Resmi müzakere için zemin yok
GÜNDEMBaşbakan Erhürman, Londra’yı ziyareti sırasında Amerika’nın Sesi Türkçe muhabirinin Kıbrıs’taki son gelişmelerle ilgili sorularını yanıtladı
Başbakan Tufan Erhürman, Kıbrıs’ta resmi müzakere sürecinin yeniden başlaması için henüz uygun zeminin oluşmadığını söyledi.
Erhürman, İngiltere’nin başkenti Londra’yı ziyareti sırasında Amerika’nın Sesi (VOA) Türkçe muhabirinin Kıbrıs’taki son gelişmelerle ilgili sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lider Nicos Anastasiades’in 26 Şubat’ta yaptığı görüşmeyi değerlendiren Erhürman, son görüşmelerde bazı güven arttırıcı önlemler üzerinde uzlaşıldığını ancak esasa ilişkin müzakerelerin henüz başlamadığını hatırlattı.
Rum lider Anastasiadis’in bu konudaki önerilerini kabul edilemez bulduklarını söyleyen Erhürman, “Sayın Anastasiadis son dönemde özellikle siyasi eşitlik gibi on yıllardır problemsiz olan ve Kıbrıslı Türkler’in de kararlara etkin katılımıyla ilgili birtakım kabul edilmesi mümkün olmayan tezler ileri sürüyor” dedi.
Başbakan Erhürman, bu nedenle de şu anda resmi görüşme sürecinin yeniden başlaması için zeminin oluşmadığı görüşünü dile getirdi.
“Bundan sonra müzakere olacaksa çözüm odaklı olmalı”
Erhürman, bundan sonra eğer bir müzakere olacaksa bunun çözüm odaklı ve zaman sınırlaması olan bir müzakere olması gerektiğini kaydetti. Erhürman, “Kıbrıs Türk tarafının hep söylediği bir şey var; biz istiyoruz ki artık müzakere süreci yeniden başlayacaksa sonuç odaklı ve zaman sınırlaması olan, bir takvimi olan bir süreç başlasın ve bu takvimin sonucunda da bu sorun artık çözülsün. Yani biz tekrardan böyle ucu bucağı belli olmayan, sonu gelmeyen, ara bölgede başlayıp da ne zaman biteceği belli olmayan bir müzakere sürecinin içerisine hapsolmak istemiyoruz” diye konuştu.
Başbakan Erhürman, bu konudaki endişelerinin BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in raporuna da yansıdığına dikkat çekti.
Başbakan Erhürman, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın adada garantör devlet statüsünü hala koruduğunu ve İngiltere’nin garantörlükten vazgeçmek istediğiyle ilgili iddialara ilişkin İngiliz makamlarından kendilerine yeni bir bilgi gelmediğini söyledi.
“Ama tabi önemli olan burada İngiltere’nin garantörlükten vazgeçip vazgeçmemesinden ziyade, üç garantör ülkenin, garanti anlaşmasının üç tarafının, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin, Yunanistan’ın ve İngiltere’nin kendi aralarındaki görüşmelerde garantiler konusunda nereye varacaklarıdır” diyen Erhürman, Kıbrıslı Türkler açısından Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün önemini vurguladı.
Başbakan Erhürman şöyle devam etti:
“Dediğim gibi İngiltere’nin tam olarak ne düşündüğünü bilmiyoruz çünkü İngiltere’nin yetkili makamlarından böyle bir açıklama gelmedi ama İngiltere’nin tabii özel bir durumu da var biliyorsunuz, Kıbrıs’ta üsleri var. Dolayısıyla üslerinin olması garantilerle ilgili kendi düşünceleri açısından farklı sonuçlar doğuruyor olabilir. Ama öyleyse bile bunu önce İngiltere’den duymak isteriz. İkincisi de tabii garantör ülkelerin kendi aralarında hangi konuda anlaşacağı önemli.”
“Rum tarafı zaman kazanmaya çalışıyor”
Müzakerelerden sonuç çıkmaz ise akla gelen seçeneklerden biri olan iki devletli çözümü Anastasiades’in ortaya attığı bir kavram olarak nitelendiren Erhürman, “Rum tarafı zaman kazanmaya çalışıyor, zamanın kendilerinden yana olduğuna inanıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Erhürman, “Crans-Montana’da Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye Cumhuriyeti tarafı bir moral üstünlük elde etti. Orada olan uluslararası topluluğun tüm üyeleri aslında çözüm için Kıbrıs Türk tarafıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak bir çabayla çok önemli açılımlar yaptığını kabul ediyor. Anastasiades de bir anlamda masadan kaçan taraf oldu. Dolayısıyla şimdi yeni birtakım kavramlar ortaya atmak suretiyle Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs’ın elde ettiği moral üstünlüğün dağılması için uğraşıyor. Bence bu kavramları bunun için ortaya atıyor” diye konuştu.
“Ortak bir zenginlik ortak bir gerginliğe dönüştü”
Erhürman, Kıbrıs adası çevresinde petrol ve doğal gaz arama faaliyetleriyle ilgili tartışmalara ilişkin bir soruyu yanıtlarken de, süreçte gelinen ortamın doğal gaz gibi ortak bir zenginliği de bir gerginliğe dönüştürdüğünü söyledi.
Erhürman şunları kaydetti:
“Doğal gaz aslında Kıbrıs sorununun çözümü için bir motivasyon kaynağı olarak değerlendirilmeliydi. Çünkü bu bir ortak zenginliktir ve bunu birlikte paylaşacak olmak Kıbrıs sorununu çözmek için bir motivasyon yaratabilirdi. Ama böyle bir motivasyon fırsatı maalesef bir gerginliğe dönüştü. Ve daha da gerginlik yaratma riski var maalesef, hiç arzu ettiğimiz bir şey değil. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak hep şunu söyledik; kaynakları, yetkileri, sorumlulukları paylaşalım. Bizim arzumuz bu.”
Türkiye’nin de Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz araştırması yapacağını açıklaması ve Rumlar’ın Türkiye’yi BM’ye şikayet ettiği haberlerinin sorulması üzerine Erhürman, Rum tarafını çelişkili bir yaklaşım izlemekle eleştirerek, “Aslında bu çok normal bir şey; yani siz tek taraflı olarak araştırma yapıyorsanız biz de KKTC tarafı olarak tek taraflı olarak araştırma yaparız ve bu konuda araştırma iznini de Türkiye Cumhuriyeti’ne veririz dediğimiz bir nokta bu. Dolayısıyla bir tür mütekabiliyettir bu, karşılıklılıktır” diye konuştu.
Erhürman sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak 2010’ların başından beri güneye de, uluslararası topluma da sürekli aynı çağrıyı yapıyoruz: Gelin bu işi ortaklaşa yürütelim. Böylece hem bu konuda bir sorun çıkmaz, uluslararası şirketler için de sorun yaşanmaz, hem bölgede sorun çıkmaz hem de bu birlikte hareket etmek bir motivasyon kaynağı olarak değerlendirilmiş olur. Bunu sürekli olarak teklif ediyoruz ama maalesef Güney Kıbrıs bunu duymazdan geldiği gibi uluslararası topluluk da duymazdan gelmeye devam ediyor ve bir gerginliğe doğru bölge maalesef bu sebeple taşınıyor.”
İlginizi Çekebilir