Ülke İmajının Turizm Sektöründeki Yeri
GÜNDEMBilhassa son dönemlerde yaşanan üzücü olaylar bizlere, ülke imajının turizm sektöründe ne kadar büyük bir rol oynadığının sarih bir göstergesi olmuştur. Açıkça görülüyor ki tek başına turizm ürünleri çeşitliliği ve kalitesi bakımından geniş bir yelpazeye sahip olmak, başarılı ve en önemlisi “istikrarlı” bir biçimde ilerleme kaydetmek açısından yeterli değildir. İşte bu noktada daha önceki yazılarımda da altını ısrarla çizdiğim “markalaşmanın” ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğunu görüyoruz.
Dünyadaki birçok ülkenin uyguladığı stratejilere baktığımızda bilhassa son 10 yıl içerisinde gayet önemli profesyonel adımlar attıklarını ve “genel” mantığından uzaklaşarak “özel”e doğru yöneldiklerini görmekteyiz. Bu kapsamda çoğu ülkenin, kaynakları ve kabiliyetleri doğrultusunda, fırsatları da öngörerek kendilerine piyasada sağlam bir konum sağlayacak alanlarda uzmanlaşmaya yöneldiklerini söylememiz mümkündür. Örneğin Deniz-Kum-Güneş Turizminde markalaşan İspanya’nın, ayrıca M.I.C.E. Turizminde de başarılı bir şekilde marka haline dönüştüğünü ifade etmemiz yerinde olacaktır. Ayrıca Birleşik Krallık, Paris/Fransa, Sao Paulo/Güney Amerika ve Singapur’un M.I.C.E. Turizminde dünya markası haline geldiklerini ve İsviçre, Finlandiya, Kanada ve Japonya’nın ise M.I.C.E. bölgesi olmaya en güçlü adaylar olduğunu not etmemiz gerekmektedir.
Diğer taraftan birçok uygarlığın merkezi olmamıza ve topraklarımızdan tabiri caizse kültürel miras fışkırmasına rağmen kültürel miras denince dünyada akla gelen ilk ülke bugün hala İtalya’dır. Toplam 60 ülkeden 16,000 kişiye yapılan, birçok profesyonel tarafından takip edilen ve en iyi ülkelerin seçildiği bir araştırma sitesinin verilerine göre kültürel miras kapsamında İtalya birinci, İspanya ikinci, Yunanistan üçüncü, Fransa dördüncü, Türkiye ise 11’inci sırada yer almıştır. Kıbrıs ise listede bulunmamaktadır. Hâlbuki Kuzey Kıbrıs’ta engellere takılan nice kültürel miras varlığımız, Dünya Kültürel Miras Listesinin sıralarında olmayı hak etmektedir diyerek sözü tekrar yapılan uluslararası çalışmaya getirmek istiyorum. Bahse konu çalışma kapsamında eğlence, doğal güzellik ve uygun iklim koşulları göz önünde bulundurularak Macera Turizmi alanında da oylama yapılmış ve bu bağlamda en başarılı 60 ülke arasında Türkiye 20’nci sırada yer almıştır. Turizm endüstrisine yönelik dünyada güvenilirliğiyle saygınlık kazanmış bazı kurum/kuruluşların araştırma sonuçlarını da ele aldığımızda Türkiye’nin, Kültürel Miras ve Doğa Turizmi kapsamında marka haline dönüşmeye başladığını gururla ifade edebiliriz.
Ancak markalaşma her ne kadar birçok ülkenin hayali de olsa, markalaşmanın ülke imajı ile beslenmesi nedeniyle temini, o kadar da kolay olmayacaktır. İmajın istikrarının temini, dinamik yapısı ve çeşitli etkenlerden meydana gelmesi nedeniyle güç olup, imajın arzu edilen seviyeye ulaşmasının zor, ancak yıkılmasının nispeten daha kolay olduğunun bilincinde olmamız gerekmektedir. Ancak diğer taraftan ülke imajı ne kadar güçlü temeller üzerine inşa edilirse, yıkılmasının da o denli zor olacağı unutulmamalıdır. Bu kapsamda ülke imajının arzu edilen olumlu seviyeye ulaştırılması ve muhafazası için ülke imajını olumlu yönde besleyecek reklam ve tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesi elzemdir. Elbette reklam ve tanıtım faaliyetleri tek başına yeterli olmayacaktır. Yalnızca ülkenin kültür ve kültürel miras zenginliğine, doğal kaynaklarına ve zenginliğine, geleneksel mutfağına, turizm ürünleri ve bunların kalitesine, fiyat avantajlarına, Lefkara işi ve halı dokuma gibi temsili ürünlerine, cami ve türbe gibi ibadet yerlerine ışık tutan reklam ve tanıtım faaliyetleri değil ayrıca yerel halkın çevrelerine ve turistlere karşı tutumları, davranışları ve yaklaşımları, ülkenin eski uygarlıklarla bağlantısı, devletlerarası kültürel, ekonomik, tarihi ve diğer ilişkiler gibi etkenler de turistlerin turizm destinasyonu tercihlerini şekillendirmektedir. Bu bağlamda, yerel halkın da bilinçlendirilmesinin ve eğitilmesinin önem arz ettiğinin altını çizmek istiyorum. Bunun yanı sıra bilim adamları, sporcular ve sanatkârlar gibi kesimlerin, ülke imajına doğrudan katkı sağladıkları ve bu kesimlere özellikle sahip çıkılması gerektiği unutulmamalıdır.
Tarihi geçmişlerine bakıldığında Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’nin birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olmaları ve bu iki ülkede tarihte iz bırakan önemli olayların yaşanması, turistlerin bu iki ülke ile kişisel bağ kurmasına olanak sağlamaktadır. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesini Çanakkale Şehitliği oluşturmaktadır.
Sevgili okurlarım, topraklarından adeta tarih fışkıran Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’nin turizm sektöründe hak ettiği yeri alabilmesi için turizmin atar damarı olduğunu düşündüğüm ülke imajının yeniden ele alınmasının, mevcut durum analizi yapılarak stratejik planlama yapılmasının, yabancı seyahat acenteleri ve tur operatörleriyle işbirliği çalışmalarının artırılarak sürdürülmesin, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin artırılmasının, fuarlara katılımların artırılmasının, olumlu imaj yaratılmasına katkı sağlayacak varlıklarımızın öne çıkarılmasının elzem olduğunu düşünmekteyim.
İlginizi Çekebilir