TÜRKİYE VE YUNANİSTAN ARASINDA İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER BAŞLIYOR
Tarih 11 Ocak Pazartesi… Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelerin 61. turunun 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılacağını açıklıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2002-2016 yılları arasında yapılan görüşmelerde ne görüşüldüyse bundan sonra da aynı konuların görüşüleceğini söylüyor. İstikşafi görüşmeler Ege ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere iki ülke arasındaki ihtilaflı konuları hedef alacak gibi görünüyor.
Peki bu adım Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından ne anlama geliyor? Önceki 60 turda bir sonuç elde edilemeyen ve yeniden başlayacak olan istikşafi görüşmeler kapsamında kritik soru başlıkları ön plana çıkıyor. Bu dosyada meselenin arka planına odaklanıyoruz. Konuyla ilgili Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’in görüşlerine başvurduk. Ancak öncesinde istikşafi görüşmelerin geçmişini ve ihtilafları hatırlamakta fayda var.
KITA SAHANLIĞI, KARASULARI VE SEVILLA HARİTASI
İki ülke arasında kıta sahanlığı ve karasuları konularında ciddi anlaşmazlıklar var. Önceki 60 görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri de bu anlaşmazlıklardı. Lozan’da Türkiye ve Yunanistan için karasularının 3 mil olması esas alınmıştı. Ancak Yunanistan 1936 yılında çıkardığı kanunla karasularının 6 deniz mili olduğunu ilan etti. Türkiye de 1964 yılında karasularını Yunanistan gibi 6 deniz miline çıkardı. Uluslararası Deniz Hukuku 12 mile kadar izin verdiği için Yunanistan bu hakkını kullanmak istiyor. Türkiye ise Yunanistan’ın bu tavrının karşısında yer alıyor. Çünkü 12 mil olarak uygulaması Türkiye’nin aleyhine bir durum ortaya çıkaracak.
İşin bir de Sevilla Haritası boyutu var. Yunanistan’ın Ege Denizi ve Akdeniz’deki yetki alanları konusunda iddialarına temel teşkil eden bir çalışma olan Sevilla Haritası’nın resmi bir hükmü olmadığı AB tarafından açıklanmıştı. Sevilla Üniversitesi beşeri denizcilik coğrafyası alanında uzman olan Prof. Juan Luis Suarez de Vivero tarafından hazırlanan bu harita Yunanistan’ın taleplerini de ortaya koyuyor. Yunanistan Ege’deki 18 ada üzerinden 10 binlerce kilometrelik kıta sahanlığı kurmayı amaçlıyor. Türkiye ise bu teze izin vermiyor.
1-) UZLAŞMAK MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?
‘İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER TÜRKİYE İÇİN BİR GERİ ADIM’
Emekli Amiral Cem Gürdeniz, istikşafi görüşmeleri Türk dış politikası açısından bir geri adım olarak nitelendiriyor. Gürdeniz’e göre iki tarafın sorunlar konusunda uzlaşması pek mümkün değil.
“Yunanistan’ın şımarık ve uzlaşmaz tutumunun bilinmesine rağmen davet edilmesinin bir anlamı yok” diyen Gürdeniz’in bu konudaki görüşleri şöyle:
“Yunanistan istikşafi görüşmeleri bugüne kadar kendi tezlerini Türkiye’ye dayatmak için bir araç olarak kullandı. Açık bir olgu var. Yunanistan ve AB’nin lider ülkeleri Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştırmak istemektedir. Türkiye ise jeopolitik, siyasi ve ekonomik olarak Ege ve Akdeniz’de mevcut hak ve çıkarlarını korumak zorundadır. Gelecek kuşaklar için Doğu Akdeniz’de ve Ege’de etkin bir politika uygulamaya mecburuz. Altmış yıldır süren bir AB maceramız var. Sonuç ortada. Bu noktada Türkiye’nin artık böyle bir enerji kaybına tahammülü yok.”
“Yeni bir dünya kuruluyor, çok kutuplu sistem kuruldu bile” diyen Gürdeniz, şöyle devam ediyor: “Yeni dünya düzeninde deniz alanları karalardan çok daha kıymetli olacak. Bu kapsamda Türkiye’nin kendi hakkı olan bir metre karelik deniz alanını bile kimseye kaptırmama yükümlülüğü var. Bu gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.”
Gürdeniz, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in açıklamasına da dikkat çekiyor: “Yunanistan başbakanının geçen hafta söylediği ‘Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa Ege’den vazgeçmelidir’ açıklaması göz önüne alınırsa istikşafi görüşmelerden neden bir şey beklemediğim daha iyi anlaşılır. Yunanistan, bizim Doğu Akdeniz’deki ve Ege’deki haklarımızdan vazgeçmemizi istiyor.”
Yunanistan’ın kendi tezleriyle gelip bunu dayatmaya çalışacağını da söyleyen Cem Gürdeniz, “Türkiye’nin çağrısı ile başlatılan istikşafi görüşmelerde Yunanistan kendi koşullarını dikte eder ve Doğu Akdeniz’i gündeme getirirse bence bu görüşmeler başlamadan bitmelidir” diyor.
‘İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER BİR BAHAR HAVASI DEĞİL’
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, bazı gazetelerde ve makalelerde istikşafi görüşmeler hakkında Türk-Yunan ilişkileri açısından “bahar havası” izlenimi yaratıldığını söylüyor ve bunun kesinlikle yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtiyor. Uluçevik’e göre bu görüşmeler bir yılan hikâyesi gibi sürüp gidecek.
Her zaman barıştan ve diyalogdan yana olduğunu belirten Uluçevik, Yunanistan konusunda gerçekçi olmanın önemine dikkat çekiyor. “Yunanistan’ın ne yapmak istediğini de gayet iyi biliyorum. Çünkü benim meslek hayatım Kıbrıs ve Türk-Yunan ilişkileri üzerine geçti” diyen Uluçelik, “Bu görüşmelerin yapılacağının açıklanmasından sonra bile Yunan tarafının son bir hafta içinde söyledikleri, bundan 10 yıllar önce söylediklerinden farklı değil” diyor.
Uluçevik şöyle devam ediyor: “Önceki 60 turda 8-9 tane gündem maddesi vardı. Ancak temelde aramızda tek bir sorun var. O da Ege’de kıta sahanlığının ve deniz alanlarının belirlenmesidir. Bizim denizde egemenlik hakkımıza dair yersiz ve zemini olmayan iddiaları vardır. Bu iddiaları şimdi de aynen söylüyorlar.”
2-) TÜRKİYE NEDEN BÖYLE BİR ADIM ATTI?
‘HÜKÜMETLERİMİZ BAZEN BUNA MECBUR KALIYOR’
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Türkiye neden böyle bir adım attı?” soruna geçmişten bir örnekle yanıt veriyor. Uluçevik’e göre Türkiye hükümetleri belirli dönemlerde uluslararası dengeler açısından bu şekilde hareket etmek durumunda kalıyor.
“Geçmişte bu işin genel müdürlüğünü yürüttüm ve daire başkanlığını yaptım” diyen Uluçevik, 2001 yılındaki ‘bahar havası’na dikkat çekiyor. Dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, Sisam adası ve Kuşadası’nı birlikte ziyaret etmişti. İki mevkidaşın bu buluşması Türk gazetelerinde olumlu bir yaklaşımla yorumlanmıştı. Kıbrıs Rum basını ise Papandreu’nun zeybek oynamasına büyük tepki göstermişti. Simerini gazetesi Türklerin Papandreu’ya çiçekler yağdırdığına işaret ederek “ulusal şerefemizi rezil etti” ifadesini kullanmıştı.
‘Devletimize de haksızlık etmek istemem’
İsmail Cem’le Papandreu’nun zeybek oynamasına değinen Uluçevik, şöyle devam ediyor: “Zeybek oynadı, hem de çok güzel oynadı. Bizde bu genelde olumlu yorumlandı. Ancak biliyorum ki bu bir mesajdır. Nasıl yemeklerimize sahip çıkıyorlarsa ‘danslarınız da bizden çıkma’ demek içindir. Maalesef belirli dönemlerde hükümetlerimiz bunu yapmak mecburiyetini hissediyor. Ancak devlet idare etmek başka bir şey tabii. Bir taraftan da devletin bazı gerçekleri var. Bu konuda devletimize de haksızlık etmek istemem. Ancak bunları hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.”
Yorum Yazın