Tüm ihtimaller tüketildi
GÜNDEMGezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat GEZİCİ yayınladığı makelesinde Kuzey Kıbrıs’ta halkın artık koalisyon istemediğini belirterek seçmen kitlesinin büyük bir bölümünün en güvenilir isim olarak Halkın Partisi başkanı Kudret Özersay'ı gördüğünü kaydetti.
Tüm ihtimaller tüketildi, halk artık koalisyon istemiyor
Kuzey Kıbrıs’ta toplumun siyasal eğilimlerinde önemli bir değişim yaşanıyor. Başlangıçta dönemsel, konjonktürel bir tepki oyu olarak değerlendirdiğimiz ama bir süre sonra aslında giderek daha farklı özellikle gösterdiğini gördüğümüz bir değişim sinyali bu. Toplumun genel anlamdaki memnuniyetsizliğini geçmişten farklı olarak bu kez seçim dönemlerinde menfaat dağıtarak gidermek de pek mümkün olmayacağa benziyor. Siyasal aktörler kendi iradeleriyle görev değişimi yamak istemeseler de toplumun bir süreden bu yana verdiği mesajla siyaset çatırdamaya başladı.
Uzun yıllar değişimi “hükümette olan siyasi partiyi değiştirmek” olarak algılayan KKTC seçmeni bir süredir, özellikle tüm olasılıkları deneyip tükettikten sonra bunun yarattığı kısır döngüyü görmeye, buna tepki göstermeye başladı. Seçmen artık meclisteki siyasi partiler arasında hükümet değiştiğinde değişim olacağına inanmıyor. Bugüne değin denenmemiş ne varsa denediği ve birbirine çok benzer hayal kırıklıkları yaşadığı için mecliste yer alan partilerin ve yıllardır siyasette bulunmuş aktörlerin değişim yapacağına inanmıyor. Yakın zamana değin tüm siyasi partiler arasında koalisyonlar kurulmuş olmasına rağmen bu açıdan bir denenmemiş vardı. Siyasi yelpazenin sağında durduğu söylenen UBP ile solunda durduğu söylenen CTP arasında bugüne değin herhangi bir koalisyon kurulmamıştı. Bazı kesimler bunun siyasi istikrarsızlığa son verecek bir ilaç olacağını düşünüyordu. Ancak kısa süre önce mevcut siyasetin bu son kurşunu da atıldı, ancak sonuç daha da kötü oldu. UBP-CTP koalisyonunun da denenip tüketilmiş olması, seçmende özellikle koalisyon hükümetlerine dönük olarak tepkiyi artırdı.
KKTC seçmeni koalisyon istemiyor, tek başına hükümeti kuracak ve siyasal istikrarı sağlayacak bir hükümet beklentisini hissettiriyor. Üstelik bu talep tepki oylarıyla değil, bilinçli tercihlerle şekilleniyor ve bu açıdan en büyük desteği Halkın Partisi alıyor. Başlangıçta dönemsel olarak seçmenin tepkisinin HP’ye yaradığı düşünülmüşse de bu desteğin hiç azalmamış olması, hatta daha da artmış olması ve toplumun farklı kesimlerine yayılmış olması HP’nin oylarının en azından kısa bir süreden bu yana artık tepki oylarından müteşekkil olmadığı ortaya çıkıyor. Bu adada yaptığımız son anketin sonuçlarına rakamsal olarak net şekilde yansıdı. Araştırmaya katılan KKTC halkının bugün milletvekili genel seçimi olsa hangi partiye oy vereceğine ilişkin dağılım incelendiğinde % 38,1’i Halkın Partisi’ne oy vermek istediğini ifade ederken, % 26,7’si UBP’ye, % 19,6’sı CTP’ye ve % 5,5’si DP’ye oy vereceğini ifade etmektedir. Halkın % 64,1’i tek başına iktidara olacak bir partinin oluşturacağı bir hükümet istediğini ifade ederken buna karşılık % 35,9’u iki veya daha fazla partiden oluşan bir koalisyon hükümeti istediğini söylüyor.
İdeolojik tercihlerden rasyonel kararlara yöneliş
KKTC seçmeninin önemli bir bölümü uzunca bir süre bir siyasi partinin sağda mı yoksa solda mı olduğuna bakarak oy kullanmıştır. Öte yandan bu “sağ-sol” eksen, gerçek anlamda ideolojik bir temelden ziyade, bir başka ifadeyle ekonomik ve sosyal yaşamın nasıl şekillendirileceğine dair politikalardan ziyade, Kıbrıs sorununa kimin ne şekilde yaklaştığı temelinden biçimlendirilmiştir. Yani federal çözüme sıcak bakmayan ve bağımsız KKTC’yi tercih eden kesim “sağ”da, federal çözümden yana olan kesimler ise “sol”da görülmüş, öyle algılanmıştır. 2004 yılı ertesinde çözümden yana duruşuna rağmen uluslararası toplumdan beklediğini bulamayan Kıbrıs Türk seçmeni, bu hayal kırıklığı ile federal çözüme uzaklaşmamış olmakla daha bir temkinli yaklaşır olmuştur. Bu nedenle Kıbrıs’ın kendine has bu farklı “ideolojik” ayrışması bir nevi ortadan kalkmaya başlamıştır. Özellikle merkez sağda yer aldığı düşünülen Derviş Eroğlu’nun “ben de müzakereleri yürütürüm” diyerek Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması bu açıdan dengeleri değiştirmiştir. Bu nevi şahsına münhasır ideoloji anlayışı sadece bahsettiğimiz bu açıdan değil, aynı zamanda bir başka nedenle de etkisini yitirmeye başlamıştır. Seçmen “sol”da gördüğü CTP’nin de iktidara geliş sürecinde sermaye çevreleriyle maddi bir ilişki kurmayı meşrulaştırdığını ve hemen ertesinde de hükümete geldiğinde kendi sermaye gruplarını yaratma yoluna yöneldiğini gözlemlemiştir. Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz diyen CTP’nin Türkiye’den destek aldığı algısı son derece güçlü ÖRP gibi bir oluşumun ortaya çıkasında rol alması, toplum nezdinde “bu partilerin tümü aynı” algısını daha da bir kuvvetlendirmiştir. Bu gelişmeler seçmenin siyasi tercihlerinde giderek daha da artan bir biçimde ideolojik tercihlerin geri plana düşmeye başladığını gözlemlemek mümkün. Bu durum seçimin sonucunun eskisine oranla çok daha fazla bir biçimde merkezde yer alan ve farklı siyasi partilere (sağdan sola yahut soldan sağa) rahatlıkla oy verebilen kesimlerce belirleneceğini gösteriyor. Son yıllarda meclisteki siyasi partilerin sorgulamadan oy veren destekçilerinde bir gerileme olduğu ve merkezde rasyonel kararlar verebilen seçmenlerin sayısında çok önemli bir artış olduğu rahatlıkla görülebiliyor.
Sadece yeni değil aynı zamanda güvenilir olmalı
Bir süredir Kuzey Kıbrıs’ta yapmakta olduğumuz anketlerde KKTC seçmeninin giderek artan bir biçimde yeni ve denenmemiş olanlara bir yönelim içerisine girdiğini gözlemliyoruz. Bu yakın zamana kadar mevcut siyasi partiler içerisindeki yeni adaylara, denenmemiş adaylara destek olma halinde kendini gösterirken son dönemde özellikle 2013 seçimleri ertesinde karma oyla veya tercih oylarıyla meclise gönderilen yeni ve denenmemiş yüzlerin de sistemde yaşanan sıkıntıları aşmanın çaresi olamayacağı anlaşıldığından eğilim farklılaşma göstermeye başladı. Hala yeni ve denenmemiş olana bir yönelim olsa da bu kez kişilerden ziyade bu yönelimin bahse konu niteliklere sahip siyasi partilere doğru olduğu anlaşılıyor. Bu açıdan esas göze batan unsur Halkın Partisi’nin oylarında görülen yükseliş. Öte yandan diğer yeni ve denenmemiş siyasi partilerin aynı oranda tercih edilmiyor olmasında güven unsurunun ön plana çıktığını gözlemliyoruz. Özellikle geçmişte müzakerecilik döneminde üç farklı Cumhurbaşkanı ile herhangi bir siyasi parti angajmanı olmadan çalışmış olan Kudret Özersay’ın toplumun çeşitli kesimlerinde yarattığı güven Halkın Partisini önemli oranda bu değişimde belirleyici bir konuma sokuyor. Yaptığımız çalışmalarda bu unsur belirleyici şekilde öne çıkıyor.
Sandığa gitmeyenler sonucu belirleme gücüne sahip
Son yıllarda sandığa gitmeyen KKTC seçmeninde belirli bir artış olmasının “nasıl olsa hepsi aynı, hiçbir şey değişmeyecek” türünde bir yaklaşımdan kaynaklandığını gözlemledik. Alternatifsiz olmanın verdiği “sonuç zaten değişmez” hissi siyasi yelpazede bazı başka alternatiflerin belirmesiyle etkisini azaltmaya başlamışa benziyor. Bu noktada yine HP’nin yükselişi ve sandığa gitmeyen seçmenlerle olan ilişkisi dikkat çekici. Sandığa gitmeyenlerin sayısı azaldıkça HP’ye olan destek artıyor, sandığa gitmeyenlerin sayısı artıkça ise HP oy kaybediyor. Bu da HP’nin alternatif arayanlar açısından giderek daha güçlü şekilde siyasette konumlanmaya başladığını gösteriyor. İlk genel seçimde sandığa katılım çok ciddi oranda artacaktır.
Kıbrıs müzakerelerinde hayal kırıklığı ve cumhurbaşkanının konumu
Kıbrıs müzakereleri konusunda giderek artan bir umutsuzlukla karşı karşıyayız. Müzakerelerden bir çözüm çıkacağına olan inanç zayıfladıkça Cumhurbaşkanı Akıncı’ya dönük destek de kan kaybediyor. Bu durum sayın Akıncı’nın müzakereleri iyi yahut kötü yönetmesinden de çok fazla etkilenmiyor. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Akıncı’nın görevi almadan önce yapmayı söz verdiği unsur (yani çözüm) bir umut kaynağı olarak kan kaybettikçe, Sayın Cumhurbaşkanı da süreçle birlikte kan kaybediyor.
Olası bir referandumda sonucu kim belirleyecek?
Elimizdeki verilere göre müzakerelerde bir referandum aşamasına gelinmesi durumunda sonucu bugün henüz kararını vermemiş olup da “ortaya çıkacak olan çözüm metnine göre” hareket edecek olanlar belirleyecek. Bu konumda bulunan seçmenin Sayın Akıncı’nın yapacağı çağrıdan ve yönlendirmeden çok da fazla etkilenmediği anlaşılıyor. Kendisi okumak, anlamak ve ona göre karar vermek isteyenlerin sayısı oldukça fazla. Bu seçmen kitlesinin büyük bir bölümü, HP’ye oy verecek olsun yahut olmasın bu konularda en güvenilir isim olarak Kudret Özersay’ı görüyor. Bu da olası bir referandumda sonucu belirleyecek olan çok sayıda faktör arasında en etkili olacak olanın Halkın Partisi ve Kudret Özersay olacağını gösteriyor.
Gezici Araştırma Merkezi KKTC Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını en yakın tahmin eden aynı zamanda sıralamayı tek bilen kurum, ikinci tur seçimlerini % 0 hatayla nokta atışıyla bilmiştir. Gezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici bu sonuçları haftalar öncesinden kamuoyuna bilgi vererek Kıbrıslı Türklerin güvenini kazanmıştır.
İlginizi Çekebilir