© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

PROF. DR. MUSTAFA CAMGÖZ RADYO VATAN'DAKİ “ZİRVEDEKİLER” PROGRAMINA KATILDI

Kanser tedavisinde dünyada ses getiren buluşlara imza atan Kıbrıslı Türk bilim insanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz, Radyo Vatan’da yayınlanan “Zirvedekiler” programında Serkan Tetik’e bilinmeyen yönleriyle hayat hikayesini ve kanser alanında yaptığı çalışmaları anlattı.

Başarılarıyla dünyada isminden söz ettiren Kıbrıs Türklerinin konuk edildiği “Zirvedekiler” programında, ülkemizin insan hazineleri dinleyicilerle buluşuyor. Özellikle gençlerin ilham alabileceği, motive olup geleceğe daha umut dolu bir pencereden bakma imkanı bulduğu radyo söyleşilerinde, tecrübeli isimler özellikle gençlere zirve yolunda önemli ip uçları da veriyor.

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

1952 yılında Lefkoşa’da doğdum. Lise eğitimimi şimdiki adıyla Türk Maarif Koleji’nde aldım. Amacım daima bir bilim adamı olmaktı. 1968 – 1969 yıllarında yani Kıbrıs Türkünün en kopmuş zamanlarından birisiydi. Teorik olarak kitap okuyabiliyorduk ancak laboratuvarımız yoktu. Ben fizik, kimya ve biyoloji konularında pratik yapmak istiyordum fakat imkanlar kısıtlıydı hatta yoktu.

İngiltere’deki eğitim süreciniz ve hayallerinizden bahseder misiniz?

1970 yılında British Council bir burs duyurusunda bulundu. Bunun üzerine yatılı olarak İngiltere’ye gidip okumak kısmet oldu. Hayalim fizikti. İlk amacım sevgim, aşkım öğretmen olup mezun olduğum okula öğretmen olarak dönmekti. Tabii insan bir yola çıkarken ilerisini her zaman göremez. Burslu okurken dünyanın en başarılı en meşhur okullarından birisine Imperial College‘e fizik bölümüne kabul edildim. Fizik eğitimi inanılmaz bir eğitimdi benim için. Fizik bana kainatın matematiksel olarak nasıl çalıştığını anlatıyordu. Fizik ile kendime inanılmaz bir güven geldi. Fizikte en çok merakım elektrik konusuydu çünkü 1968-1969 yıllarında yani zor yıllarda bir kafes içerisinde yaşıyorduk. O zamanlar bizim yaş gurubumuzda büyük bir potansiyel vardı ama bunu kullanamıyorduk.

Hiç unutamadığınız hayatınıza yön veren bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Arkadaşım Besim Mustafa ile bir radyo vericisi yaparak yayın yaptık. Dikkatinizi çekerim radyo alıcısı değil radyo vericisi yaptık. Mahallemizde Çağlayan’da radyo yayını yapıyorduk. Bunu hiç unutmayacağım, o vericiyi yaparken beni çok elektrik çarpmıştı. Bir şeyler keşfetmenin heyecanı ile elektrik çarpmasının yani ölüm tehlikesin verdiği bir his var insana. Bundan çok etkilendim, muazzam bir motivasyon aldım.. Biz Kıbrıs ağzında “elektrik tepti” deriz işte benim için bir dönüm noktasıydı bu. Çok meraklı bir geçtim. Ben meraka çok inanıyorum ve tüm gençliğe bu mesajı veriyorum. Merakın neyse onu yap. Ben çok kolay çöpçü olabilirdim ama benim çöpünü topladığım sokaklar en temiz sokak olurdu. Ne yaparsak yapalım en iyisini yapalım tam yapalım. Benim hayat felsefem bu.

 

İlginiz olan fizik bölümünde eğitim gördünüz peki hayat bilimlerine geçişiniz nasıl oldu?

Fizik bölümünü en yüksek dereceyle bitirdim ve Oxford üniversitesi’nden öğretmen sertifikası olabilmek için kabul edildim. Şansım açıldı ve okuldan bir hoca ile biyofizik alanında doktora yapma fırsatı buldum. Tam istediğim alandı, elektrofizyoloji yani insan vücudunda elektrik sinyallerini incelemek. 4 yıl üzeri bu doktorayı yaptıktan sonra okula hoca olarak atandım. Gençlere her zaman söylüyorum yurt dışında yaşayanlara özellikle, bir avantajımız var “kanımızın ılıklığı, kendimizi sevdirebilmemiz” bu bizim en büyük avantajımız. Bu özelliğim bilindiği için okulda kalıcı oldum ve sevildim. Fizikten hayat bilimlerine geçişim böyle oldu. Şimdi Tıp okulunda çalışıyorum.

Bilim dünyasına çok önemli katkılarda bulundunuz bunlardan bahseder misiniz?

20 yıl kadar beyin ve sinir hücreleri üzerine çalıştım. Merakım bir hücre değişirken çocukluktan itibaren yani normal şekilde gelişirken ne gibi bir değişme potansiyeli var bunun üzerine çalıştım. 1970 – 1980’li yıllarda beynin bu şekilde değişebileceği bilinmiyordu. Bebeklerin beyni plastik gibi nasıl şekillendirilirse o şekilde gelişiyor ancak olgun insanlarda da bunun mümkün olduğu bilinmiyordu. Bu benim o yıllarda bilim dünyasına büyük bir katkımdı. Oluşmuş beyinlerde ki plastik potansiyeli keşfettim.

Onkoloji alanında çığır açan buluşlara imza attınız… Kanser üzerine yoğunlaşmanız nasıl oldu?

1990’lardan sonra kanser konusuna merak saldım. Prof. olmuştum artık. Babam kanserden ölmüştü. Babamın kanserden ölümü halen gözümün önünde. 1950 – 1960 yıllarında kanser doğru düzgün bilinmiyordu. Tabii kansere ilgimin esas sebebi babamın ölümü değildi yine tamamen meraktan. Kanser hücrelerinde elektrik sinyallerine hiç bakılmadığını düşündüm. Ana sorumluluklarımın yanında kanser hücrelerini incelemeye başladım ve kanser hücrelerinde muazzam bir sinyal olduğunu gördüm. Bu kanserin teşhis ve tedavisini kolaylaştıran bir bilgiydi. İlk defa elektrik sinyallerini inceleyerek bu tekniği kansere uyguladık.. Bu, Mustafa Camgöz’ün onkoloji alanına vurduğu bir mühür oldu.

Kanser tedavisi için çok ses getiren bir ilaç geliştirdiniz. İlacınız klinik denemeye hazır mı?

Kanser bir yerde durduğu zaman sorun yaratmaz, dağılma başladığı zaman sorun başlar. Bizim de merak noktamız buydu. Kanser hücrelerinde bir hiperaktivite gördük, bunu üzerine gittik. Hemen çalışmalara başladık. Şimdi benim klinikte denenmeye hazırlanmış ilacım var. Önce prostat kanseri üzerine çalıştım. Dağılma potansiyeli olan ve olmayan hücreleri kıyasladık ve kanser hücresi olduğunu gösteren hiperaktiviteyi bloklamak için bir ilaç geliştirdik. Bu bir ilk. En iyi bilim en basit bilimdir. Umarım anlatabilmişimdir. Tıp dünyası çok tutucudur, bugün hala 50 yıllık yöntemler kullanılıyor. Bunlar yanlış demiyorum ama tıp dünyasının yeni bir gelişmeyi kabullenmesi çok ağır oluyor.

 

Günümüzde kanser konusunda çok ciddi bir bilgi kirliği var. Neredeyse elimizi attığımız her şey kanser yapıyor ya da kansere çare olarak gösteriliyor. Ne yapmalıyız?

Çok doğru söylüyorsunuz. Akıl karıştıracak bir durum var. Herkes internete girip her şeyi okuyabiliyoruz. Ben bunun için üç tanım yarattım. Birincisi bilginin mutlaka tarihine bakın geçmişte geçerli olabilir ama bugünkü durumu nedir? İkincisi, ciddi bilimsel hakemlerden geçerek saygıdeğer bilim dergilerinde yayınlandı mı? Üçüncüsü, hakemlerden geçmiş olsa bile bu veri tekrarlandı mı başka bilim insanları tarafından da onaylandı mı buna dikkat edin.

Kanserden en basit biçimde nasıl korunabiliriz?

Genel olarak kanserden korunmak için önerim beslenme konusudur. Ne yersek oyuz. İyi şeyler yemiyoruz maalesef, özellikle batı ve hatta artık doğu dünyasında obeziteye yol açan fast food tarzı yanlış beslenmedir. Kültürel beslenme biçimimize sahip durmalı fast food beslenme tarzından uzak durmalıyız. Kansere yol açan en büyük sebep dış faktörlerdir ancak genetik faktörlerinde mutlaka çok etkisi var. Örneğin Angelina Jolie, ailesel hikayesinde hastalığını görüyorsunuz. Kaçınılmaz son geliyor göğüs kanseri, tereddütsüz göğüslerini aldırdı ve doğru olanı yaptı. Alkol, sigara bunları söylememe bile gerek yok zaten ama unutmayın obezite (yanlış beslenme) ile sigaranın kansere olan etkisi aynıdır. Kanserden korunmak tahminimizden daha kolay. Kanseri bir tohum gibi düşünün, siz bu tohumu beslerseniz oda büyür. Kanser böyledir işte. Amacımız bu tohumun oluşmasını ve büyümesini engellemek ve dikkatli olmak. İlaçlar ve tedavi yöntemleri belli bir süre fayda eder, kanser çok kurnaz bir hastalıktır ve direnç gösterir ilaç da fayda edemeyebilir. Benim tutumum kanserle yaşamaktır onu önlemektir, erken teşhistir ve doğru beslenmedir.

Kanserle mücadele için KKTC’de de gönüllü olarak çalışıyorsunuz. KAV’ın çalışmalarından bahseder misiniz?

Kanser Araştırma Vakfını (KAV )ben bir gönül arzusuyla kurdum. Kuzey Kıbrıs’taki kanser vakalarının durumu belli. Dernek değil vakıf kurduk, hesap verebilelim diye. Benim için bu çok önemli. Güven, hesap verebilirlilikle ve çalışmalarla sağlanır. Orkide yürüyüşünün bu sene ondördüncüsünü yaptık. Elde ettiğimiz kaynağı arsenik

konusunda yaptığımız çalışma için harcayacağız. Yeni bir projemiz daha var. D vitamini, hastalara sorduğum ilk soru. Güneşli bir ülke ama insanlarda D vitamini eksik. Demek ki bir sorun var vücutta. Bunu araştıracağız ve bunun sebebini bulup çözmeye çalışacağız. KAV’ın yarattığı misyonu paylaşalım. Halkımıza, beni burada çok güzel bir şekilde ağırlayan Sivil Savunma Teşkilatına ve Radyo Vatan’a çok teşekkür ediyorum.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER