NEW YORK’TA HAYAL KIRIKLIĞI: Ara bölgede “beşli konferans” için anlaşan iki lider, bunun açıklanması için Eylül 2016’da New York’a gitti. Akıncı, ilk hayal kırıklığını burada yaşadı. Zira, Rum lider, Genel sekretere “anlaşmadan nasıl uzak olunduğu ve beşli konferansın başarısızlıkla sonuçlanacağını” anlattı
HAYATA GEÇMEDİ: Elektrik ve iletişim alanındaki işbirliği ve yeni ortamın yaratılması için tüm teknik hazırlıkların tamamlanmasının ardından, Rum Lider Anastasiadis’in “mevzuatımızda işbirliği için engeller var” gerekçesi, Kıbrıs Türk tarafında ciddi bir hayal kırıklığı yarattı
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, sürecin yurt dışına taşınması noktasındaki ısrarını en sonunda Rum Lider Nikos Anastasiadis’e de kabul ettirdi. Ara bölgede yer alan bir toplantıda güvenlik ve garantilerle ilgili yapılan “fikir eksersizi” Anastasidis’in ikna olmasını sağladı.
Üstelik, iki lider, garantörlerin de yer alacağı “Beşli konferans” konusunda da uzlaşmıştı. New York’a, dönemin genel sekreteri ban ki Moon ile pozitif bir görüşme için yola çıkan Türk heyeti, büyük bir şok yaşamıştı.
Akıncı’nın ilk kez “şok yaşadığı ve Anastasiadis’e güveninin kırıldığı” bu olay, sürecin değir aşamalarında da devam edecekti.
“Limasollular bu işi çözer” noktasından hızla uzaklaşmaya başlayan liderler, kendi aralarında da güven bunalımı yaşamaya başlamıştı. Üstelik, ara bölgede anlaşılan “Güven Yaratıcı Önlemler” de hayata geçmiyordu. Ne telefon, ne elektrik ne de yeni kapıların açılması noktasında ileri adım atılabilmişti.
Üstelik, güneyde Türk şoförlerin kullandığı araçlara sık sık yaşanan saldırılara rağmen, adli bir adım da atılmadı. Liderler için New York ciddi bir sıkıntı halini aldı.
Beklentiler boşa çıktı
İki liderin masaya oturdukları ilk günlerde kamuoyuna yaptıkları ortak açıklama ile gündeme getirdikleri güven yaratıcı önlemler her iki toplumda da ciddi bir motivasyona neden olmuştu.
Gündelik pratik hayatı kolaylaştırıcı olumlu açılımlar Kıbrıs’ın hem kuzeyinde hem de güneyinde, federal çözüm hedefinin sadece kuramsal bir hedef değil, gündelik hayatı ciddi şekilde dönüştürecek bir amaç olduğu konusunda yeni bir bakış açısının ortaya çıkmasını teşvik etmişti.
Cep telefonlarının karşılıklı olarak Kıbrıs’ın her noktasında normal bir şekilde çalışabilmesi başta olmak üzere, elektrik şebekelerinin kalıcı olarak birleştirilerek enterkonnekte olarak çalışmasının güven yaratıcı somut önlemler olarak gündeme gelmesi, her iki liderin kendilerini kamuoyu önünde bağlayıcı bir şekilde açıklama yapmalarına karşın aradan geçen bunca ayda hayata geçmedi.
“Mevzuat” işbirliğine engel oldu
Elektrik ve iletişim alanındaki işbirliği ve yeni ortamın yaratılması için tüm teknik hazırlıkların tamamlanmasının ardından, Rum Lider Anastasiadis’in “mevzuatımızda işbirliği için engeller var” gerekçesi, Kıbrıs Türk tarafında ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.
Telefon ve elektrikte kalıcı işbirliği kararı alınıp açıklanırken de yürürlükte olan mevzuatın işbirliğinin teknik olarak mümkün olduğunun kanıtlanmasının hemen ardından siyasi bir gerekçe olarak keşfedilmesinin, Cumhurbaşkanı Akıncı’da Rum Liderin çözüm konusundaki samimiyeti ile ilgili ilk soru işaretlerini doğurduğu biliniyor.
Ve New York…
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ara bölgede kısır bir sarmal içerisine sürüklenen görüşmelerin sonuç odaklı bir şekilde devam edebilmesi için Kıbrıs dışına garantörlerin de katılımı ile yapılacak olan Kıbrıs Konferansı düzeyine taşınması fikrinde ısrarlı idi.
Akıncı’nın bu konudaki ısrarlı ve kararlı tutumuna BM çevrelerinden de destek gelmeye başlamıştı.
Bu arada Rum tarafı ilk dört konu başlığında kendilerinin hep veren tarafta olduğunu düşünüyordu. Garantörlerin de yer alacağı Kıbrıs Konferansı tarzı bir toplantı için Kıbrıs dışına gidilmesine sıcak bakmıyordu.
Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs Konferansı fikrinin kabulünü sağlamak ve Rum tarafının direncini kırmak için bir ileri adım atma kararı aldı. Akıncı ve ekibi Eylül ayında New York’ta BM Genel Sekreteri ile liderler arasında yapılacak görüşme öncesinde Lefkoşa’da garanti ve güvenlik konusundaki konseptlerin değerlendirileceği bir toplantı yapılmasına yeşil ışık yaktı.
Toplantıya sadece liderler ve görüşmecileri katıldı ve ilk kez güvenlik ve garantilerle ilgili Lefkoşa’da bir fikir eksersizi yapıldı. Atılan bu adım sonrasında Rum tarafı Akıncı’nın ısrarla üzerinde durduğu beşli konferans fikrine bakışını değiştirdi.
Rum lider New York’ta BM Genel Sekreteri ile yapılacak liderler görüşmesinde Genel Sekreterden Akıncı ile birlikte beşli konferans çağrısında bulunmasını talep etmeyi kabul etti.
Türk tarafının müzakere masasında gösterdiği iyi niyet ve attığı ileri adım, Akıncı’nın Kıbrıs Konferansı fikrinin ete kemiğe bürünmeye başlayacağı süreci de böylece başlatmış oldu.
Beşli toplantı konusunda artık engel kalmamıştı. Toprak konusu hariç ilk dört konu başlığı yanında garanti ve güvenlik konusu da Lefkoşa’da bir şekilde gündeme alınmış ve taraflar bir birlerini bu konuda da yoklamışlardı…
Gözler artık New York’a çevrilmişti. İki lider New York’a BM Genel Sekreteri’nden beşli toplantı için çağrı yapmasını talep etmeye gideceklerdi…
Akinci’ya “manifesto sürprizi”
New York’ta liderler planladığı şekilde BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile bir araya geldiler. Akıncı’yı bu görüşmede çok büyük bir sürpriz bekliyordu. Rum Lider Nikos Anastasiadis Lefkoşa’da Akıncı ile vardıkları mutabakatı ara bölgede bırakıp, cebinde uzun bir manifesto ile New York’a gelmişti.
Bu konuda da Akıncı’ya hiçbir şey söylememişti.
Ban ki Moon’un başkanlık ettiği liderler görüşmesinde cebinden içinde müzakerelerdeki uyuşmazlıkların yer aldığı manifestosunu çıkarıp okumaya başlayan Anastasiadis karşısında Akıncı duyduklarına inanamıyordu.
Halbuki Akıncı ve Anastasiadis ara bölgede Beşli konferans konusunda BM Genel Sekreteri’nin çağrı yapmasını talep etme konusunda anlaşmıştı.
Müzakere ruhunu öldürme girişimi
Şimdi Anastasiadis karşısında oturmuş kendisine daha önce hiç söz etmediği bir metin okuyordu. New York’a gelirken böyle bir metin hesapta hiç yoktu. Belli ki Lefkoşa’da varılan mutabakattan Anastasiadis caymış ve Akıncı ile de bunu paylaşma gereği duymamıştı.
Anastasiadis okuduğu metin ile birlikte aslında Kıbrıs dışında garantörlerin de katılımı ile sonuç odaklı bir toplantı yapılabilmesinin ruhunu orada öldürmeye çalışıyordu. Akıncı şaşırmıştı.
Mete Tümerkan’ın NOTU
Akıncı ortaya koyduğu irade ile beşlinin önünü açtı
Takvimler Eylül 2016’yı gösterdiği günlerde müzakere masasında işler tıkanmış durumdaydı.
Sıkıntı artıyordu.
Gidişatı değiştirecek bir adım atılmalı, beklenmedik bir hamle yapılmalıydı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Rum tarafının Kıbrıs dışında garantörlerin de katılımı ile yapılmasını istediği beşli toplantının önünü açabilmek için önemli bir adım atma kararı aldı.
Akıncı, New York’a BM Genel Sekreteri ile görüşmeye gidilmesi öncesinde ilk kez güvenlik ve garantiler konusunda konseptlerin değerlendirileceği bir toplantı yapılmasına olanak sağladı.
Rumlar Kıbrıs’ta böyle bir toplantı yapılması halinde, kendilerinin de New York’ta yapılacak görüşmede BM Genel Sekreteri’den beşli toplantı çağrısında bulunmasını talep edeceklerini söylemişlerdi.
Türk tarafının iyi niyet göstermesi sonucu güvenlik ve garantilerle ilgili fikir eksersizi yapılan toplantı Lefkoşa’da gerçekleşince, beşli toplantının da önü böylece açılmış oldu.
Akıncı’nın ısrarlı ve kararlı bir şekilde müzakerelerin önünü açabilmek için gerçekleştirmek üzere önüne hedef olarak koyduğu beşli toplantı için artık engel kalmamıştı.
Ama Rum tarafı New York’a gidildiğinde sözünde durmayacak ve müzakerelerde ilk büyük kriz de orada yaşanacaktı.
Onu da yarın okuyacaksınız…
Anastasiadis hızla “güven” kaybetti
2016 yılı sonuna yaklaştıkça, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik umutlar da azalmaktaydı.
Özellikle de Türk müzakere heyetinde…
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ısrarla “takvime” atıfta bulunmaktaydı.
Akan zamanın, Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerinin aleyhine olduğunu söylemekteydi.
Neden?
Bugünden geriye baktığımızda Akıncı’nın endişelerinde haklı olduğunu görüyoruz.
O dönem ise, “zaman baskısı kurmakla” eleştirmiştik kendisini.
Ama “doğal takvim” hep sürecin aleyhine işledi.
2016 Aralık yaklaşırken, Anastasiadis’in süreci “2017’ye salkıtma” çabası görünür oldu.
Nitekim, “Beşli konferans tarihi” beklentisi içerisinde New York’a giden Mustafa Akıncı, ciddi bir şok yaşadı.
Akıncı bunu hiç “öne koymadı…”
Beşli konferans tarihi açıklanana kadar da “sorun yapmadı…”
Ama bir gün belediye başkanlığında olduğu gibi, cumhurbaşkanlığındaki anılarını da yazarsa…
Mutlaka, Eylül 2016’da Genel Sekreter Ban ki Moon önünde yaşadığı şoku yazacaktır.
Çünkü, beşli konferansla, çözüme ulaşacak anlaşmanın hazırlanması beklentisi içerisindeki Akıncı, Anastasidis’in oradaki tavrını, yakınlarına şöyle fısıldayacaktı:
“Bu tavır müzakerelerin ruhunu öldürmeye yönelik…”
Bu arada bir sorun daha vardı.
Masada uzlaşılan güven yaratıcı önlemler, sürekli Rum tarafındaki “mevzuata” tosluyordu.
Telefonlar, tüm talebe rağmen karşılıklı çalışamadı.
Mağusa ve Lefke’de, Türk tarafı çalışmalarını tamamlasa da, kapıların açılması için Rum tarafında çalışmalar tamamlanamadı.
Kısacası, güven yaratacak adımlar da masada uzlaşıldı gözükse de, pratikte yaşam bulmadı.
Akıncı’nın Anastasiadis’e olan güveni, giderek azaldı.
Yorum Yazın