İsrail ordusunun önceki gün biber gazıyla öldürdüğü sekiz aylık bebek Leyla Gandur, dünya medyasının manşetlerinde. Bir İsrail insansız hava aracının attığı göz yaşartıcı gazla boğularak ölen sekiz aylık bebek Leyla Gandur'un annesi Meryem evladının cansız bedenine sarılırken çekilen fotoğraf, neredeyse bütün gazetelerde.
İngiliz Times gazetesi, öldürülen Filistinliler'den sekizinin 16 yaşın altında çocuklar olduğunu belirterek Leyla'nın amcası Mustafa Gandur'un "Her yerden gaz atıyorlardı. Hiçbir şey görülmüyordu. Gaz fişeklerini sayamıyordunuz bile" sözlerini sayfasına taşıyor.
Â
Gazete, Leyla'nın 17 yaşındaki annesi Meryem'in protestolara bir otobüs dolusu kadın ve çocuk arasında geldiğini, kalabalığa onlarca gaz fişeği atıldığında olayların uzağındaki bir çadıra götürüldüğünü aktarıyor. Leyla'nın kuzeni Cihad Gandur da "Ama sürekli ağlıyordu ve bir akrabamız cephe hattına daha yakın bir yerde olan annesine götürdü. Sonra yine gaz saldırısı oldu" diyor.
Leyla'nın annesi Meryem Gandur ağlayarak "Bırakın benimle kalsın. Onun için çok erken" derken, bebeğinin ölmesinden beri çok az şey söyleyen baba da kızının Filistin bayrağına sarılı bedenini kollarında camiye taşıdı, "Ona dua edin" diyerek ağladı.
Bu sabah Anadolu Ajansı'na (AA) konuşan Leyla'nın anneannesi Heyam Ömer de, "İşgal güçleri göz yaşartıcı gaz bombaları atmaya başladığında onu korumak istedim, eve getirdim. Bebeğin rengi değişmişti. Koşarak hastaneye götürdüm ancak doktorlar göz yaşartıcı gaz bombaları nedeniyle şehit olduğunu söyledi" dedi.
Gazze Şeridi'ndeki Sabre Mahallesi'ndeki evinden alınan Leyla'nın naaşı, dün defnedilmişti.
İngiliz The Guardian gazetesi de, başka bir çocuğun hikayesini öne çıkarıyor. Gazete, '14 yaşında kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını düşünen Filistinli kız' başlıklı haberinde Vesal Şeyh Halil'in ölmeden önce cenazesini planladığını yazıyor.
Guardian, Halil'in protestolar sırasında İsrail askerleri tarafından vurulması halinde, ya düştüğü yere ya da büyükbabasının yanına gömülmeyi vasiyet ettiğini belirtiyor.
Vesal'in babası Reem Ebu İrmana "Ölümün bu hayattan iyi olduğunu düşünüyordu. Gösterilere her gittiğinde, Allah'a şehit olmak için yalvarıyordu" diyor.
Ebu İrmana, hayatın Vesal ve diğer altı çocuğu için artık katlanılmaz hale geldiğini söylerken, ailesinin İsrail'de hiç görmedikleri bir köyden geldiğini ve üç kuşaktır Gazze'deki El Bureyj mülteci kampında yaşadıklarını anlatıyor.
Ebu İrmana ayrıca, Vesal'in Gazze'den hiç dışarı çıkmadığını da sözlerine ekliyor.
'İki milyon kişi tarih tarafından toplu şekilde cezalandırıldı'
Gazze'deki olayları ele alan başyazılar ve makalelerde de, Filistinli gençlerin umutsuzluğu vurgulanıyor.
Â
Times'ın 'Gazze'de çaresiz' başlıklı başyazısında "20 yıldır barışa doğru gerçek bir ilerleme sağlanamadı hatta uzaklaşıldı. Gazze'de, yoksul ve dar toprak bir parçasında çoğu aileleri ve kendileri için düzgün bir hayat isteyen iki milyon kişi tarih tarafından toplu şekilde cezalandırıldı" deniyor.
Guardian yazarı Jonathan Steele de Gazze'de hissedilen umutsuzluğu şu satırlarla anlatıyor:
"İsrail'in ambargoyu son vermesi karşılığında Hamas'ın bir ateşkes ilan etmesi teklifleri gözardı edildi. Sonuç ise genç Filistinlileri sınır hattında hayatlarını riske atmaya teşvik eden bir umutsuzluk. İsrail'in uzlaşmazlığına ve zulmüne dikkat çekmek isteyen Hamas'ın protestoları teşvik ettiği kesin. Ama genç göstericileri İsrail'in resmi sözcülerinin yaptığı gibi, 'Hamas'ın insan kalkanı' olmak için manipüle edilen robotlarmış gibi görmek çok sayıda Gazzeli'nin yaşadığı hakiki öfkeyi ve acıyı minimize etmektir."
ABD'nin Kudüs'e büyükelçiliğini taşıdığı 14 Mayıs'ta İsrail ordusu katliam yapmış, 60 Filistinli protestocuyu öldürmüştü. Dün gerçekleşen ölümlerle birlikte son sayı 62 oldu.
Â
Yorum Yazın