıkmadığına özellikle kulak kabartmakta çok büyük yarar görüyorum:

Türkiye ile imzalanan su anlaşması iyidir. Altyapı eksikliklerimizi hızla gidermemiz için doğru bir adım atılmıştır. Bu zorlu süreçte belediye başkanı olarak elimi taşın altına koyacağım ve kentimin altyapı sorunlarının hızla aşılması için gerekli katkıyı sağlayacağım. Bu süreçte görevde hangi parti ya da partiler olursa olsun merkezi hükümetle en üst seviyede istişare ederek belediyemin mali ya da başka yönlerden zarar görmemesini de sağlayacağım.

Halkımız bu seçimde 28 belediye başkanını ve beldelerindeki belediye meclis üyelerini seçerken aslında bir karar verecek.

Bazı Afrika ülkelerinden bile geri kanalizasyon altyapısı ile yola devam mı 4-5 yıl içerisinde tüm su kullanıcılarının yararlanabileceği medeni bir altyapı için kolları sıvamak mı?

Dünya Sağlık Örgütüne göre kanalizasyon altyapısı için yapılan her bir dolarlık harcama ortalama yedi dolarlık ekonomik fayda yaratıyor. Kanalizasyon eksikliklerinin turizm, yükseköğrenim, sanayi ve tüm diğer ekonomik sektörler üzerindeki gelişimi engelleyen kısıtlayıcı etkisi hiç yabana atılmamalı.

Yerel seçim sürecinde bu konuda gerekli duyarlılığın oluşmasını, halkımızın su ve kanalizasyon altyapımıza ilişkin çağ atlamamızı onaylayacak kararlara imza atmasını temenni ederim.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER