Pınar Altuğ: Yağmur yanımdayken bana hiçbir şey olmaz
MAGAZİN‘Türkiye Güzeli’ seçildiğinde 19 yaşındaydı. O gün bugündür hep göz önünde. Bir televizyon klasiği olan ‘Çocuklar Duymasın’ dizisiyle de yıllardır zirvede. Eşi Yağmur Atacan için, “Var olma, nefes alma nedenim” diyor. Evliliklerinin başından bu yana yaş farkı üzerine yapılan yorumlara cevabıysa net: “Sizi ne ilgilendirir? Ne münasebet canım! Söylenenler bir kulağımdan girer, diğerinden çıkar.”
Çocuklar Duymasın’ başladığında doğan çocuklar şimdi 16 yaşında. Bu istikrarı neye bağlıyorsunuz?
Bunun bir formülü yok. Olsaydı herkes yapardı. Biz iyi anlaşan, enerjisi yüksek bir ekibiz ve bence aramızdaki o bağ seyirciye de yansıyor. Bir sır varsa bu olabilir. Bizi gerçek anlamda kendilerinden kabul ediyorlar ki yıllardır beraber olmaya devam ediyoruz.
16 yılda aile kavramında bile değişiklikler olmuştur...
Kesinlikle değişti ve değişmeye devam ediyor. 16 yıl önce Havuç, cep telefonu istiyordu, “Hayır” diyorduk. O zaman 11 yaşındaydı. Bugün çok daha küçük çocukların elinde telefon var. Siz ne kadar sert durmaya çalışırsanız çalışın, o değişimin karşısına çok da set kuramıyorsunuz ve bir şekilde buna adapte oluyorsunuz.
Görünürde her şey çok klasik dursa da Meltem ve Haluk’un arasında gerçek bir aşk var.
Zaten hikâyenin özü o aşk. Onları bir arada tutan en büyük neden aşk. Haluk’un hayatında çocukları ve karısından daha değerli başka hiç kimse yok. Yani o klasik dediğimiz görüntünün içinde her ailede doğal olarak var olması gereken yegane unsur aşk. Seyirciye iyi gelen yanlarından biri de bu zaten.
BENCE 16 YIL AYNI KADINI OYNAMAK YETERİNCE ZOR
Hiç sıkıldığınız, “Yok artık” dediğiniz olmuyor mu?
Meltem’in her hafta yeni bir icat çıkarması, bitmeyen talepleri karşısında bazen “Yok artık!” diyoruz (Gülüyor). Ama bir o kadar da eğleniyoruz aynı sebeple.
Farklı rollerin, farklı hikâyelerin içinde olma fikri heyecanlı gelmiyor mu zaman zaman?
Etrafımdan da çok duyuyorum, “Yeni bir rol oynasana. Yıllardır aynı şey. Artık çok sıkıcı” diyorlar. Hayır, değil! Bence 16 yıl boyunca aynı kadını oynamak daha zor. 16 yıldır Meltem’i bozmadan, yeniliklerden etkilenen, gelişen ama aynı kadın olarak tutuyorum. Bence bu bir başarı.
Sizin ‘ailem’ dediğiniz tablonun içi nelerle ve kimlerle dolu?
En büyük önceliğim kızım ve kocam. Onlar benim her şeyim. Beni tamamlıyorlar ve nefes almamı sağlıyorlar. Ama devamında benim ve eşimin ailesi. Biz birleştik ve büyük bir aile olduk. Onlar olmadan hayat çok zor olurdu.
Sosyal medya lincinden nasibini en çok alan isimlerden birisiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bence bu insanların mutsuzluklarıyla ilgili. Zaten siz özünüzde mutluysanız, hayatınızdan memnunsanız kimseye oradan nefret kusmazsınız. Oturup birine “Senden nefret ediyorum” yazmak ne demek? Arkadaş, burası benim özel sayfam. Nefret ediyorsan ne işin var burada? Keşke zamanlarını daha güzel şeylere harcasalar... Oradan bunu yazacağına git bir ağaca bak, için açılsın. Sosyal medya herkesin psikolojisini bozmaya başladı.
Sizin mesafeniz nasıl?
Ben yaşarken o kadar o anın içinde oluyorum ki, “Ay şimdi bir yemek yiyorum, dur hemen paylaşayım” demek aklıma gelmiyor. Zaten yemeği asla paylaşmam.
Neden?
İnsanların canları çekebilir. Bana ayıp geliyor. Çocukluğumdan kalma bir alışkanlık. Hâlâ sokakta ulu orta bir şey yemem. Çocukken de avucumun içinde saklardım. Bu konularda biraz geri kafalıyım galiba.
Ama sizi sokakta gördüklerinde tutumları değişiyor değil mi?
Tabii ki, gülümseyerek gelip fotoğraf çektirmek istiyorlar ama orada da şöyle bir sorun oluyor. Eğer o an uygun değilseniz, “Bu seferlik beni affedin” dediğinizde yine sizden kötüsü olmuyor. Bir anda dünyanın en şımarık, en burnu havada insanı oluyorsunuz onun gözünde.
Dışarıdan bakanlar en çok aranızdaki yaş farkı konusunda üzerinize geliyor.
Evliliklere dışarıdan bakan bir göz yorum yapamaz ki! Kime ne canım! Ben evlenirken onlara mı sordum?
Sen o yorumu yaparken kim olarak kendinde bu hakkı görüyorsun, önce bunu konuşmak lazım. Anam mısın, babam mısın? Sen kimsin ki benim evliliğim hakkında yorum yapma hakkını buluyorsun kendinde? Ben ayrılınca beni sen mi alacaksın? Veya Yağmur seninle mi evlenecek? İnsanların mahremlerine bu kadar kolay girme cesareti... Ne münasebet! Herkesin söylediği bir kulağımdan girer, diğerinden çıkar.
Kendi ailenizden bu konuyla ilgili yorum aldınız mı?
Ailem bana fikrini söyler ama fikrini söylemek başka, müdahale etmek başka. Ben ailemin karşısına çıktım, “Bakın bu Yağmur. Ben bu adamı çok seviyorum, güzel bir ilişki yaşıyoruz” dedim. Orada ailem bile en fazla, “Pınarcım iyi düşündün mü?” diyebilir. Ama ne mutlu bana ki benim ailem hiçbir zaman benim uygun görüp mutlu olduğum bir adamla ilgili bunu bile söylemez. Çok negatif bir şey varsa, o ayrı konu, o zaman söylerler. Sonuçta onlar benim ailem. Ama her zaman “Başımızın üstüne” dediler. Yoksa ay ne münasebet canım! Hakikaten bu yaklaşımı anlamıyorum.
EN DAYANAMADIĞIM ŞEY SAYGISIZLIK
Yağmur Bey’in ailesinden hiç benzeri bir yaklaşım oldu mu?
Size şöyle enteresan bir anımı anlatayım. Bizim ilişkimizin başlarında kayınvalidem bir ortamdayken, adını vermek istemiyorum ama çok da bilinen, tanınan biri, kayınvalidemin yanına yaklaşıyor ve diyor ki, “Aaa sizin oğlunuz Pınar Altuğ ile berabermiş, sizin oğlunuz genç. O kadın bir de evlenip boşanmış.” Nurdan Anne’nin cevabı şu oluyor, “Sizin çocuğunuz yok galiba” Kadın öyle kalıyor, “Nasıl yani?” diyor. Nurdan Anne: “Çocuğunuz olsaydı onu mutlu eden birinin ne kadar kıymetli olacağını anlardınız” diyor ve konu kapanıyor. Ben böyle bir aileye gelin gittim. Benim ailem de böyle kabul etti kocamı. Biz kocaman mutlu bir aileyiz ve kimin ne dediği umurumuzda değil. Olmayacak da!
Siz hep pozitifsiniz. Ne gibi durumlar sizin negatif yanlarınızı ortaya çıkarır?
Negatif olduğum zaman da oldu biliyorsunuz. Yağmur benim ikinci evliliğim. Demek ki oluyor, ama o bir şeyle değil de bir sürü olumsuzluk üst üste gelince oluyor. En dayanamadıklarım saygısızlık ve güvensizlik. İkisini kaybedince ipler kopuyor. Tabii bunu zamanla da görüyor ve belki ancak yaşınız ilerledikçe kendinize itiraf edebiliyorsunuz ama ben kocamla her şartta, her yere, her türlü giderim. O benim yanımdayken bana hiçbir şey olmaz. Her anlamda ona güvenirim. Her türlü onunla yola çıkarım. Ne gerekiyorsa yaparım. Tabii zamanla öğreniyorsunuz, aslında bu da sizin elinizde. Karşınızdakinin size saygısızlık yapmasına izin vermek de yine sizin elinizde.
EVLİLİĞİMİZDE YAŞ FARKINA TAKILANLAR....
Sizce Türkiye’de kadın olmanın gerçeği ne? Sadece kadın olduğunuz için engellendiğinizi ya da haksızlığa uğradığınızı düşündünüz mü hiç?
Kişisel olarak kendi hayatım için böyle bir şey söyleyemem. Ama Türkiye’de kadın olmak zor tabii. En basitinden, erkek her yere şortla gidebiliyor ama sen kadınsan onun boyuna dikkat etmen lazım. Oturuşuna, kalkışına, giydiğine, yediğine, içtiğine bile dikkat etmek zorundasın. Asla sevmem ve yakıştırmam zaten ama erkekler sokakta rahat rahat sigarasını içerek yürür. Ama kadınsan, “Hiç yakışıyor mu?” denir. Evet yakışmıyor. Ama erkeğe de yakışmıyor ki...
Bunun gibi çok konu var...
Tabii ki! Mesela şunu düşünün. Ben eşimden 9 yaş büyüğüm diye bana o kadar laf etme hakkını kendinde görenler, erkek büyük olduğu zaman neden sesini çıkarmıyor? Bu ülkede 9 yaşında gelin olan çocuklar var yahu! Bir düşünün... Ben kocamla evlendiğimde o 25’ti 26’sında da baba oldu. Türkiye’de bir kesim için bu yaş geç bile. Ama bir kesime göre de ben evlendiğimde Yağmur çocuktu. Ben deliyim ya, bir çocukla evlendim. Manyağım çünkü! Anlayan, beri gelsin. Ne diyelim...
OTORİTER AMA EĞLENCELİ BİR ANNEYİM
Kendi mutluluğunuzun resmini çizseniz içinde neler olur?
Kızım, kocam, büyük ailem, arkadaşlarım, dört ayaklı çocuklarım, işim ve kariyerim. Hepsi yani. Hayatımın tamamı.
Fazlalık gibi gelen bir şey var mı?
Fazla gelenleri atıyorum zaten (Gülüyor). Onu öğrenecek kadar büyüdüm artık.
Anneliği nasıl yaşıyorsunuz?
Çok otoriter bir anneyim. Epey sertim. Ama bu sertlik çocuğa ‘höt söt’ yapmak demek değil. Kuralcıyım sadece. Ağzımdan kelime bir kez çıkar. Bir konuda “Hayır” demişsem o asla “Evet” olmaz. Doğduğu günden beri değişmedi bu durum. Ama sert olduğum kadar eğlenceli de bir anneyim. Yani kızım öyle diyor...
Su nasıl bir çocuk?
Karakteri kime benziyor? İçi ben dışı baba. Aslında içi daha çok annem. Anneannesine çok benziyor. O da Kova burcu. O yüzden canımıza okuduğu da çok oluyor (Gülüyor).
Hayatta başınıza gelen en iyi şey ne?
Önce kocam sonra kızım. Çünkü o olmasa kızım da olmazdı.
“Keşke” dediğiniz herhangi bir şey var mı?
Annemle babam keşke Yağmur’u ve Su’yu görebilseydi.
“Mutlaka yapmak istiyorum” dediğiniz neler var?
Koalaya sarılacağım, kangurularla zıplayacağım, yunuslarla yüzeceğim. Ama eziyet görmedikleri bir ortamda.
AŞK BİTERSE EVLİLİK EV ARKADAŞLIĞINA DÖNER
Mutlu evliliğin sırrı ne?
Kocamın güzel bir lafı var. Ben ona bazen diyorum ki, “Ya sen deli misin? Benim gibi bir manyakla niye evlendin? Mesela o an delirmişim bir şeylere, bağırıyorum evin içinde. O da alttan alıyor. Diyor ki, “Benim seninle geçinmeye gönlüm var. Seni çok seviyorum karıcığım.” Geçinmeye gönlünüz varsa o ilişki yürüyor. Ama onunla olmayı istemiyorsam, duygularım koptuysa,“Vay efendim bu telefonu neden şuraya koymadın da buraya koydun?” diyerek kavga edersin. İşin özü bu. Bizim birbirimizle geçinmeye gönlümüz var.
Aşkınız zamandan etkilendi mi?
Bana göre aşk yerini zamanla başka şeylere bırakmıyor. Zamanla gelen şeyler aşka ekleniyor. Yani aşk bitiyor, alışkanlık başlıyor diye bir durumu kabul etmiyorum. Alışkanlık da sevgi de aşkı takip eden duygular. Onu zayıflatan değil, güçlendiren unsurlar. Aşk biterse her şey bitermiş gibi geliyor bana. Hâlâ kocamı gördüğüm zaman gözlerim parlıyorsa tamamdır. Öbür türlüsü ev arkadaşlığına döner. Orada kendinizden bir şeyler vermeye başlarsınız ki bence aşksız bir hayat güzel bir hayat değil. Aşk hep olmalı!
İlginizi Çekebilir