Diyorlar ki; “Bu çocuk bana benzemiyor diye mahkemeye koşmayın. DNA analizi ve babalık testi için yurtdışına döviz ve kan çıkarmayın. Biz kişi başı sadece 1250 lira alıyoruz. Yurtdışında 5-6 bin dolar...” Yüzde 99.99 sonuç garantisiyle -ki işin doğası bu zaten- babalık testi yapan onlarca laboratuvardan biri böyle yazıyor sitesinde. Tamamında DNA analiziyle ilgili derin bilgiler ve hataya, karışıklığa yer olmadığına dair güvenceler veriliyor. Evden numune alma hizmeti verenler de oluyor. Yetmiyor; babalık şüphelerini DNA analiziyle bilimsel çözüme kavuşturarak toplumsal huzura katkıda bulunduklarını da iddia ediyorlar. DNA uyumunda sonuç “yüzde 0 sıfır” çıkarsa, “Bu çocuk benden değil” diyen baba nasıl huzura kavuşuyor, orası meçhul. Ayşe Özek Karasu'nun HT Pazar'da yer alan haberi...
Laboratuvarlardan biri bu konuda uyarıda bulunuyor. Üstü kapalı tabii: “Babalık testinde elde edilen sonuçlar, psikolojik ve sosyal sorunlara neden olabilir. DNA testi yaptırmak isteyenlerin, ortaya çıkabilecek her iki sonucu da düşünerek karar vermeleri önerilir...” Normalde babalık davalarında mahkeme kararıyla emniyet, jandarma ve Adli Tıp bünyesinde yapılan testin yurtdışından gelmesi halinde Türkiye’de geçerli olmadığı da iliştiriliyor.
Yurtdışına giden DNA örnekleri etnik fişleme bakımından ayrı bir felaket de, 2-3 ml kan ya da yanak içi sürüntü şeklinde verilen DNA örneğiyle kişi bütün sülalesini genetik profillemeye açık hale getiriyor.
DNA KUMPASI
Bu DNA saçma işine takılmamın nedeni, geçenlerde Amerikan Soruşturma Bürosu FBI’ın yıllardır aranan tecavüzcü seri katili, bir DNA kumpasıyla yakalaması. California’nın ‘altın eyalet’ lakabından yola çıkarak “Golden State Killer” diye andıkları 50 bin dolar ödülle aranan azılı katil, meslekten atılmış bir polis çıktı. 1970 ve 80’lerde 12 kişiyi katleden, 50’den fazla tecavüzün faili olan şahıs, 72 yaşındaki Joseph James DeAngelo’ydu.
Soruşturmayı yürüten ekip cinayet mahallinden alınmış DNA örneğiyle çakma bir profil oluşturup, genetik analizle soy bağı teşhisi yapan “GEDmatch” adlı siteye bilgileri girdi. Ve şüphelinin uzak akrabalarıyla çok sayıda genetik eşleşme ortaya çıktı. Böylece FBI adım adım seri katilin kapısına kadar ulaştı. Veri tabanında o akrabaların DNA bilgisi bulunmasa, yakalamak için başka yöntemler gerekecekti. Adam, tutuklanıp mahkemeye çıkarıldı.
FBI’ın uyguladığı bu yöntemi etik ve hukuk açısından sakıncalı bulanlar oldu. Bazı hukukçulara göre bu kumpas, 2008 tarihli genetik bilgilerin suiistimal edilmesini önlemeye yönelik yasaya aykırıydı. Yasa bireyleri, özellikle sigorta sektörüyle işverenlerin genetik ayrımcılığına karşı korumak amacıyla düzenlenmişti. Yasaya göre sağlık sigortası yapılırken genetik testi istemek yasak. Sonuçta azılı bir katil yakalanmış olsa da, FBI kumpası yasanın ihlali mi? Tartışmalı.
FBI’ın DNA kumpasıyla yakaladığı seri katil Joseph James DeAngelo.
DOLANDIRMA
Ailenizde bir katil olmayabilir ama veri tabanlarına girmiş DNA bilgisi pekâlâ art niyetli kişilerin eline geçebilir.
Genom haritasının çıkarılması çağın en büyük bilimsel hamlelerinden biri tabii. Kriminal vakaların çözülmesinde adli tıpçıların sağ kolu ama bu durum hekimler için o kadar geçerli değil. Yani bir hastanın genetik tablosunda yüzde 3 demans riski görünüyorsa örneğin, bilgiden öte yapacak fazla bir şey yok. Ancak risk hesabı yapan sigorta şirketlerinin ya da sağlam eleman arayan işyerlerinin daha fazla işine yarayacağı kesin. Ya da ne bileyim DNA veri tabanlarını hack’leyerek ya da bilgileri satın alarak yeni dolandırıcılık türü icat edenler bile çıkabilir.
Yorum Yazın