© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

YARIM KALAN DEVRİM: MISIR

Arap dünyasında başlayan halk hareketlerinin ikinci durağı Mısır'daki ayaklanmalar, 1952'den beri devam askeri vesayeti ve onun son temsilcisi olan Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık iktidarının da sonunu getirdi.

Tunuslu Muhammed Buazizi'nin 17 Aralık 2010'da kendini yakması Arap coğrafyasında ''Arap Baharı'' olarak tanımlanan olayların ilk kıvılcımını yaktı.

Tunus, Mısır, Libya ve Suriye'de başlayan halk hareketi Bahreyn, Yemen, Cezayir ve tüm Arap coğrafyasına yayıldı.

Arap dünyasında başlayan halk hareketlerinin ikinci durağı Mısır oldu.

Mısır'da başlayan ayaklanmalar, 1952'den beri devam eden askeri vesayeti ve onun son temsilcisi olan Hüsnü Mübarek'in iktidarının da sonunu getirdi.

"Öfke Günü" olarak adlandırılan eylemler, 25 Ocak 2011'de Mısır'ın en büyük meydanlarından biri olan Tahrir'de başladı. "Özgürlük, onur" sloganları atan halk gösterilerinde aş, özgürlük ve adalet istekleri ön plana çıktı.

Mevcut kaynakların adaletsiz bir şekilde dağıtılması, ve sermayeyi belli kişilerin kendi elinde tutması halkla işveren arasındaki uçurumu derinleştirdi. Mısır iktidarının ülke içinde ciddi yatırımlarda bulunmaması, yolsuzlukların artması ülkenin en kronik problemine dönüştü. Mübarek’in 30 yıllık iktidarı süresince muhalefeti baskı altında tutması ve ülkede işlenen insan hak ihlalleri de 2011 devrim sürecini hazırlayan en önemli etkenlerden biri oldu.

Meydanlara çıkan halk Mısır'daki baskıcı yönetim ve ekonomik bunalımlardan kurtulmayı, demokrasi ve adaletin yeniden inşasını hedefledi. Ayaklanmalar karşısında Mübarek hükümeti, internet erişimini engelleyerek halkın organize olmasının önüne geçmeye çalıştı ancak protesto gösterilerini engelleyemedi. Bunun üzerine Mübarek, polisi olaylara, ve göstericilere müdahale etmek amacıyla meydanlara indirdi.

25 Ocak'ta başlayan ayaklanmalar ciddi boyutlara ulaşınca Mısır'ı 1981'den beri "demir yumruk" ile yöneten Mübarek yönetimi devrildi. Mübarek 11 Şubat 2011'de istifa ederek kendi yerine Ahmet Şefik'i Başbakan olarak atadı. Böylece Mısır halkı özgürlük ve demokrasi yolunda ilk adımını attı.

Demokratik bir seçimle Mursi'nin iş başına geldiği 30 Haziran 2012 tarihine kadar ülke Yüksek Askeri Konsey tarafından yönetildi.

MURSİ, MISIR’IN SEÇİMLE BAŞA GELEN İLK CUMHURBAŞKANI OLDU

Müslüman Kardeşler, 2000 yılında Muhammed Mursi'yi parlamento seçimlerinde aday gösterdi. Parlamento seçimlerini kazanan Mursi, 2000- 2005 yılları arasında milletvekilliği yaptı.

Mursi ve çok sayıda Müslüman Kardeşler Teşkilatı üyesi, Mübarek karşıtı olayları provoke etmek ve desteklemekle suçlandı ve tutuklandı. Kitlesel firarlar sırasında Mursi ve İhvan üyeleri hapisten çıktılar. Müslüman Kardeşler tarafından kurulan Hürriyet ve Adalet Partisi, Ocak 2012’de seçimlerini kazandı.

Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Başkanı Muhammed Mursi, Mübarek tarafından Başbakanlığa atanan Ahmet Şefik, Müslüman Kardeşler’den ayrılan bağımsız aday Abdulmünim Futuh, Şeref Partisi Genel Başkanı Hamdin Sabbahi ve Arap Birliği eski genel sekreteri Amr Musa gibi adaylarla seçime girdi. Seçimde yeterli çoğunluğu sağlayamayan Mursi ikinci turda oyların yüzde 51,7’sini alarak Cumhurbaşkanı seçildi.

Böylece Muhammed Mursi, Mısır’ın seçimle başa gelen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Mursi'nin ikinci turda salt oy çoğunluğunu alacağı ihtimaline karşı Yüksek Askeri Konsey'i Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayan maddeleri anayasaya ekledi. Anayasaya eklenen bu maddelerle Cumhurbaşkanının subayları ve başsavcıyı ataması engellendi.

Seçimleri kazanan Muhammed Mursi ilk yeminini devrim hareketinin başladığı Tahir Meydanı'nda halkın önünde yaptı.

Daha sonra Anayasa Mahkemesi önünde yemin ederek göreve başlayan Mursi, Başbakan olarak eski sulama bakanı Hişam Kandil’i atadı.

Demokratik seçimle cumhurbaşkanı olan Mursi'yi ülke içinde bekleyen çok ciddi sorunlar vardı. Yüksek Askeri Konsey, Mursi’nin ülkenin içinde bulunduğu güvenlik, temizlik, trafik, yakıt sorunlarını çözmek için bir proje sundu ve bunu 100 gün içerisinde çözmesini istedi.

MURSİ ASKERİ VESAYET ENGELİNİ AŞAMADI

Mursi, devrik lider Mübarek döneminden kalan sorunları ortadan kaldırmak için radikal kararlar aldı. Sorunların çözümü yönünde attığı ilk adımlardan biri ise daha fazla siyasi katılım ve iş birliği oldu.

Mursi, bu yönde tüm taraflara diyalog çağrısında bulundu. Askeri erkin hala gücünü koruduğu Mısır'da, Mursi birçok konuda yargı engeline takıldı ve tasarladığı birçok değişikliği hayata geçiremedi. Bu sırada, Mübarek taraftarları protesto gösterileri düzenledi.

Görevde bir yılını tamamlayan Mursi sert protestolarla karşılaştı. Mursi'nin gitmesini isteyen bazı sol ve liberal gruplar Tahrir Meydanı'nda toplandı. Mursi, 2012 Ağustos’ta Yüksek Askeri Konseyi Başkanı Tantavi’nin emekli olmasına karar verdi. Yeni anayasa taslağı yazmakla görevli kurucu meclisin çalışmalarını tamamlamasıyla 1 Aralık 2012’de Anayasa Referandumuna gidileceği, referandumun 15-22 Aralık tarihlerinde iki aşamalı olarak yapılacağı bildirildi. Karar üzerine farklı gruplar tarafından karşılıklı gösteriler düzenlendi. Referandum, ilk aşamada yüzde 57 ikinci aşamada ise yüzde 64 oy oranında "evet" ile kabul edildi.

Mursi'ye karşı alınan tavır 2013'te daha da keskinleşti. Devrim için milyonların toplandığı Tahrir Meydanı Mursi karşıtlarının gösteri alanı oldu. 30 Haziran 2013'te muhaliflerin düzenlediği kitlesel protestolar 3 Temmuz askeri darbesine zemin hazırladı ve Mursi Genelkurmay Başkanı Sisi tarafından 3 Temmuz 2013’te darbeyle görevden alındı.

Gösterilerde binlerce kişi hayatını kaybetti, Mursi ile Müslüman Kardeşler Teşkilatı üyesi binlerce kişi gözaltına alındı.

Resmi rakamlara göre askeri darbe sürecinde 3 binin üzerinde kişi hayatını kaybederken 34 binden fazla kişi ise tutuklandı.

Uluslararası hak ihlalleri raporlarına göre, hapishanelerdeki binlerce tutuklu yeterli sağlık ve temizlik koşullarından yararlanamıyor, taciz ve tecavüz dahil birçok işkenceye maruz kalıyor.

İnsan hakları örgütleri, yargılamaların, 2014 Mısır Anayasası'nın 96. ve 97. maddelerine, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 7. ve 10. maddelerine, Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 14. maddesine aykırı olarak yapıldığına dair verileri kamuoyu ile paylaşıyor.
Raporlarda yer alan verilere göre, darbe sonrasında sivilleri yargılama yetkisi verilen askeri mahkemelerde görülen davaların uluslararası adil yargılanma koşullarından çok uzak olduğu belirtiliyor.
 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER