“22 Temmuz 2020 Çarşamba” efsane takım Çetinkaya’nın ilk kez küme düşüşü olarak Kıbrıs Türk Futbol tarihi kayıtlarına geçti.. KOP'un kurucu üyesi ve 1955 yılında kurulan KTFF'nun 65 yıllık tarihinde küme düşmeyen tek takım Çetinkaya’da küme düştü.
Küme düşmek dünyanın sonu değildir ama Kıbrıs Türk futboluna ve Kıbrıs Futbol Federasyonu’na adını altın harflerle yazdıran, futbolumuza damga vuran bir takımın küme düşmesi kabullenmesi zor bir durumdur. Bu acının ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biriyim.
Yenicami 1981-82 sezonunda ilk kez küme düştüğünde, takımda ben de oynuyordum. Maçın bitiş düdüğü ile tüm futbolcular sahanın ortasına yığılıp kalmıştık. Tirübünde müthiş bir sessizlik ve hayal kırıklığı vardı. Çarşamba gecesi Çetinkaya-Düzkaya maçında hakemin bitiş düdüğü ile yaşananlanlar, 38 sene önce Yenicami’de top oynarken yaşadıklarımızın aynısıydı. Gerçekten tarifi imkansız bir acı.
Bu duyguyu yaşamayan, ne demek olduğunu pek anlayamaz. Büyük kulüp olmak, efsane bir takımda bulunmak, futbol oynamak, yöneticilik yapmak kolay değildir. Bunu yaşamak lazım. Düzkaya maçında ve ondan önce oynanan maçlarda, kaç futbolcu bunu yüreğinde hissetmiş, efsane takımda oynamanın vermiş olduğu sorumluluğu kaç futbolcu içinde yaşamıştır kim bilir. Sanırım bir elin parmaklarını geçmez. Maalesef kulüplerimizdeki aidiyet duygusu giderek kayboluyor ve kulüpcülük ruhu yok oluyor.
Hatırlıyorum da Yenicami küme düştüğü zaman kulüpte büyük tartışmalar ve kavgalar çıkmıştı. Küme düşmenin acısını içinde hisseden herkes kulüpte hezeyan içerisindeydi. O zamanlar tek antrenör, aynı futbolcular, aynı başkan ve yönetim kurulu ile sezon başlar ve biterdi yani sorumluluk herkesindi. Şimdiki gibi bir sezonda üç teknik adam veya ara transferde değişen oyuncular olmazdı. Yabancı oyuncu hiç yoktu ya da sezon ortasında olağan genel kurullar yapılmazdı.
Başarı veya başarısızlık tüm camianın ve herkesindi. Bu nedenle acı veya mutluluk en derin şekilde hissedilirdi. Şimdi bakıyorum da, Çetinkaya gibi efsane bir takımın küme düşmesi, küçük bir azınlığı üzmüştür. Büyük bir camiada bu başarısızlığın sorumluluğu kime aittir? Sezon başında takımı hazırlayan teknik adama mı? Yoksa ondan sonra göreve gelen teknik adamlarda mı? İlk devre dokuz maçta puan alamayan futbolcularda mı? Yoksa ikinci devrdeki kadroda mı? Pandemi öncesi görev yapan başkan ve yönetimde mi? Yoksa son sekiz maçta göreve gelen başkan ve yönetiminde mi? Bunun cevabını vermek oldukça zordur ancak başarısızlık bir bütündür ve tüm camiaya aittir. Takım kötü giderken elini taşın altına koymayanlar, şimdi çıkıp başarısızlığı eleştirmemelidir. Gerçek şu ki Çetinkaya son yıllarda zor sezonlar geçirmiştir. Özellikle dört sezon önce Serdarlı maçında yaşananlardan sonra, ki bu olaya tamamen ÇTSK'ya mal edilmişti, Çetinkaya'ya karşı antipatik bir duygu ortaya çıkmıştır. Sanki olay tek yönlüymüş gibi, Serdarlı kulüp olarak mağduru oynarken, bütün oklar Çetinkaya’nın üzerine yöneltilmişti. Şahsen ben Çetinkaya’nın küme düşme durumunu, Serdarlı maçında yaşananların bir diyeti olarak değerlendiriyorum.
Elbette küme düşmek dünyanın sonu değildir. Dünyaca ünlü takımlar da küme düşer. Önemli olan dibe vurduktan sonra tekrar kalkıp toparlanabilmektir. Çetinkaya büyük bir camiadır, küme düşmüş olsa da “Efsane” ünvanını asla kaybetmez. Büyük camialar böyle zamanlarda kenetlenirler. İnanıyorum ki Çetinkaya birinci ligte misfirdir ve sezon sonunda tekrardan Süper Lig’e dönecektir. Çetinkaya’sız Süper Lig’in ne denli heycanlı olacağını önümüzdeki sezon hep birlikte göreceğiz.
Yorum Yazın