Trump’ın Orta Doğu Planı: Kudüs bölünmemiş bir şekilde İsrail’in başkenti olacak
DÜNYAABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte “Yüzyılın Planı” adını verdiği Ortadoğu ‘barış planı’nı açıkladı. Planda Kudüs’ün bölünmemiş bir şekilde İsrail’in başkenti olması öngörülüyor. Filistin’e ‘koşullu’ bir bağımsız devlet öngörülüyor, koşulların yerine getirilmesi için 4 yıllık bir süre tanınıyor. Plana Filistin Yönetimi lideri “Kudüs satılık değil”, Gazze’de yönetimde bulunan Hamas ise “Kudüs açıklaması saçmalık” tepkisini gösterdi.
“Bu vizyon geçmiştekilerden çok farklı” diyen Trump, damadı Jared Kushner’in yönetiminde hazırlanan yeni planını “Geçmiştekiler çok ayrıntılı önerilerdi, ve çok ayrıntılı olduğu için de başarılması zor önerilerdi. Kesin ve taktik çözümlere ihtiyacımız var” sözleriyle savundu.
Trump’ın önerileri:
Kudüs bölünmemiş bir şekilde İsrail’in başkenti olacak. ABD, planın kavramsal haritasında İsrail’e ait olması öngörülen toprakları tanıyacak. Trump, İsrail’in de bazı ödünler vereceğini söyledi. Filistin toprakları iki katına çıkacak. Kurulacak Filistin devletinin başkenti Doğu Kudüs’te bulunacak ve ABD burada büyükelçilik açacak. Trump, planla Filistinlilerin kendi bağımsız devletlerini kuracağını söylese de bu konuda çok fazla ayrıntı vermedi. Plana göre hiçbir İsrailli ya da Filistinli yerlerinden edilmeyecek. Bu da mevcut Yahudi yerleşimlerinin olduğu gibi kalacağını gösteriyor. İsrail, Ürdün Kralı Abdullah bin Hüseyin ile birlikte çalışarak Mescid-i Aksa ve Harem-ül Şerif gibi kutsal yerlerin mevcut durumunun korunmasını sağlayacak. Trump’ın planındaki haritada Filistinlilere verilen topraklara 4 yıl boyunca dokunulmayacak. Bu süreçte Filistinliler İsrail ile müzakere edecek ve bağımsız devlet olmak için planda koşulan şartları yerine getirecek.“Ödünlerin verileceği bir harita”
Plan öncesinde her iki tarafla bir araya geldiğini belirten ABD Başkanı “İsrail şimdi barışa doğru önemli bir adım atıyor. Doğrudan müzakerelere gidecek bir yolu kabul etti.” dedi. İsrail ile birlikte oluşturacakları komiteyle planda önerilen kavramsal haritanın detaylandırılacağını anlatan Trump, “Bu, ödünlerin verileceği bir harita olacak. İsrail devleti olarak çizdiğimiz bu sınırları ABD tanıyacak. İki devletli yapıya geçiş sürecinde İsrail’in güvenliği hiçbir şekilde tehlikeye girmeyecek.” ifadelerini kullandı.
“Ben İsrail için çok şey yaptım”
Trump, planı açıklarken sık sık İsrail’in güvenliğine vurgu yapıp, “Gece kulüplerine saldırılar, otobüslere bombalı saldırılar bir daha geri gelmeyecek. Ben İsrail için çok şey yaptım. ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdım. Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıdım. Belki de en önemlisi İran’la yapılan korkunç anlaşmadan ABD’nin çıkmasını sağladım.” dedi.
Plan doğrultusunda Filistinliler için de bağımsız bir devlet olma şansının ortaya çıkacağını savunan ABD Başkanı, Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’a da “Sayın Abbas bu toprakları alın ve kendi devletinizi kurun. Yıllardır gelişemiyorsunuz. Filistin bu planla sonunda bağımsız ve harika bir devlet olsun. Sayın Abbas barış yolunu seçerseniz Amerika ve diğer ülkeler barış yolunda size destek olacak.” çağrısını yaptı.
Trump’dan BAE, Umman ve Bahreyn’e teşekkür
ABD Başkanı, Filistin’in uluslararası yardımlarla ‘ayakta durduğu’nu savunurken plan kapsamında Filistinlilere şu sözleri vaad etti.
“1 milyona yakın Filistinli için istihdam sağlanacak. 50 milyar dolarlık bir yatırımla birlikte yeni kurulacak olan Filistin devletinin ekonomisini tesis etmesine yardımcı olacağız. Gayri Safi Yurtiçi Hasılaları ikiye, hatta üçe katlanacak. Bizim vizyonumuz artık Filistinlilerin uluslararası yardımla hayatta kalabildikleri bu kısır döngüden kurtaracak. Kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacağız.”
Trump, Gazze’de yönetimde bulunan Hamas’a da değindi, “Hamas’ın, İslami Cihat Örgütleri’nin barışa kaşrı atacakları adımları yasaklayacak kanunlar olacak. Terörün hiçbir şekilde destek almasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
Trump, Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne “barış çabalarını destekledikleri için” teşekkür etti.
Netanyahu: Barışa açılan gerçekçi bir yol
Trump’tan sonra konuşan İsrail Başbakanı Netanyahu ise plan için “uzun soluklu barışa açılan gerçekçi bir yol olabilir” yorumunu yaptı.
Netanyanhu, yeni planda İsrail’in Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdüreceğini, Filistin toprakları dışında yaşayan 4 milyondan fazla Filistinli mültecinin geri dönüş hakkının bulunmayacağını söyledi. Trump’ın planı çerçevesinde kurulması öngörülen Filistin devleti içinse Doğu Kudüs’ün dışındaki Abu Dis bölgesini başkent olarak önerdi.
Abbas: Kudüs satılık değil
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ise “Başarısız olacak bir komplo. Kudüs satılık değildir” diyerek plana tepki gösterdi.
Ramallah’ta televizyon konuşması yapan Filistinli lider, “Trump ve Netanyahu’ya şunu söylemek istiyorum: Kudüs satılık değildir. Haklarımız satılık değildir. Ve sizin bu anlaşmanız sonunda başarısız olacak bir komplo. Halkımız bunu tarihin çöplüğüne atacaktır” dedi.
Gazze Şeridi’ndeki Hamas yönetimi de planı “saçmalık” olarak niteledi.
Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zühri, “Trump’ın açıklamaları düşmanca ve şiddetli öfkeyle karşılanacak.
Trump’ın Kudüs açıklaması saçmalık. Kudüs Filistin toprağı olacak” açıklamasını yaptı.
Barışa giden yol neden bu kadar zorlu?
Filistin ile İsrail arasındaki sorunların çoğu şimdiye kadar çözümsüz kaldı. 1993’te barış anlaşması daha sonra çöktü, şu an taraflar çözüme her zamankinden daha uzak görünüyor. Tüm barış ve çözüm süreçlerinde şu başlıklardaki ihtilaflar öne çıkıyor:
Kudüs: Hem İsrail hem de Filistinliler kent üzerinde hak iddia ediyor. Daha önce Ürdün’ün elinde bulunan kentin doğusunu 1967’de işgal eden İsrail, Kudüs’ün tamamını başkent olarak görüyor. Bağımsız bir devlet isteyen Filistinliler ise yaklaşık 350 bin Filistinlinin yaşadığı Doğu Kudüs’ü de başkent olarak kabul ediyor.
Filistin devleti: Filistinliler Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü kapsayan bağımsız bir devlet istiyorlar. Şimdiye kadar İsrail başbakanları, Filistin devleti kavramını alenen kabul etmiş olsalar da bu devletin yapısı netleştirilemedi. Kurulacak herhangi bir Filistin devletinin kendi kendini yönetme yetkisini tanıyacağını söyleyen Binyamin Netanyahu, bu devletin silahlardan arındırılmış olması ve İsrail’i tehdit etmemesi şartlarını koşuyor.
Yahudi devleti: İsrail, herhangi bir barış anlaşmasının, Filistin’in İsrail’i “Yahudi devleti” olarak tanınmasını içermesi konusunda ısrar ediyor. Aksi takdire Filistinlilerin toprak iddialarının süreceğini bunun da soru kalıcı hale getireceğini iddia ediyor. Filistin tarafı ise İsrail’in kendisini nasıl adlandıracağının kendisini bağlayacağını, Yahudi devleti tanımının İsrail sınırları içerisinde yaşayan Dürzi, Müslüman, ve Hıristiyan toplumlara karşı ayrımcılık anlamına geleceğini savunuyor.
Sınırlar: Her iki taraf da muhtemel bir Filistin devletinin sınırları konusunda farklı fikirlere sahip. Filistinliler, 1949 ile 1967 arasında İsrail ile Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’yi birbirinden ayıran ateşkes sınırlarında bir devlet istiyor. İsrail, bu sınırların askeri açıdan savunulamaz olduğunu ve kalıcı olamayacağında ısrarcı. Filistin sınırları konusunda kesin bir hat çizmiyor ve İsrail’in doğu sınırının Ürdün Nehri boyunca uzanması gerektiğini savunuyor.
Yerleşimler: İsrail, 1967’den beri işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yaklaşık 140 yerleşim yeri inşa etti. Bunlara hükümetin izni olmadan inşa edilen 120 yerleşim birimi daha bulunuyor. Bu yerleşimlerde yaklaşık 600 bin İsrailli yaşıyor. Uluslararası toplumun yerleşimleri yasadışı bulsa da İsrail buna itiraz ediyor. Filistin tarafı, Filistin devletinin kurulabilmesi için tüm yerleşimlerin kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. Ancak Netanyahu, yerleşimleri kaldırmak bir yana bu yerleşimleri İsrail’in egemenliğine dahil edeceklerini söylüyor.
Mülteciler: Birleşmiş Milletler ve kurumlarının 1948’deki savaş sırasında İsrail’den kaçan ya da sürülen 5,5 milyon Filistinli mülteciye destek sağlıyor. Filistin Yönetimi’ne göre mülteci sayısı 6,5 milyon. Mülteciler kendi topraklarına dönme haklarını hatırlatıyor ve tüm barış süreçlerinde bu hak önemini koruyor. İsrail ise bu çaptaki bir nüfus hareketinin demografik yapıyı değiştireceğini ve İsrail’in Yahudi devleti olma iddiasını ortadan kaldıracağını savunuyor.
İlginizi Çekebilir