© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Üzüntüyle Başa Çıkmanın Yolları

Üzüntü deyince aklımıza gelen ilk şey sevilen birinin ölümünü üzerine yas tutmaktır. Ancak üzüntüyle yaşamımıza dair herhangi bir olayla da yüzleşebiliriz: ilişkiyi bitirmek, bir hastalıkla baş etmek, hatta işimi kaybetmek gibi.

Lisanslı klinik sosyal hizmet uzmanı Melissa Fisher Goldman’ın dediği gibi “Üzüntüyü hazmetmiyoruz, onu atlatıyoruz.”

Öyleyse gelin derin bir kederi ya da üzüntüyü atlatmak için ne gibi stratejiler uygulayabiliriz bir bakalım!

1. İçinizden ağlamak geliyorsa ağlayın, kendinizi tutmayın.

Bu bilindik bir yöntem olsa da belirtmekte fayda var. New Jersey’de lisanslı bir klinik sosyal hizmet uzmanı olan Danielle Forshee, üzüntü duyduğu zamanlarda gözyaşlarını bastırmamak için çaba sarf ettiğini söylüyor. Aslında bu durumun faydalarını destekleyen bazı bilimsel veriler söz konusu.

Araştırmacılar, gözlerimizi ıslatan ya da toz gibi maddelerden temizleyen türlerden farklı olarak duyguyla ilgili gözyaşlarının stresle ilişkili hormonlar içerdiğini keşfettiler. Kısacası ağladığınızda, stresi vücudunuzdan atmış oluyorsunuz.

2. Üzüntünüz konusunda kendinizi yargılamayın.

Goldman, kimsenin yaşadığı kayıp karşısında nasıl bir tepki verebileceği ile ilgili bir formül olmadığını söylüyor: “Üzüntünün ölçülemediğini kendime hatırlatmak zorunda kaldım. Kendimiz dahil herkes için farklı bir durum. Üzüntülüyseniz her seferinde farklı hissedebilirsiniz.”

Dolayısıyla yapmamız gereken, üzüntülü olduğumuzda kendimizi yargılamak yerine duygularımızı kabul etmek ve bunu hissetmek. Böylece kendimizi daha iyi hissedeceğiz. Uzmanın söylediğine göre kendi üzüntümüzü yargıladığımızda ya da başkaları tarafından yargılandığımızda bu süre  daha da uzuyor. Üzüntüyü defetmek istediğimizde tek yaptığımız onu daha da alevlendirmek. Bu nedenle de hissettiğimiz şeyi kabul etmeli ve onu onurlandırmalıyız.

Goldman’ın söylediğine göre aynı üzüntü verici durumu yaşayan iki kişi tamamen farklı tepkiler verebilir. Üzüntü duymamızın yanlış olduğunu düşünerek endişelenmemiz onun üstesinden gelmemizi zorlaştırır.

3. Yardım istemekten çekinmeyin.

Yine bilindik bir yöntem olsa da bunun gerçekten önemli bir strateji olduğunu belirtmek gerekiyor. New York merkezli bir psikoterapist olan Jaime Gleicher, bunun kullandığı pratik uygulamalardan biri olduğunu söylüyor.

Gleicher, “Yardım istemeyi düşündüğümüzde bunun çözüm getirecek bir şey olduğunu düşünüyoruz. İnsan doğasında kaybetmenin olduğunu biliyoruz ve kaybımızı kimsenin geri getiremeyeceğinin de farkındayız. Bu nedenle gereksiz olduğunu düşünerek yardım istemiyoruz.” diyor.

Oysa bu durum tamir edilemez olsa da sevdiklerimiz yardım etmekten daha fazlasına sahiptirler. Bu birinden yiyecek istemek kadar basit olsa da iyi hissetmemizi sağlayacaktır.

4. Yakınlarınızın neler yaşadığınızı öğrenmesi için sosyal medyayı kullanın.

Gleicher’a göre ziyaretçiler için hazır olsanız da olmasanız da zor bir dönemden geçtiğinizi belirten kısa mesajlar faydalı olacaktır: “Herhangi bir şey için yas tutarken duygularımız her yerdedir. Bu da bizi daha fazla tedirgin, daha sinirli yapar ve bunu başkalarına gösteremeyebiliriz. İnsanları ne yaşadığımız konusunda uyarmazsak onlarla çatışabiliriz. Bir şeyler yaşarken ihtiyacımız olan en son şey, insanların başınızdan geçenlerle ilgili sizi yanlış yorumlamasıdır.

Sevdiklerimizden gelen yanıtları ve yorumları görmek de bizler için büyük bir destek kaynağı olabilir. Fakat paylaşımların dozunu kaçırmak gibi bir endişemiz varsa da sevdiklerimize özel birer metin hazırlamak da işe yarayacaktır.

5. Görselleştirme egzersizlerini deneyin.

Bir terapist olarak Goldman, başkalarının üzüntüsünü ve travmasını kendimizin üstlenmemesinin önemli olduğunu, bu nedenle de görselleştirme egzersizlerini uyguladığını belirtiyor.

Bu şu anlama geliyor: Bir şeyden kurtulmakta zorlanıyorsanız onu bir kağıda yazmamız ve yakmayı denememiz gerekiyor.

6. Sevdikleriniz için anma törenleri düzenleyin.

Forshee’nin söylediğine göre üzüntü yaşadığı bir dönemde kendisini bir arkadaş ve aile destek sistemi ile çevrelemiş: “Bu kişiyle ilgili gerçekten iy, olumlu hikayeler paylaşıyorum veya o kişiyi anmak için fotoğraflara bakıyorum ve bu da yas tutma sürecime yardımcı oluyor. Bu karanlığı hissettirmekten çok ışığı getirecektir.”

7. Elinizden geldiğince dikkatinizi başka yönlere çekin.

Bir üst maddede bahsettiğimiz destek sistemi ayrıca sağlıklı bir dikkat dağıtıcı olarak da kullanılabilir. Forshee, “İnsanlarla dışarı çıkmak ve bir şeyler yapmak için plan yapmak, üzüntünün yönetilmesinde yardımcı olmak adına çok önemli. Duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak mola vermelisiniz. Destek ekibinizle kaybınızla ilgili olmayan bir şeyler yapın. Normallik duygusunuz yaşamalısınız.” diyor.

8. Üzüntünün 5 aşamasını unutun.

Tabii ki de tamamen göz ardı etmemeliyiz ancak tümünü dikkate almamız gerekiyor. Gleicher, “Kübler-Ross modeline göre üzüntünün beş aşamasından (inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul) daha fazlasını içeren, farklı duygular ortaya çıkabilir.” diyor.  Bunların her birini belirli bir düzende yaşamak ya da hiç yaşamamak gibi bir beklentimizin olmaması gerekiyor.

Anılarımız ve geçmişimiz bu aşamaların herhangi birini beklenmedik bir şekilde tetikleyebilir. 10 yıl önce yaşadığınız bir kaybın ardından çoğu zaman kendinizi iyi hissetseniz de örneğin o kişinin en sevdiği tatlı yapıldığında bir anda kötü hissedebilirsiniz. Üzüntü doğrusal bir süreç değildir.

 

9. Kendinize özel bir şeyler yapın.

Goldman, haftalık kişisel bakımın planlanmasında bir noktaya değiniyor: İşten eve gelirken meditasyon yapıyor ve aynı zamanda hastalarıyla yaptığı görüşmelerin etkilerini dengelemek için arkadaşlarıyla ve ailesiyle sohbet etmek için zaman ayırıyor.

Yas tutmanın doğru ya da yanlış yolu olmasa da listelediğimiz bu egzersizler üzüntü üzerine çalışmaya başlamak adına harika bir yoludur.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER