Zaim; “Gelenekten yararlanarak, nasıl? sinema dilinin zenginleştirilebileceği meselesi, benim için önemlidir.”
Toplumsal hafızanın çok önemli bir bölümünü ortaya koyan geleneklerin değerlendirilmesi konusu ile uzun süreden bu yana ilgilendiğini belirten Derviş Zaim; “Gelenekten yararlanarak, nasıl? sinema dilinin zenginleştirilebileceği meselesi benim için önemlidir. Muhtemel kaynaklardan birinin, gelenek olduğunu söyleyebilirim.Tek kaynak değil elbette, böyle bir iddiam yok ama, olursa enteresan sonuçlar doğurma ihtimali ortaya çıkabilir diye düşünüyordum.” dedi.
Son filmi ‘Rüya’nın proje aşamasına değinen Zaim; “Bunun bir parçası olarak mimariye de ilgi duyuyordum, ama yazdığım senaryoyu çekmek, çok da içimden gelmiyordu. Çünkü, bir şekilde hazır olmadığını düşünüyordum. Mekanın kendisinden hareket ederek yazılmaya çalışılmış bir filmdir. Ama mekanı gördüm, senaryo ortaya çıktı, doğrudur. Şunu da eklemem gerekiyor. Daha önce de mimari üzerine yapacağım bir filmin, tartışabileceği meselelerin neler olduğuna dair okumuşluğum, kalem oynatmışlığım vardır. Dolayısıyla sıfırdan başladığımı söyleyemem. Bir başka sanattan yararlanıp, onu sinema dili içerisinde ifade etmek söz konusu edildiği zaman bunu birkaç şekilde yapmanız mümkün, kabalaştırarak anlatmaya çalışayım, biçimsel bir esinlenme olabilir, içerik olarak bir esinlenme olabilir. Diyelim ki, bir geleneksel sanat var elinizde, bu geleneksel sanat varsayalım; hat sanatı olsun. Ya da minyatür olsun vesaire. Eğer içerik olarak; o sanatı alıp, sinemaya aktarmak gibi bir niyetiniz varsa, yapacağınız şey şudur. Muhtemel doğayı, içeriği alıp sinemaya yerleştireceksiniz. Bu göreli olarak daha kolaydır.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi, Kenan Güvenç; film ile ilgili izlenimlerini anlatırken, Derviş Zaim’in ‘Rüya’da kurduğu sinemaya ait gerçeklik ile, mimarlığın gerçeklik alanının birbiri ile örtüşmediğini bir kez daha gördüğünü söyledi. Güvenç; “Bunlar birbirlerini götüren alanlar aslında, ilişkilendirilmeye başlandığı zaman mimarlık kendini siliyor, sinema ortaya çıkıyor. Mimarlık yaygın görüşte olduğu gibi bir sanat değildir çünkü. Pratik gayelere hizmet eden nesnesini kullandığınızda oluşan bir şeydir.” dedi. Fakültenin diğer bir öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem Yardımcı ise; Ortaya çıkanın, aynı mekan algısına ve inşaasına bağlı olduğunu söyleyerek, “film doğrultusunda mağarayı konuştuk, camiiyi örnek verdik, bir yandan geleneksel cami tipolojisini de konuşmaya çalıştık. Ama, o geleneğin dışında da, bir sürü cami varlıkları var. Hiç bir tanıma da uymuyor.” şeklindeki düşüncesini iletti.
Yrd. Doç. Dr. Hossein Sadri; “İlerleme, aynı zamanda gerilemenin de bir parçasıdır.”
Sözkonusu etkinliği planlayarak, moderatörlük görevini de üstlenen GAÜ Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Hossein Sadri söyleşinin son bölümünde söz alarak; “Mitolojik hali ile, ‘Yedi Uyurlar’ konseptinde şimdi, geçmiş ve geleceğin karışmış bir vaziyeti var. Bunların hepsi; aslında, bugün yaşadığımız İstanbul'da, yani bu ilerleme anlamında da bunu kullanmak istiyorum; İlerlemiş İstanbul'un farklı katmanlarındaki bu ilerlemenin, gerilemenin bir parçası olduğunu, ve bunların hepsini de, birbiri ile birarada gösteren bir yapıt olarak gördüğümü söylemek istiyorum” dedi.
Yorum Yazın