Açıklamada “Bütün bunların ardından sonuç olarak mahkemenin ürettiği kararın, YÖDAK’ın mevcut yapısına, işleyişine ve yönetimine ilişkin herhangi bir tartışma yaratacak türden bir karar olmadığını bir kez daha anımsatmakta yarar vardır.” denildi.
Açıklama şu şekilde:
Emekli Başsavcı Muavini Hakkı Celal Önen tarafından yürütülen soruşturma neticesinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından 14 Aralık 2016’da görevinden alınan eski YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş’un Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı dava sonuçlanmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararı henüz yayınlanmamış olmakla birlikte medyada yer alan bazı haber ve yorumlar üzerine aşağıdaki hususların kamuoyunun bilgisine getirilmesi ihtiyacı doğmuştur:
Öncelikle açıklığa kavuşturulması gereken nokta, mevcut YÖDAK Başkanının durumuna ilişkindir. Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş’un görevden alındığı tarihte atanan mevcut YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Akile Büke’nin atamasının geçerli olduğu, ilk günden beri yürütmekte olduğu görevine devam etmesinin önünde hiçbir hukuki engel bulunmadığı mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Yüksek İdare Mahkemesi, davacının, mevcut YÖDAK Başkanının atamasının hükümsüz ve geçersiz sayılmasına ilişkin talebini reddetmiştir. Dolayısıyla YÖDAK’ın bugüne kadar aldığı tüm kararlar geçerlidir ve Prof. Dr. Akile Büke’nin YÖDAK Başkanlığı, atandığı günden bu yana kesintisiz biçimde ve aynen devam etmektedir.
Mahkemenin Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş’un görevden alınmasına ilişkin olarak aldığı karar ise içerik değil usul yönündendir. YÖDAK’ın daha sonra değiştirilen yasası, YÖDAK Başkan ve üyelerinin “Yüksek Mahkeme yargıçlarının tabi olduğu koşullarda Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınabileceğini” düzenliyordu. Nitekim Cumhurbaşkanı tarafından Soruşturma Memuru olarak tayin edilen emekli Başsavcı Muavini Hakkı Celal Önen, tanıkların yazılı ifadelerini ve eski YÖDAK Başkanının 25 sayfalık yazılı savunmasını almış ve bunların yanı sıra ilgili belgeler üzerinden ulaştığı kanaati raporla iletmiştir.
Mahkeme kararında, YÖDAK Başkanının görevden alınmasını gerektirecek koşulların oluşup oluşmadığına ilişkin hiçbir saptama yoktur. Dolayısıyla karar, görevden alma işleminin olgular bakımından yanlış olduğuna dair herhangi bir bulgu içermemektedir. Mahkeme, yazılı ifade alınmasının yetersiz olduğu ve Cumhurbaşkanının huzurunda bir “duruşma” yapılması gerektiği yorumundan hareket ederek, görevden alma işleminin etkisiz olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Mahkeme kararına konu olan soruşturma süreci başlatılmadan önce, Başsavcılık başta olmak üzere, Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Ombudsmanın görüş ve bilgilerine başvurulmuştur.
Başsavcılık tarafından Cumhurbaşkanlığına iletilen görüşte, yasada görevden almada uygulanacak prosedüre ilişkin bir düzenleme bulunmadığına dikkat çekilmiş ve bundan hareketle Cumhurbaşkanı ya da görevlendireceği bir kişi tarafından soruşturma yapılması önerilmişti. Görüşte, ilgili kişi hakkında yazılı bir soruşturma süreci yürütülmesinin en uygun yöntem olacağı da ifade edilmişti.
Baronun ilettiği görüşte de “ileri sürülen iddiaların doğru olup olmadığının kimin tarafından ve nasıl saptanacağı hususunda ilgili yasada düzenleme bulunmadığı” vurgulanmış ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak bir soruşturma memuru tarafından “nihai bir rapor” tanzim edilmesi önerisi getirilmişti. Baro, soruşturma memurunun emekli bir yargıç, emekli bir savcı ya da kıdemli bir avukat olmasını tavsiye etmişti.
Ombudsman tarafından iletilen görüşte de tıpkı Başsavcılık ve Baro gibi Yükseköğretim Yasasında disiplin soruşturmasının nasıl yapılacağına ilişkin belli bir prosedür veya hukuksal düzenleme olmadığına dikkat çekilerek, Cumhurbaşkanının bir soruşturma memuru atamasının en doğrusu olacağı vurgulanmıştı.
Cumhurbaşkanlığına iletilen hiçbir hukuki görüşün ayrıntısında, Yüksek İdare Mahkemesinin kararında yer alan türde bir disiplin duruşmasından söz edilmemiştir.
Cumhurbaşkanlığının ve Cumhurbaşkanının hukuki konularda ne kadar hassas olduğu herkesçe bilinmektedir. Sonuçta ortada görevden alma yöntemine ilişkin olarak eksik bir mevzuat, hukuk çevrelerinden alınan görüşler doğrultusunda yürütülen bir süreç ve eski bir Başsavcı Muavini tarafından tamamlanan bir soruşturma söz konusudur.
Bütün bunların ardından sonuç olarak mahkemenin ürettiği kararın, YÖDAK’ın mevcut yapısına, işleyişine ve yönetimine ilişkin herhangi bir tartışma yaratacak türden bir karar olmadığını bir kez daha anımsatmakta yarar vardır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Yorum Yazın