Dünya genelinde 50 genetik merkezi araÅŸtırmacılarından kurulan "Covid Ä°nsan GenetiÄŸi Konsorsiyumu"nun ağır hastalar üzerinde yaptığı araÅŸtırma, kronik rahatsızlığı olmamasına raÄŸmen yoÄŸun bakımda tedavi görenlerin genetik yapısının, virüse karşı savaÅŸan "tip I interferon" isimli protein grubunu üretemediÄŸini ortaya çıkardı.Â
Bilim insanları, çalışma ile kimlerin ağır hasta olacağını, kimlerin ise asemptomatik şekilde hastalığı geçireceğini de artık genlere bakarak öngörebilmenin mümkün hale gelebileceğini belirtti.
Araştırmanın sonuçları, Science dergisinde yayınlanan iki makale ile bilim dünyasına duyuruldu.
AraÅŸtırma, tüm dünyadan yaklaşık 50 genetik merkezi ve yüzlerce hastanenin katılımı ile yürütüldü. Asya, Avrupa, Amerika, Avustralya ve Orta DoÄŸu ülkelerinin yer aldığı ve "Covid Ä°nsan GenetiÄŸi Konsorsiyumu" olarak da adlandırılan çok uluslu araÅŸtırmanın yönetim kurulu üyeliÄŸini Bilkent Ãœniversitesi Fen Fakültesi Dekanı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÃœBA) Ãœyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik yaparken ana ekibin klinisyenleri arasında SaÄŸlık Bilimleri Ãœniversitesinden Prof. Dr. Kadriye Kart YaÅŸar, Prof. Dr. Nevin HatipoÄŸlu, Dr. Sevtap ÅženoÄŸlu ve Dr. Åžemsi Nur Karabela yer aldı.Â
Tayfun Özçelik, çalışmaya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Coronavirüsün özellikle 65 yaş üstünde tehlikeli boyutlara varabildiğini, 50 yaş altındakilerde de ağır seyredebildiğini, bunun nedenini bütün dünyanın merak ettiğini dile getirdi.
Bunun için 28 ülkeden 50 genetik merkezinden ve 150'ye yakın hastanenin bir araya gelerek "Covid Ä°nsan GenetiÄŸi Konsorsiyumu"nu oluÅŸturduÄŸunu bildiren Özçelik, çalışmalara Covid-19'a yakalanmış bireylerin genlerini inceleyerek baÅŸladıklarını belirtti.Â
Bağışıklık sistemini oluÅŸturan hücrelerin vücutla olan haberleÅŸmesinde yer alan genlerde bozukluklar olabileceÄŸi hipotezinden yola çıktıklarını anlatan Özçelik, Türkiye'den 60, dünyadan 600 olmak üzere toplam 650 ağır Covid-19 hastasının genomlarını incelediklerini anlattı.Â
Özçelik, bunun sonucunda hastalığa ağır yakalanan kişilerin, interferon sinyal ileti yolunda yer alan genlerinde doğuştan gelen mutasyonları tespit ettiklerini, bu nedenle de vücutta antikor oluşumunun sekteye uğradığını ortaya çıkardıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Hastalığı ağır geçirenlerde vücudu virüslerden koruyan ve 17 proteinden oluÅŸan tip I interferon bulunmadığı tespit edildi. Böylece hayatı tehdit eden ağır Covid-19 hastalığının genetik ve immünolojik nedenleri keÅŸfedilmiÅŸ oldu.Â
Araştırmada, ağır Covid-19 hastalarının yüzde 10'undan fazlasında antikorlarının virüsü değil, bağışıklık sisteminin kendisini hedeflediği ortaya çıktı. Yine ağır Covid-19 hastalarının yaklaşık yüzde 4'ünde doğuştan gelen genetik mutasyonların olduğu gösterildi. Her iki durumda da temel mekanizmanın aynı olduğu görüldü: Şöyle ki hastalarda vücudu virüslerden koruyan ve 17 proteinden oluşan tip I interferon bulunmadığı tespit edildi. Böylece ister oto-antikorların nötralizan etkisi sonucu olsun ister mutasyona uğramış genlerin bir neticesi sonucunda gelişsin, günümüze dek yeterli düzeyde anlaşılamayan ağır Covid-19 hastalığının moleküler yapısının bir protein grubunun eksikliğinden kaynaklandığı anlaşıldı. Böylece 20'li yaşlarda olup herhangi bir kronik hastalığı olmamasına rağmen ağır seyreden bir klinik tabloyla yoğun bakımda tedavi gören kişilerin genetik yapıları açıklığa kavuşmuş oldu. Araştırma, kadınlara oranla erkeklerin neden daha çok kaybedildiklerini de açıklar nitelikte."
Bu araÅŸtırma ile ilk kez, yaÅŸamı tehdit eden Covid-19'un tip I interferon sinyal ağının bozulmasından kaynaklandığının ortaya çıktığını bildiren Özçelik, "Kimlerin ağır hasta olacağı, kimlerin ise asemptomatik ÅŸekilde hastalığı geçireceÄŸini de artık genlere bakarak öngörebileceÄŸiz. Bunun için tüm dünyada genetik testlerin yapılması gündeme geliyor." dedi.Â
Tedavide aşının önemli olduğunu, ikinci önemli noktanın da tedavi edici ajanlar olduğunu anlatan Özçelik, şöyle konuştu:
"Åžu an tedavi edici ajanlar var ama bunlar spesifik deÄŸil. Bu araÅŸtırmanın sonuçlarına göre ileri sürdüğümüz sav, interferon sinyal ileti yolunu direkt olarak uyaran beta interferon ilacının erken dönemde kullanılmaya baÅŸlanması bu hastaların çabuk iyileÅŸmesi için anahtar niteliÄŸinde olabilir. Çalışma bize interferon tabanlı tedavilerin gerekliliÄŸini ve önemini göstermiÅŸ oldu."Â
Konsorsiyumun her hafta toplantı yaptığına iÅŸaret eden Özçelik, "Geçen pazartesi yapılan toplantıda alınan karar, 'ÅŸu anda dünyada Covid tedavisi klinik incelemelerinde var olan hastalara beta interferon gibi ajanları vermeye baÅŸlayalım mı?' yönünde. Tedavilerde etik kurul izinleri önemli bir safhayı oluÅŸturuyor. Bu izinlerin alınmaya baÅŸlamasıyla ilgili adımlar atılmaya baÅŸlamış bulunuyor. Bu ajanların kullanılması kurtarıcı olabilir mi? Konsorsiyumun öncelikli çalışması bunun üzerine yoÄŸunlaÅŸmıştır." diye konuÅŸtu.Â
Konsorsiyumun eÅŸ baÅŸkanlığını yürüten Rockefeller Ãœniversitesi öğretim üyesi Profesör Jean-Laurent Casanova ve ABD Ulusal SaÄŸlık Enstitüsü araÅŸtırmacısı Dr. Helen Su ise "Bu araÅŸtırmanın sonunda Covid-19 moleküler temelleri en kapsamlı ÅŸekilde anlaşılan bulaşıcı hastalık haline geldi ve ağır hastaların yaklaşık yüzde 15'inde nedensel iliÅŸki kurulmuÅŸ oldu." bilgilerini verdi.Â
COVID-19 GENETİĞİ
Özçelik'in verdiÄŸi bilgilere göre, Coronavirüsün insanları farklı ÅŸekilde etkilemesinin nedeni bir bilmece gibi karmaşık bir durum. Virüs, bazı insanlarda semptom göstermiyor ve kısa sürede atlatılıyor, bazılarında birkaç gün içinde öldürücü bir tablo ile sonuçlanabiliyor.Â
Konsorsiyum, 2020 yılının ÅŸubat ayından itibaren binlerce Covid-19 hastasının genetik yapısını inceleyerek klinik farklılıkların moleküler temellerini araÅŸtırmaya baÅŸladı.Â
AraÅŸtırmanın bir kolunda ağır zatürre ile seyreden ve yüzde 14'ü kaybedilmiÅŸ 650 Covid-19 hastasının kan örnekleri genetik incelemeye alındı. Kontrol olarak ise hastalığı asemptomatik veya hafif geçiren 530 birey incelendi. Ä°lk aÅŸamada vücudun influenza virüsüne karşı yanıtında kritik öneme sahip olduÄŸu bilinen 13 genin DNA dizisi iki grup arasında karşılaÅŸtırıldı. Bu genlerin tip I interferon yanıtını düzenleyen genler olduÄŸu biliniyordu.Â
Hastalığı ağır geçiren bireylerin anlamlı bir bölümünün bu 13 gende nadir görülen mutasyonları taşıdıkları ve yüzde 3'ten fazlasının ise işlevsel bir gene sahip olmadığı kısa bir süre içinde anlaşıldı. Bunun üstüne yapılan hücre biyolojisi incelemeleri ile söz konusu hastaların, Covid-19'a karşı tip I interferonu hiç üretmedikleri saptandı.
Doğuştan gelen bağışıklığın bir parçası olan moleküller olan interferonlar, özellikle virüslere karşı hücrenin hızlı yanıtında önemli görevler alıyorlar. İnterferon tip I yol ağını etkileyen mutasyonlara sahip insan fibroblast hücrelerinde yapılan incelemeler, bu hücrelerin Coronavirüse karşı daha hassas olduklarını ve karşı gelemeyerek öldüklerini gösterdi.
GÄ°ZEMLÄ° BÄ°R OTOÄ°MMÃœN HASTALIK
Araştırmanın bir sonraki aşamasında otoantikor üretiminin Covid-19 için de geçerli bir senaryo olup olmadığı sorusuna yanıt arandı.
Covid-19'a bağlı olup yaşamı tehdit edici düzeyde zatürre görülen 987 hastanın yüzde 10'undan fazlasında enfeksiyonun başlangıç aşamasında interferonlara karşı otoantikorların gelişmiş olduğu tespit edildi. Bu hastaların yüzde 95'inin erkek olduğu görüldü.
Biyokimyasal deneyler bu otoantikorların interferon tip I etkinliğini bozduğunu teyit etti. Bazı durumlarda bu otoantikorlar enfeksiyon öncesinde hastanın kanında tespit edilebilirken bazılarında bunların enfeksiyonun erken safhasında ve bağışıklık sistemi henüz bir yanıt vermemişken mevcut olduğu görüldü.
TEDAVÄ° Ä°LE Ä°LGÄ°LÄ° YENÄ° YAKLAÅžIMLARIN ÖNÃœ AÇILDIÂ
Bu buluÅŸlar tedavi ile ilgili yeni yaklaşımların da önünü açtı. ÖrneÄŸin, kronik viral hepatit tedavisinde kullanılan iki çeÅŸit interferon bulunduÄŸu iyi biliniyor. Â
COVID Ä°nsan GenetiÄŸi Konsorsiyumu baÅŸka interferon sinyal iletimi yol aÄŸlarını ve Covid-19'u ağır geçiren hastaların bağışıklık yanıtının farklı yönlerini etkileyebilecek genetik deÄŸiÅŸimleri incelemeye devam ediyor.Â
Yorum Yazın