Dünya çocuk günü 1925 yılında Cenevre’de yapılan “ Çocukların Refahı İçin Dünya” konulu konferans sonrasında doğmuştur. Ve bu konferansta çocukların korunmasına dair Cenevre Bildirgesi olarak kabul edilmiştir. Bu bildirgede; yosulluk, çocuk işçiliği, eğitim gibi konulara değinilmiştir. Bu konferanstan sonra ülkeler çocukların sorunlarına dikkat çekmek, çocuklara mutluluk getirmek için bir günü dünya çocuk günü olarak belirlemiştir. 1 Haziran günü 20’den fazla ülkede kutlanan en yaygın çocuk günüdür. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta 23 Nisan ve her Ekimin ayının ilk Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü olarak kutlanmaktadır. 20 Kasım tarihinde ise Çocuk Hakları günü olarak kutlanmaktadır.
Bu yıl 3 Ekim Pazartesi Dünya Çocuk Günü’ne denk gelmektedir. Peki çocuk nedir, neden önemlidir? Toplum olarak gerçekten çocuk konusunda sözden öteye gidebiliyor muyuz?
Çocuk bir aileyi geliştiren en önemli unsurdur. Aslında yakın çevre olarak aile, uzak çevre olarak dünya; sosyal, toplumsal gelişimini çocuk sayesinde sağlar. Bizler çocuk sayesinde geleceği yönlendirir, geliştirir, güzelleştirir yani şekillendiririz. Her çocuk gelecekte kendi çocuğunu geliştirir. Aslında tek bir çocuk gelecekte kendi çocuğuna dokunarak dünyamızın geleceğine bir şekilde etki eder. Bu yüzden çocuk; dünyamız için su, hava, toprak ve ateş gibi en önemli beşinci elenementdir diyebiliriz.
Gelecekte sağlıklı bireylerin barış içinde mutlu bir şekilde dünya üzerinde yaşamasını istiyorsak çocuğa gereken önemi sadece bireysel olarak değil toplumsal olarak da verebilmeliyiz. Çocuk haklarını benimsemeli, uygulamalı, toplum bilincini geliştirmeliyiz. Aslında bunu yapabilmenin en doğru yolu her bireyin anne-baba adayı olduğu gerçeğini düşünerek ve çocuğu yetiştiren ilk kurumun aile olduğunu da göz önüne alarak evlenmek üzere olan tüm bireylerin tıpkı kan testi zorunluluğu gibi anne-baba eğitimi ve çocuk gelişimi konularında kısa süreli de olsa bir eğitimden geçmelerini zorunlu kılmak ve bireylere bu imkanı sunmak olabilir. Bu fikir tuhaf ve zor görünebilir ama çocuk konusunda yapılacak en doğru ve faydalı yaklaşım olacaktır. Çünkü kişilik bozukluklarının çoğu çocukluk döneminde yaşanan ciddi bilinçsiz yaklaşımlar ve çocuğa yaşatılan tramvalardan kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı nasıl ki çocuğa eğitim öğretimi sağlayacak öğretmenlerin pedagoji eğitiminin olması gerekiyor, ozaman çocuk sahibi olacak bireylerin de bir eğitimden geçmesi doğru olmaz mı?
Bugün dünyadaki sosyal, kültürel ve ekonomik yönden gelişmiş ülkelere baktığımız zaman en önemli yatırım payını çocukluk dönemi ve eğitimine ayırdıklarını görmekteyiz. Öyleyse neden bizler bunu yapamıyoruz? Bir yerden başlayarak bir şeyleri değiştirmek güzel olurdu...
Tüm dünyada ve ülkemizde çocuğa gereken önemin verilmesini umut ederek; koşulsuz sevgiyle büyütülen, fırsat eşitliği sağlanmış, hakları korunan mutlu çocuklar ile gelecekte onların yaşayacağı barış ve sevgi dolu bir dünya dileğiyle..
Binnur Saymaz
Yorum Yazın