TANAP: KÜRESEL ENERJİ DENKLEMİNDE YENİ DÖNEM
GÜNDEMTANAP projesi Türkiye’ye siyasi ve ekonomik bakımdan prestij kazandıracak son derece stratejik bir hamle. Güney gaz koridorunun en önemli ayağını oluşturan TANAP ile Türkiye öncelikle kendisinin ve genel olarak da Avrupa kıtasının enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından kritik bir misyon üstleniyor. Bu yönüyle TANAP projesi küresel enerji piyasalarında Türkiye’nin referans noktası olarak kabul edilecektir. Söz konusu projenin başarılı bir şekilde yürütülmesiyle, başta Hazar denizi bölgesindekiler olmak üzere, yoğun doğalgaz rezerv potansiyeline sahip diğer ülkelerin enerji kaynaklarının da Türkiye üzerinden dünya piyasalarına transfer edilmesi imkanı doğacaktır. Buna paralel olarak Doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin petrol ve doğalgaz rezervlerinin Avrupa pazarına ulaştırılması hususunda Türkiye’ye duyulan güven de artacaktır.
2012 yılında Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalan anlaşma neticesinde resmiyet kazanan TANAP projesi günümüze kadar bir takım siyasi engellemelerle karşı karşıya kaldı. Ancak Türkiye ile Azerbaycan arasındaki karşılıklı uyum ve güven sayesinde TANAP projesi sorunsuz bir şekilde ilerletildi ve bu süreç gerek siyasi gerekse diplomatik açıdan son derece başarılı bir şekilde yürütüldü. Rusya’yla ortaklaşa geliştirilen Türk-Akım projesi ile TANAP’ın rakip olabileceği ve bu nedenle Rusya’nın TANAP’ı desteklemediği yönündeki tezler Türkiye tarafından çürütüldü. Türkiye bu iki projenin de enerji arz güvenliği bakımından birbirini destekleyici nitelikte olduğunu savunuyor. Bununla beraber, ilerleyen dönemde Türk-Akım’ın faaliyete başlamasını müteakip Azeri ve Rus gazlarının fiyat bakımından rekabet içine girebileceği de öngörülüyor. Bu durum aslında Avrupa’nın Rusya’dan satın aldığı gazın fiyatının düşmesine neden olacak. Türkiye açısından ise her iki boru hattı projesiyle enerji maliyetlerinde bir düşüş gerçekleşecek ve böylece ekonomik bir fayda sağlanmış olacak.
PROJENİN BÖLGE SİYASETİNE ETKİLERİ
TANAP projesinin kuşkusuz bölge siyasetinin yeniden dizayn edilmesine de önemli katkıları olacak. Bulunduğumuz coğrafyada yıllardan beri süregelen siyasi ve askeri problemlerin çözüme kavuşturulması ve bölgede yeni ekonomik işbirliklerinin kurulması bakımından bu projenin fayda sağlayacağı çok açık. Ayrıca Ortadoğu, Asya ve Kafkasya bölgelerinde istikrarın yeniden tesisi hususunda TANAP projesi belirleyici bir rol üstenecek.
TANAP projesiyle bölgedeki diğer ülkelerin enerji kaynaklarını da dış piyasalara iletmek isteyen Türkiye, halihazırda siyasi ve hukuki açıdan yoğun çaba sarf ediyor. Bu bakımdan tüm dünya tarafından yakından takip edilen Türkiye’nin, TANAP projesiyle özellikle enerji piyasalarında güven kazanması sağlanacak. Böylece Türkiye bu tarz projelerin devam ettirilmesi bakımından önemli bir avantaj elde edecek.
TANAP projesi küresel enerji dengeleri açısından değerlendirildiğinde, bu adımın özellikle Avrupa piyasaları tarafından yakından takip edildiği belirtilmeli. Yıllık 450 milyar metreküpün üzerinde doğal gaz tüketimi olan Avrupa kıtası TANAP gibi projeleri destekleyerek güvenli ve sürdürülebilir enerji kaynakları temin etmeyi planlıyor. Dolayısıyla TANAP ve Türk-Akım gibi projeler Avrupa açısından hayati önemi haiz. Avrupa’nın kaynak ülke ve güzergâh çeşitliliği arayışı, söz konusu projelerle birlikte artacak. Türkiye ise hayata geçirilen bu projelerle Avrupa’nın enerji arz güvenliğinin tesisinde stratejik bir rol üstlenecek.
TÜRKİYE ENERJİ ÜSSÜ OLMA HEDEFİNE YAKLAŞTI
TANAP projesinin hayata geçmesiyle birlikte Türkiye enerji merkezi olma hedefine bir adım daha yaklaştı. Diğer taraftan bu hedefe tam anlamıyla ulaşılabilmesi için Türkiye’de doğalgaz depolama kapasitesinin geliştirilmesi, LNG tesislerinin artırılması ve öngörülebilir bir enerji piyasasının oluşturulması gerekiyor. Bu bağlamda Silivri, Kuzey Marmara ve Değirmenköy doğalgaz depolama tesislerinin kapasitelerinin yaklaşık 5 milyar metreküpe ve Tuz gölü doğalgaz depolama merkezinin kapasitesinin ise 5,4 milyar metreküpe çıkarılması öngörülüyor. Bununla beraber Aliağa/İzmir ve Dörtyol/Hatay’da bulunan yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma ünitelerine ek olarak Saros körfezinde yeni bir tesisin açılmasına yönelik çalışmalar da devam ediyor. Diğer yandan, 2015 yılında Türkiye’de derinliği ve işlevselliği olan bir enerji piyasası oluşturmak için enerji borsası çalışmaları başlatıldı ve böylece sektörde faaliyet gösteren kurumların birbirleriyle entegre bir biçimde çalışabilmesinin önü açıldı. Tüm bu çalışmalar, TANAP gibi uluslararası enerji projeleriyle bir bütünlük içinde gelişerek, Türkiye’nin küresel enerji piyasalarında dinamik bir aktör olarak ortaya çıkması ve enerjide merkez ülke olma hedefi doğrultusunda devam ediyor.
Türkiye’nin enerji üssü olması konusunda hayati bir öneme sahip olan TANAP projesiyle birlikte hem enerji maliyetleri düşecek hem de ülkenin doğalgaza kesintisiz erişimine imkan sağlanacak. Türkiye TANAP kapsamında ilk etapta 2 milyar metreküp, sonrasında ise toplam 6 milyar metreküp doğalgaza ulaşacak. Böylece Türkiye’nin yıllık doğalgaz ithalat portföyünde Azeri gazının payı yaklaşık iki katına çıkartılacak. Böylece doğalgazda Rusya’ya olan yüksek oranlı bağımlılık ve bundan kaynaklanan siyasi ve ekonomik riskler azalacak.
DIŞ YATIRIMLAR ARTACAK
TANAP projesinin hayati önem taşıyan diğer bir yönü ise Türkiye ekonomisine sağladığı doğrudan katkılar. Projenin geçiş güzergahında bulunan bölgelerde istihdamı artırıcı bir etkisi olan TANAP, aynı zamanda taşımacılık, hizmet ve demir-çelik gibi sektörlere fayda sağladı. Ayrıca TANAP projesiyle Şah Deniz 2 rezerv bölgesinde BOTAŞ ve TPAO gibi Türk şirketlerinin ortaklıklarının bulunması, Türkiye’nin enerji piyasalarındaki etkinliğinin artması bakımından çok önemli bir kazanım. TANAP projesi Türkiye’ye yabancı yatırımların çekilmesi bakımından da elverişi bir zemin sunuyor. Bu bağlamda SOCAR’ın Türkiye’de yaklaşık 20 milyar dolarlık bir yatırım hacmine sahip olması dikkat çekiyor. TANAP bu yönüyle sadece enerji alanında değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisi için de ciddi bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Günümüz dünyasında kaynaklara sahip olmak ve bu kaynakları en az maliyetle dış pazarlara transfer etmek küresel enerji politikalarını şekillendirecek en önemli etmenler. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, coğrafi konumunun verdiği avantajlardan yararlanarak “Enerji’nin İpek Yolu” olarak da nitelendirilen TANAP gibi projelerle bölgesinde ve küresel piyasalarda dikkate değer bir aktör sıfatıyla boy gösterecek. Böylece Türkiye tıpkı tarihi İpek Yolu’nda olduğu gibi, stratejik bir geçiş güzergahı haline gelecek. Öte yandan Türkiye Azerbaycan’dan Avrupa’ya aktarılacak doğalgazda sadece transit bir ülke olmak yerine, enerji ticaret merkezi hüviyetini kazanacak hamleler gerçekleştirerek bu alandaki vizyonunu daha da geliştirecek.
Türkiye stratejik coğrafi konumu, siyasi istikrarı, dinamik ekonomisi ve güçlü pazar avantajıyla uluslararası enerji projelerinin adeta çekim noktasında bulunuyor. Bu alanda gerçekçi ve ihtiyaçlara cevap veren enerji politikalarıyla küresel enerji piyasalarında güven sağlayan Türkiye, ilerleyen süreçte de TANAP gibi projelere ev sahipliği yapmaya devam edecek. Milli enerji ve maden politikasıyla arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa koşulları sağlanarak Türkiye’nin enerji yatırımlarında cazip bir merkez olması hedefleyen çalışmalar devam ediyor.
[Enerji ekonomisi, dış ticaret, ekonomik büyüme alanlarında çalışan İsmail Kavaz Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nde araştırma görevlisidir]
İlginizi Çekebilir