Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerine yönelik, "Ben diyorum ki karar merciinde olan onlar. Onlar, bize kapıyı kapatsın biz kararı rahat veririz. Çok da meraklı değiliz, bunu da söyleyeyim ama onlar istiyorlar ki Türkiye buradan kaçsın, yok, biz hiçbir zaman minderden kaçmadık. Minderden kaçan olmayız. Minderden kaçan onlar olsun. Kararlarını versinler, bizim kararımız kolay." dedi.
Erdoğan, New York Plaza Otel'de, Birleşmiş Milletler (BM) Kentler ve İklim Değişikliği Özel Temsilcisi ve eski New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg tarafından düzenlenen "Bloomberg Küresel İş Forumu"nda soruları yanıtladı.
"Batı'ya karşı bir hayal kırıklığından bahsettiniz. Avrupa Birliği'nden Jean-Claude Juncker, 'Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden uzaklaştığını ve aradaki köprüyü attığını' söyledi. Bazı açıklamalarınızla siz de biraz tahrik ediyorsunuz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?" şeklinde bir soru üzerine Erdoğan, tüm dünyaya seslenmek istediğini belirtti.
Erdoğan, Türkiye'nin 1959'da gayri resmi olarak Avrupa Birliği'ne müracaat ettiğini hatırlatarak, "Sene 1963 ve Türkiye resmi olarak müracaatını yaptı. 54 yıldır Türkiye, Avrupa Birliği'nin kapısında bekletiliyor. Acaba bana şunu söyleyebilir mi Juncker, 'Senden daha geç veya daha erken buraya gelip girenler oldu' diyebilir mi? Türkiye uygulanan aslında siyasi bir ambargodur bu ve Türkiye'nin kişiliğine, şahsiyetine yönelik bir saygısızlıktır bu. Avrupa Birliği müktesebatına ters bir yaklaşımdır bu. Bugün git, yarın gel. Bize yalan söylediler, bize doğru konuşmadılar." değerlendirmesinde bulundu.
"BİZ HİÇBİR ZAMAN MİNDERDEN KAÇMADIK"
Son olarak da mülteciler meselesinde 2016'nın temmuz ayında "Size 3 milyar avro vereceğiz' şeklinde açıklama yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunu bize vermiyorlar. Kime verecek bunu? Mültecilere verecek. Kendi belirledikleri kuruluşlar vasıtasıyla verecek. Ondan sonra 'yıl sonuna kadar da 3 milyar avro daha vereceğiz' dediler. Gelen rakam ne? Gelen rakam şu an itibariyle 820 milyon avrodur. Şimdi, dürüstlük nerede? Yok.
Türkiye, şu anda müzakere masasında. Bakınız, çok ilginçtir. Sarkozy, Fransa'nın başında, Merkel Almanya'nın başına geldi. Geldikleri ana kadar, ben Liderler Zirvesi'ne katılıyordum. O zaman Chirac vardı Fransa'da, Almanya'da Schröder vardı ve üçlü olarak bizim çok yapmış olduğumuz toplantılar vardı. Onlar, bizi adeta hazırlıyorlardı ama ne zaman Sarkozy geldi, ne zaman ki Merkel geldi... Bir defa müzakereci diye düşünülen bu ülkelerin Liderler Zirvesi'ne katılmasını yasakladılar, kaldırdılar. Fasıllar aç-kapa olarak yapılıyordu o zaman. Peki, bunların gelişiyle ne oldu? Bir defa 'aç-kapa'yı kaldırdılar, sadece 'aç' fasılda yapılıyor, 'kapama' yok. Fasılların adedi neydi? 15 fasıl vardı. Bu da ne yaptılar, 35 fasla çıkardılar. Bunlar kime karşı yapıldı? Bunlar, sadece Türkiye'ye karşı alınan önlemlerdir. Juncker, önce bana bunu izah etsin? Juncker ile ben iyi tanışırım."
"Türkiye, neden hala ısrar ediyor ve bunları çekiyor?" şeklindeki soru üzerine de Erdoğan, "Çok güzel bir soru. Ben diyorum ki karar merciinde olan onlar. Onlar, bize kapıyı kapatsın biz kararı rahat veririz. Çok da meraklı değiliz, bunu da söyleyeyim ama onlar istiyorlar ki Türkiye buradan kaçsın, yok, biz hiçbir zaman minderden kaçmadık. Minderden kaçan olmayız. Minderden kaçan onlar olsun. Kararlarını versinler, bizim kararımız kolay." yanıtını verdi.
"HAPİSTE DEDİKLERİNİZİN ÇOĞU GAZETECİ DEĞİL, ÇOĞU TERÖRİST"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyanın diğer yerleriyle kıyasla çok fazla gazeteci sizde hapishanede, suçlardan veya ihanetlerden orada olduğunu söylüyorsunuz. ABD'de de esasında birçok gazete veya dergiyi görüyorsunuz. Trump eleştiriliyor. Gerçekten çok da ağır eleştiriliyor ama onlara karşı bir şey yapılmıyor. Siz gazetecilerin, gazetecilik dışında suçlardan içeride olduğunda hala ısrarcı mısınız?" şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:
"Burada yanlış bir iletişiminiz var, önce onu düzeltelim. Bu, hapiste dediklerinizin çoğu gazeteci falan değil, bunların çoğu terörist. Bunların çoğu, birçok bombalama olaylarına adı karışmış, birçok kısmı bunların hırsızlığa karışmış, hatta hatta bankamatikleri soyarak yakalanan bunların içinde birçokları var. Yani 'gazeteciyim' demekle gazeteci olunmuyor. Bunların birçoğu böyle fakat ne yazık ki dışarıdakiler 'Ben gazeteciyim' dediği zaman bunları gazeteci sayıyor. Şu anda her yerde yargı makamı var. Bizde de yargı makamı var. Yargı makamı bunlarla ilgili kararını veriyor ve çıkması gerekenler varsa çıkar ama bunların birçoğu ajanlık görevi yapıyorsa, onlar da bunun hesabını verir. İşte, Türkiye'deki olay da bu.
Şimdi Amerika ile bunu mukayese etmeye kalkarsanız o zaman durum çok daha farklı olur. Şimdi, 'Sayın Trump'a hakaret edenler içeride değil' diyorsunuz. Tayyip Erdoğan'a hakaret edenlerin sayısını biliyor musunuz? Tüm ailemi, bu hakarette muhatap alarak bana her türlü hakareti yapanların siz acaba sayısını biliyor musunuz? Ben bunları sayamıyorum bile ama her zaman sabretmişimdir ve böyle bir şey benim şahsımdan, kişiliğimden kaynaklanan değildir. Bunlar, teröre karışmışlardır ve PKK terör örgütünün hepsi içindedir, yandaşlarıdır ve bir kısmı da FETÖ mensuplarıdır, yandaşlarıdır, içindedir. Yargı da bunlarla ilgili kararını vermiştir. Dolayısıyla yargı bağımsızdır, yargıya müdahale edemeyiz. Böyle bir şey söz konusu değil.
16 Mayıs'taki ABD ziyaretini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Beyaz Saray'a girerken, PKK'lı göstericiler siz onlara 'aktivistler' diyorsunuz; orada her türlü gösteriyi yapıyorlar. Polisin, onlara müdahale etmediğini gördüm. Daha sonra büyükelçilik rezidansına geçtik. Büyükelçilik rezidansına geçtiğimiz zaman orada da yine aynı şekilde, yakın mesafede gösteri yapıyorlar ve polisin onlara ne yazık ki müdahale etmediğini gördüm. Bu defa, yakın mesafedeler. Benim kendi korumalarım, beni korumakla görevli olanlar ister istemez duruma müdahale etmek durumunda kaldı. Haklı. Oradaki Türkiye'nin vatansever evlatlarından bazılarına megafonla vurdular ve başı gözü kan revan içinde kaldı. Çok ilginç, onlardan kimseyi almadılar içeri. Benim korumalarım hakkında soruşturma açtılar. Çok ilginçtir, bunların içinde 4 tanesi olay mahallinde yok, hatta 2 tanesi Amerika'ya hiç gelmiş değil. Neredesin sen Amerikan yargısı?"
Bu konuyu ABD Başkanı Donald Trump ile görüştüğünü belirten Erdoğan, Trump'ın konunun takipçisi olduğunu ifade ettiğini söyledi. Erdoğan, "Tamamen siyasi bir tavır söz konusu. Çünkü, bu kararı veren savcının kimliğini gayet iyi biliyoruz. Kimliğini gayet iyi bildiğimiz için de buradaki bu alınan kararın ne denli yanlış olduğu, tabii ben Sayın Başkan'a da söyledim. Kendileri de 'takipçisi konumunda olduğunu, federal devletten kaynaklanmadığını, eyaletten kaynaklanan bir durum olduğunu' söylediler. Temenni ederim ki bu yanlış düzelir." diye konuştu.
"YARGILAMA SÃœRECÄ°NDE OLMADIÄžI HALDE BUNLAR BÄ°ZE VERÄ°LMÄ°YOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye ile alakalı konuların hep insan hakları ve diğer şekillerde geliyor. Bu tabloyu değiştirmek ister miydiniz? Türkiye, nasıl algılanmak istiyor Batı'ya karşı?" sorusu üzerine de şu yanıtı verdi:
"Eğer insan haklarındaki pozitif gelişmeyi öğrenmek istiyorsanız, Türkiye'ye gelin. Batıda öyle insan hakları noktasında adalet aramayın.
Terör örgütü mensupları Türkiye'den kaçıyor, sığındıkları yer neresi biliyor musunuz? Almanya. Şu anda ben Almanya'ya 4 bin 500 dosya verdim terör örgütleriyle ve teröristlerle ilgili. Geri dönüş yok. FETÖ ile ilgili aynı şekilde. Amerika'ya 85 koli gönderdim FETÖ'nün başıyla ilgili olarak. Bunlar yargılama sürecinde değil. Bizimkiler, yargılama sürecinde. Yargılama sürecinde olmadığı halde bunlar bize verilmiyor. Şimdi, burada adalet nerede acaba? Ülkemde darbe girişiminde bulunacaklar, devletimizi yıkmaya yönelecekler. Devletimizi yıkmaya yönelenleri savunanların yaklaşım tarzı adil midir? Her şeyden önce bir defa hukuk içerisinde hareket etmek asıl olandır ama bunlar hukuk içerisinde değil ne yazık ki siyasi manevralarla kararlar verip, böyle bir yaklaşım tarzı içerisinde oluyorlar. Bu da bizleri ciddi manada üzüyor."
Yorum Yazın