Kıbrıs İlim Üniversitesi (KİÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof . Dr. Ata Atun, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada; alt yapının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için Devlet ve Yerel yönetimlerin bütçelerindeki ilgili kalemlere yeterli para ayrılmadığını ifade ederek, “iyileştirmeler yapılmadığı ve gerekli tedbirler alınmadığı müddetçe, her ortalama üstü yağış, kar, don ve kasırga benzeri doğal olaylarda felaketler yaşamamız kaçınılmaz olacaktır” dedi.
KKTC altyapısının genellikle kurak iklime göre şekillendiğini ve öngörülemeyen doğa olaylarına karşı önlem geliştirilmediğini belirten Atun, KKTC’nin dışa bağımlı olan ekonomik yapısının, birçok yatırım alanında olduğu gibi altyapı konusunda da geniş kapsamlı düşünmeye engel olduğunu kaydetti. Devlet Daireleri arasındaki yetki karmaşasının felakete davetiye çıkardığını söyleyen Atun, özellikle sanayi bölgelerinde yaşanan çevre felaketinin nedenini, “kuruluşlar arasındaki yetki karmaşası ve bakım-onarım-geliştirme bütçesinin olmaması” şeklinde yorumladı.
“Bütçemiz ancak tamiratlara yetiyor”
Atun sözlerini şöyle sürdürdü: “Kıbrıs adasının son 2500 yıl içinde aldığı yağışların genel sınıflamaya göre az yağış sınıfında olması ve geçmişte büyük kuraklıklar yaşaması nedeni ile asırlardır adada süre gelmekte olan inşaat teknolojisi ve kültürü, geçmişte yaşananlara paralele olarak günümüze kadar gelmiştir. Genelde yollarımızdaki drenaj sistemi, az yağışa göre en basit bir şekilde yapılmıştır. Bunun ana nedenlerinden bir tanesi, 21 Aralık 1963 günü başlayan Rumların saldırılarından sonra Kıbrıslı Türklerin içe kapanık, kendi gelirlerine ve Türkiye’den gelen yardımlarla ayakta durmaya çalışan bir yönetim ve devlet kurmuş olmalarındandır. Bu yönetimlerin ve Devletin hiçbir zaman bütçesi denk veya artı gelir olmadığı için, alt yapıya harcanması için ayrılan meblağ her bütçe döneminde sadece tamiratlara yetmesi amaçlı asgari düzeyde kalmıştır. Bütçede alt yapıya ayrılan meblağ az ve yetersiz olduğu için de yollarımızın kaliteleri ve drenaj sistemleri, sellere göre olmayıp vasat yağmurlara göre yapılarak geçiştirilmiştir. Gerçekte mühendislerimizin tasarımları, her tür doğal olayı dikkate alarak yapılmasına rağmen bütçe yetersizliği nedeni ile bu tasarımlar olması gerektiği gibi gerçekleştirilememiştir. Sonuç olarak da ortalamanın üstünde gerçekleşen yağışlar felaketlere neden olmuştur.”
“Daireler fonksiyonsuz”
Derelerin sorumluluğunun Su İşleri Dairesi ve Kaymakamlığa ait olduğuna dikkat çeken Prof. Atun, bu iki dairenin de teknik, ekonomik, personel yetersizlikler nedeniyle görevini tam yapamadığını vurgulayarak şunları söyledi: “Ülkemizde Su İşleri Dairesi olmasına rağmen, fiiliyatta bütçede gerekli mali giderleri ayrılmadığı için, hiçbir bütçesi yani parası, yeterli personeli ve makineleri olamayan bir daire durumundadır. İlçe Kaymakamlıklarımız da personelleri olmasına rağmen, hemen hemen Su İşleri Dairesi ile aynı durumdadır. Bürokratik işlemlerin dışında özellikle Belediye hudutları dışındaki yerlerde herhangi bir iyileştirme, alt yapı yapma ve benzeri gibi işleri yapamayacak durumdadır. Derelerin sorumluluğu Su İşleri Dairesi ve Kaymakamlığa aittir. Göletlerin bakımı, ıslahı, temizlenmesi ve geliştirilmesi de sadece Su İşleri Dairesine aittir. Su İşleri Dairesinin bütçesinde de bunları gerçekleştirecek mali kaynak olmadığı için, bakımsızlıktan havzaları toprak ve mil ile dolan göletler, dağlardan gelen suyu tutamamaları nedeni ile köyler, kasabalar ve şehirler taşan suların etkisi altında kalmışlardır.”
“Belediyelerin işi daha zor”
Prof. Dr. Ata Atun açıklamasında, süregelen yağışların yarattığı olumsuzlukların önemli muhatabı olan belediyelerin işlerinin daha zor olduğunu söyledi. KKTC’nin çeşitli bölgelerinde son 23 yılda onlarca kez emirname değişikliğine gidilmesinin bugünkü sorunlarda payı olduğunu ifade eden Atun, emirnamelerle, kontrolsüz bir şekilde büyüyen kent nüfusunun mevcut alt yapıyı taşıyamaz hale geldiğini vurguladı. “Şehirlerin gelişmesinin nüfus artışını karşılayacak şekilde olması, trafik yoğunluğunun azaltılması, yeşil alanların düzenlenmesi, şehir içinde kullanımların kontrol altına alınabilmesi ve sıra dışı doğal olaylar sonrasında felaketler yaşanmaması için akılcı, 10, 20 ve 50 yıl ileriye dönük master planlar yapılması ve bütçeye alt yapının bu planlara uygun bir şekilde yenilenmesi için gerekli olan bütçenin sağlanması gerekmektedir” diyen Atun, sözlerini şöyle tamamladı: “Devletin ve yerel yönetimlerin bu çalışmalarına ilaveten, halka açık yapıların standartları ile ilgili yeni yasaların yapılması, kişisel kullanım için de her bölgeye özgü yapı standardı ile yapılaşma koşullarının saptanması ve uygulamaya konması gerekmektedir. Özellikle de yeni yolların yapımında artık drenaj sistemi olarak geleneksel hendek veya küçük çaplı borular değil, Kıbrıs iklimine uygun büyük çaplı borular ile girişlerinin asla kapanamayacağı menfez sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Alınacak tedbirlerden biri de Devlet Daireleri arasındaki yetki karmaşasına son vermek olmalıdır. Sanayi bölgelerinde yaşanan çevre, doğa, yol ve yapılaşma felaketinin nedeni kuruluşlar arasındaki yetki karmaşası ve bakım-onarım-geliştirme bütçesinin olmamasıdır.
Alt yapının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için Devlet ve Yerel yönetimlerin bütçelerindeki ilgili kalemlere yeterli bütçe ayrılmadığı, iyileştirmeler yapılmadığı ve gerekli tedbirler alınmadığı müddetçe, her ortalama üstü yağış, kar, don ve kasırga benzeri doğal olaylarda felaketler yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.”
Yorum Yazın