Doğal merak mı, ödüllendirilme arzusu mu? Çocukların okulda kendilerine not verilirken “pekiyi” alma umudu ya da “zayıf” alma korkusu yerine sadece öğrenme tutkusuyla öğrenmelerini sağlamak kulağa boş bir hayal gibi gelebilir. Ama belki de öyle değildir.
Tiffanie Wen – BBC
Çocuklar erken yaşlardan itibaren çevrelerini keşfetmeye doğal bir ilgi duyarlar. Bir tutam çimi incelerken de ailenin evcil hayvanıyla oynarken de hep her şeyin neden oluştuğunu, nasıl çalıştığını, dokununca ne hissettirdiğini, tadının neye benzediğini merak ederler. Uzmanlara göre, ödüllendirilmek ya da cezalandırılmamak için bir şey yapmayı, örneğin yemek masasında sessizce oturmayı, öğrenmeleri ise zamanla olur.
Davranışları yönlendiren bu ilk etmen içsel motivasyon (doğal merak) olarak bilinir. Diğeri ise dışsal motivasyondur (ödül ya da ceza). Peki ama çocukların öğrenmelerine yardımcı olmak için hangisi daha iyi bir yol sunar? Ödül dağıtmadan da çocukların öğrenmekten zevk almasını sağlamak mümkün mü?
Doğal merakın önemi
Kanada’nın Quebec eyaletindeki Laval Üniversitesi’nde motivasyon alanında uzmanlaşan Profesör Frederic Guay, “İçsel motivasyon çok erken yaşlarda başlar. Çocuklar proaktiftir. Doğaları gereği meraklıdırlar” diyor ve ekliyor:
“Eğitimcilerin ve eğitim sisteminin bu motivasyonu teşvik etmeleri gerekiyor.”
Guay ve ekibi, içsel motivasyon alanında ve öğrencilerin ilkokuldan üniversiteye dek aldıkları sonuçları inceleyen bir meta-analiz çalışması yürüttü ve çok yakında bu çalışmanın bulgularını açıklamaları bekleniyor.
Çalışma, 344 ayrı araştırma irdelenerek ve 200 binden fazla çocuktan oluşan bir örneklem üzerinde yapıldı.
Öğrenciler farklı motivasyon türlerini ölçmek amacıyla tasarlanan bir anketi doldurdu ve araştırma sonucunda belli bir konuya özel bir ilgi duyan öğrencilerin bu alanda daha başarılı, daha azimli ve daha yaratıcı oldukları gözlendi.
Bu alanda yürütülen diğer bazı çalışmalar da içsel olarak motive olmuş çocukların daha iyi öğrendikleri bulgusunu destekliyor. Almanya’da yürütülen bir çalışma, okudukları öykülere kendilerini kaptıran 7 ila 9 yaşındaki öğrencilerin, okuduklarını anlamakta diğer öğrencilerle rekabet etme arzusuyla öğrenmeye çalışan öğrencilere kıyasla daha başarılı olduklarını ortaya koydu.
Yine Almanya’da yapılan bir diğer araştırmada ise 8 ila 10 yaşındaki öğrencilerde içsel okuma motivasyonu ile okuduğunu anlama başarısı arasında paralel bir ilişki olduğu sonucuna varıldı. Motivasyonun dışsal olduğu durumlarda ise böyle bir ilişki tespit edilemedi.
Ayrıca içsel motivasyonun performans üzerindeki olumlu etkisi sadece çocuklara has bir durum da değil.
Örneğin West Point Askeri Okulu’ndaki öğrencileri neyin motive ettiği üzerine yapılan bir çalışma, içsel olarak motive olan öğrencilerin orduda rütbe sahibi olmalarının ve terfi etmelerinin çok daha muhtemel olduğu sonucuna vardı.
O zaman neden kırmızı kurdele takıyoruz?
İçsel motivasyonu teşvik etmenin önemi üzerine bu kadar çok kanıt olmasına karşın, ödül-ceza kültürü sınıflara ilk yıllarda sızmaya başlıyor. Öğrenciler başarılı olmayı ya da örnek davranışları teşvik etmek amacıyla kırmızı kurdelelerle ödüllendiriliyor, elmaları kızarıyor. Başarı durumlarını resmen belgelemek için karneler dağıtılıyor.
Anaokulundan ilkokul beşinci sınıfa dek öğretmenlerin ödül kullanımına dair yapılan bir araştırma, övgü gibi ödüllendirme yöntemlerini bütün öğretmenlerin kullandığını ortaya koydu.
Öğretmenlerin yaklaşık yüzde 80’i haftalık bazda, ileride ödül almak üzere biriktirmeleri için öğrencilere puanlar dağıtıyordu. Diğer bazı ödüllendirme biçimleri ise öğrenciye sınıfta ayrıcalık tanınması gibi şeylerdi.
ABD’nin Kaliforniya eyaletinde 9 yıl boyunca 5 ila 6 yaşındaki çocukların öğretmenliğini yapan Christine Dewart, üniversitede çocuk gelişimi üzerine eğitim aldığı sırada içsel motivasyon konusuna özel bir vurgu yapıldığını, ödüllendirme yönteminden ise kaçınıldığını belirtiyor.
Christine Dewart, buna karşın profesyonel hayatında, sınıfı idare etmek için ödüllendirme yöntemini kullanmanın ne kadar önemli olduğunu gördüğünü ifade ediyor. “Bir öğrencinin örnek davranışını takdir etmek diğer öğrencileri de aynı şekilde davranmaya teşvik ediyor” diyor.
Dewart, kaygı bozukluğu ve fiziksel saldırganlıkla ilgili sorunlar yaşayan bir öğrenciyi örnek veriyor:
“Kötü davranışlarıyla onu ön plana çıkarmak istemiyordum, bu yüzden ödüllendirme içeren bir davranış planını uygulamaya koydum. Kendisini kontrol edebildiği her 15 dakika için daha sonra kendi dilediği şekilde kullanmak üzere bir dakika kazanıyordu.”
15 dakika hedefi daha sonra 30 dakikaya çıkarıldı, akabinde de bütün bir ders saati boyunca öğrencinin sakin kalması ve dikkatini derse vermesi başarıldı. Bunda ödüllendirme yöntemi etkin olmuştu.
İçsel motivasyon arttırılabilir mi?
Çocukları eğitmek, doğal meraklarını körüklemek ve daha az heyecan verici ödevler için onları ödüllendirmek yöntemlerinin karışımından oluşan bir dengeye dayalıysa, ödevin kendisini ödül haline getirmek için ne yapabiliriz?
İskoçya’da Edinburgh Üniversitesi’nde gelişimsel psikoloji alanında öğretim üyesi olan Sarah McGeown, çocuğun içsel motivasyonunu teşvik etmek için öğretmen ve ailelerin yapabileceği bazı şeyler olduğu görüşünde. Örneğin, boş zamanlarda okuma alışkanlığı geliştirmek gibi.
Bunun için doğru okuma seviyesindeki kitapları bulmanın önemli olduğunu belirten McGeown, çizgi romanları ya da dergileri okumayı tercih ediyor olsa bile çocukların kendilerini birer okur olarak tanımlamalarını sağlamanın öneminin de altını çiziyor, “Çocukların gerçekten keyif aldıkları türleri ya da yazarları bulmalarına yardımcı olmak çok mühim” diyor.
Guay, çocukların seçim yapma hakları olduğunu hissetmelerini ve kendi iradeleriyle kendi istedikleri şeyleri yaptıklarını düşünmelerini sağlamanın önemine de dikkat çekiyor:
“Ödüllere odaklanmak yerine, öğrencilerle ilişkiye odaklanılmalı. Bu da öğrencilere kulak vermekten, olumsuz düşünceler bile olsa gayet normal olan hislerini anlamaya çalışmaktan geçiyor.”
Guay’a göre, belli bir aktiviteye karşı olumsuz duygular beslenmesi halinde, bu duyguları ele almak ve eğlenceli olmasa dahi neden bu aktiviteyi yapmanın değerli olduğunu açıklamak için zaman ayırmak da gerekli:
“Öğrenmeyi keyifli bulmasa da önemli bulan öğrenciler, içsel motivasyona sahip öğrenciler kadar pozitif sonuçlara ulaşabilirler.”
Geri bildirimler notları yükseltir mi?
Peki tüm bunlar, eğitim çağındakiler için belki de en bariz dışsal motivasyon olan, notlar açısından ne anlama geliyor? Hem Guay hem de McGeown, notlara değil bu süreçte verilen çabaya odaklanılması gerektiğini söylüyor. Ancak bazı öğretmenler işi çok daha ileri götürmeye niyetli.
Notları Terk Eden Öğretmenler (Teachers Going Gradeless) isimli Facebook grubunun kurucularından, İngilizce öğretmeni Aaron Blackwelder onlardan biri. Grubunun bugün 5 binden fazla üyesi bulunuyor.
Blackwelder, 1980’lerde 10 ila 12 yaşındaki öğrencilerin sadece not aldıklarında, hem not hem de geri bildirim aldıklarında ya da sadece geri bildirim aldıklarında nasıl bir performans gösterdiklerini inceleyen bir dizi araştırmadan ilham almış. Bu araştırmalara göre, sadece geri bildirim alan öğrencilerin ilgi ve performansı en yüksek seviyedeyken, not verilen öğrencilerin ilgi ve performansında düşüklük görülmüş.
Bunun üzerine Blackwelder, not vermek yerine öğrencilerine hakim olmalarını istedikleri bir dizi konu sunmuş ve ödevlerini sadece geri bildirimlerle değerlendirmeye başlamış.
Bazı öğretmenler metotlarına şüpheyle yaklaşsa da Blackwelder, bunun işe yaradığı görüşünde. Bazı öğrencilerin hiçbir şekilde ilgi göstermemesine karşın bu sayıda bir artış olmadığını, bu yöntemle derslerine dahil olan öğrencilerin ise ‘astronomik’ bir şekilde başarıya koştuklarını söylüyor.
Blackwelder, “Onlara yapıcı geri bildirimler vereceğime güveniyorlar çünkü benim tavrımın cezalandırıcı olmadığını görüyorlar” diyor ve ekliyor:
“Öğrenciler, aralarında daha yüksek not almak için herhangi bir rekabet olmadığından birbirlerine de daha çok güveniyorlar. Aslında hep birlikte başarılı olmak için birbirlerinin güçlü oldukları yanları da öne çıkarıyorlar.”
Buna karşın Blackwelder’dan her dönem sonunda öğrencilerine bir not vermesi talep ediliyor. Eğitim alanında faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşu olan Thomas B. Fordham Enstitüsü araştırma biriminin direktörü Adam Tyner, notların pratik bir amaca hizmet ettiğini belirtiyor.
Tyner, “Not vermenin en temel faydası, performansı damıtarak hem öğrencilerin hem de velilerin anlayabileceği tek bir figür haline getirmesi. Öğretmenler akademik performans kadar öğrencilerin günlük davranışlarını da notlarına yansıtabilirler, böylece öğrencinin bir konuyu bilip bilmemeleri kadar sınıfta nasıl davrandıkları gibi bilişsel özelliklerini de değerlendirebilirler,” diyor.
Ayrıca sadece geri bildirim modeliyle çalışan öğretmenlerin bile sonunda öğrencilere bir not vermek zorunda kalması sosyal bir gerçekliğe de işaret ediyor. O da şu ki bu öğrenciler büyüdüklerinde ve iş hayatına atıldıklarında, karşılarına muhtemelen maaş olarak çıkan dışsal motivasyon hayatlarında çok daha büyük bir rol oynuyor.
Ödüllerin yeri ne?
Belki de bu nedenle ileri yaşlardaki öğrencilerde, dışsal motivasyon performans üzerinde olumlu bir etkiye yol açabiliyor.
Adam Tyner, Ulusal Matematik ve Bilim İnisiyatifi’nin yaptığı ABD’de Kolejlere Hazırlık Programı çalışmasını hatırlatıyor. Bu programda lise öğrencilerine ileri düzeyde eğitim veriliyor, başarılı öğrenciler ve öğretmenler maddi teşviklerle ödüllendiriliyor.
Tyner, “Northwestern Üniversitesi’nden ekonomist Kirabo Jackson, bu programın koleje devam etme oranlarını yüzde 4,2 oranında arttırdığını ortaya koydu. Bazı bulgular hayret vericiydi. Örneğin Latin kökenli öğrenciler, bu teşvik programına dahil olduklarında gelir düzeyleri yüzde 11 oranında artıyordu” diye konuşuyor.
Tyner, dışsal motivasyon etkenlerinin mevcut içsel motivasyon unsurlarını baltalayabildiğini ancak bunun tersinin de söz konusu olabileceğini söylüyor. Ayrıca çocukların her zaman içsel motivasyona sahip olmalarını beklemelerinin de gerçekçi olmadığının altını çiziyor:
“Araştırmacılar, içsel motivasyonun zaten çok yüksek olduğu durumlarda dışsal motivasyona yer vermenin tehlikeli olabileceğini, halihazırda keyif alınan bir deneyimin yeniden tanımlanmasına, bundan para kazanabilirim denilmesine yol açabileceğini söylüyor. Ancak gençlerin okul çalışmalarında, özellikle de matematik gibi zor ve teknik konularda, birçok öğrencinin içsel motivasyonu bulunduğunu sanmıyorum.”
Ayrıca her iki motivasyon unsuru birbirini destekler şekilde de kullanılabiliyor.
Tyner, “İçsel ve dışsal motivasyonun birbirini dışladığı gibi bir söylenti var. Halbuki dışsal motivasyon bir öğrencinin öğrenmesini sağlayabilir. Öğrenmek insana güç verir. Bu sayede, dışsal motivasyon sayesinde, öğrencinin kendine güvenini de artabilir” diyor.
Yorum Yazın