“Maalesef bu konuda Başbakan ve Başbakan Yardımcısı ile yaptığım görüşmeler olumlu bir sonuç yaratmamıştır” diyen Akıncı, bazı konulara dikkat çekmek istediğini belirterek görüşlerini 6 maddede sıraladı.
“MÜZAKERELER BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANSA DA ÇÖZÜM İHTİYACI ORTADAN KALKMIŞ DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakereler Crans Montana’da başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, adamızda karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm ihtiyacı ortadan kalkmış değildir” vurgusu yaparak, sorun devam ettikçe, çözüm ihtiyacı ve arayışının da süreceğini belirtti. Akıncı, “Her koşulda bu adada iki toplum arasında barış içinde yaşamanın yollarını bulmak, hepimizin ortak sorumluluğu olmaya devam etmektedir” dedi.
Bu çerçevede ve özellikle müzakere olmayan bir ortamda, ilişkileri daha da gerginleştirecek davranışlardan kaçınmak gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:
“2003’te iki taraf arasında geçişler kolaylaştırıldıktan sonra, 1975’teki koşulların artık var olmadığı bir gerçek olmakla birlikte, yapacak başka iş kalmamış gibi, gönderilen gıda ürünlerinden vergi talep etmek, ortamı daha da kötüleştirmekten başka bir işe hizmet etmeyecektir.
Akıncı, “2003’te kapıların karşılıklı geçişlere açılmasından sonra, KKTC’de adına artık ‘mahsur’ denebilecek insanların olmadığı bir gerçektir” diyerek bu nedenle 1975’te yapılan 3. Viyana Antlaşması’nın yorumlanmasında Rum tarafı ve BM ile yeni bir anlayış geliştirmek için uzlaşma aramanın yanlış olmadığını kaydetti ve “Ne var ki böylesi bir uzlaşma sağlanmadan tek taraflı bir kararla var olan bir uygulamayı ortadan kaldırmak da doğru değildir”
“BU TÜR KARARLAR KENDİ AYAĞIMIZA KURŞUN SIKMAKTAN FARKSIZ”
“Kıbrıs sorunu bağlamında tüm ilgili çevreler Kıbrıs Türk tarafının süreçteki yapıcı yaklaşımlarını takdirle karşılamaktayken, bu tür kararlar kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan farksızdır. Rum tarafının son günlerde Kıbrıs Türk halkını hor gören, küçümseyen, azınlık olarak tanımlayan çağdışı yaklaşımları giderek tırmanmaktadır. Tüm bunları uluslararası kamuoyuna anlatmak yerine Kıbrıs Türk halkını zora sokacak davranışlara gerek yoktur. Üstelik BM Genel Sekreteri Guterres’in raporunun resmileşmesinin beklendiği bu günlerde böylesi bir davranış, Kıbrıs Türk Halkı’nın haklı konumuna zarar vermekten öte bir işe yaramayacaktır.”
Yorum Yazın