Babasının Kıbrıs'taki askeri hastanede görev yaptığı sırada 21 Aralık 1963 tarihinde Rumların sivil bölgede olan Türk mahallelerini bastığını anımsatan İlhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Babam Alayın baştabibi olarak görevli o sırada. Kendisi görev başındayken sivil bölgede evi basılıyor. Eşi, evde bulunan 3 çocuğu küvette katlediliyor. Bu olay tarihe Kanlı Noel Katliamı olarak geçiyor. Babam benim oğlumu şehit olan ortanca oğlu Kutsi'ye benzetirdi. Ve 40 yıl sonra adı Nihat Demirhan olan oğluma Kutsi diye seslenirdi. Rahmetli olduktan sonra şehitlikte çocuklarının yanına defnedildi, çocuklarına hasret giden bir baba olarak."
"ÇOCUKLARININ ŞEHİT OLDUKLARINI BİRKAÇ GÜN SONRA ÖĞRENMİŞ"
Babasını anlatırken duygularına hakim olamayarak sık sık gözyaşı döken Prof. Dr. İlhan, hastanedeki yoğun mesaisi nedeniyle eşi ve çocuklarının şehadetini birkaç gün sonra öğrendiğini belirttiği babası hakkında şu bilgileri verdi:
"Daha sonra Büyükelçimiz babamı çağırıyor. Ve ilk söylediği söz 'vatan sağ olsun'. Sonra cenazelerin Türkiye'ye nakli söz konusu oluyor. Elazığ'da İcadiye şehitliğinde defnediliyor. Babam da kendi tayinini Elazığ'a istiyor. Uzunca bir süre, 1963 yılından 1977 yılına kadar, askeri hastanede hekim ve daha sonra başhekim olarak görev yapıyor. Şehitlik hastane yolu üzerinde oturduğumuz yerde. Her gün gidiyor, ziyaret ediyor. Böyle bir hayat tarzı benimsiyor."
BU ACIYI YÜREĞİNDE HEP TAŞIDI
İlhan, babasının olaydan 8 yıl sonra annesiyle evlendiğini ve kendisinin dünyaya geldiğini anlatarak kendisi de bir hekim olarak duygularını şöyle paylaştı:
"Babam 92 yaşına kadar hiç unutmadı. Belki bize yansıtmadı ama bu acıyı yüreğinde taşıdı. Düşünün bir askersiniz, bir hekimsiniz. Siz cephede savaşıyorsunuz, sivil bölgede olan bir yer hiç aklınıza gelmeyecek şekilde eşinizi, 3 çocuğunuzu saklandığı yerde kurşunluyorlar. Bunu yapanların zaten insanlığı, inancı, dinini sorgulamak diye bir şeyimiz olamaz diye düşünüyorum. Bunun ötesinde bu bir insanlık suçu. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'a haklı gerekçesini oluşturuyor."
"ÇOCUKLARININ MEZAR TAŞLARINI SEVER, TEMİZLERDİ"
İlhan, babasının emekli olduktan sonra 5 yıl Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığı yaptığını hatırlatarak, "O zaman da 'Şehitlerin babası tüm çocukların babası oldu' denmişti. Hekimlikten sonra en severek yaptığı görevdi bu. Her sene bayramda memlekete Elazığ'a gittiğimizde çocuklarının mezar taşlarını sever temizlerdi. 90'lı yaşlarına kadar bunu yapardı. Oturduğumuz evin bahçesinde rahmetli eşi ve çocuklarının adına birer çam ağacı dikmişti. Tek tek onları sular, onlara çocuklarının ismini vermişti. Bunlar büyüdükçe, çamlar da estikçe çocuklarının kokusunu aldığını söylerdi." ifadelerini kullandı.
"HER ÅžEYÄ°NÄ° KAYBETTÄ° AMA 'VATAN SAÄž OLSUN' DEDÄ°"
İlhan, şefkatli, sevecen ve vatansever olarak tarif ettiği babasını şöyle anlattı:
"Babam her şeyini kaybetmesine rağmen hayattan vazgeçmeyen, ülkesini çok seven, şehitlik haberini alınca 'vatan sağ olsun' diyen biriydi. Bir hasta için 24 saate kadar hastanede kalabiliyordu. Böyle bir babanın oğlu olmak da çok zor. Mesleği seçerken babamın etkisi oldu. Biz de onun yolundan gitmeye çalışıyoruz. Bunları Türk toplumuna anlatmak tarihimize sahip çıkmak açısından çok önemli diye düşünüyorum."
ÅžEHÄ°TLÄ°KTE 5'LÄ° MEZARDA BÄ°RLÄ°KTE YATIYORLAR
Babasının vefat etmeden önce şehit olan eşi ve çocuklarını hatırlatarak, 'Ben artık kavuşuyorum' şeklinde konuştuğunu aktaran Prof. Dr. İlhan, "Babamın şehit çocukları ve eşinin yanına defnedilme isteği vardı. Devletimiz büyüklük gösterdi. Bir tarafta annemiz, bir tarafta çocuklar, bir tarafta babam, beşli mezarda birlikte yatıyorlar. Mekanları cennet olsun. Babam hayatta olsaydı şöyle derdim: 'Tüm evlatlar gibi sana layık evlatlar olmaya çalışıyoruz, gözün arka kalmasın.' Gittiği yerde evlatlarına kavuştuğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
Yorum Yazın