Bir eğitim yılını daha bitiriyoruz.Pandemiden dolayı biraz zorlansak da gerek online gerek seyreltilmiş eğitim gerekse tüm şartları zorlayarak başarılı bir eğitim yılını daha geride bıraktık .Küçücük çocukların ,gençlerin eğitim alabilmek adına her kurala harfiyen uymaları ,okullarından uzak kalmamak için üzerlerine düşen her sorumluluğu sabırla, özveriyle yerine getirmeleri başlı başına bir olgunluktur ve de takdir edilmesi gereken bir durumdur.Yeri geldi biz bunaldık ,yorulduk ama onlar her hafta aksatmadan sırf eğitimi okullarında alabilmek adına maske mesafe ve hijyene çok dikkat ettiler.
ÇOCUKLAR…ÇOCUKLARIMIZ…
Çocuklardan bahsetmek istiyorum sizlere. Çünkü o kadar telaştan koşuşturmalardan bir türlü layıki ile konuşamadığımız, konuşturamadığımız çocuklarımızdan…
ülkemizin geleceği  ,gözümüzün nuru, evimizin gülü, çiçeği, olan çocuklar olsun konumuz.
Topraktaki çiçeğe su vermek yetiyorken çocuklarımızın sadece karnını doyurmakla bitmesin görevimiz.
Yılların vermiş olduğu tecrübeyle diyebilirim ki karnı tok ama ruhu bomboş çocuklarla dolu etrafımız. Ruhsal boşluğu doldurmak öyle boş mideyi doldurmak kadar da kolay değildir.
Hayat zaten zor. Ekmek kavgası ,ev borcu ,araba borcu ,taksitler ,faturalar derken eve dolayısıyla tablet ve telefonlara mahkum ettiğimiz çocuklarımız günlerini doğru düzgün konuşmadan sadece izleyerek /dinleyerek geçiriyor. Kitap okuma alışkanlığını da bir türlü kazandıramadığımız yavrularımızda ekrana bakmaktan göz bozukluğunun yanı sıra kendini ifade edemeyen ,kelime hazinesi gelişmemi ,iletişimde sorunlar yaşayan çocuklar olarak topluma karışmak zorunda kalıyor.
Kendini tam olarak ifade edemeyen çocukta ileride ruhsal sorunlar da baş göstermektedir
Gördüğümüz gibi evde oyalansın ben de işime odaklanayım diye çocuklarımıza sunduğumuz ‘’imkan ‘’ diye görünenler aslında çocuklarımıza bedenen ve ruhen verdiğimiz hasarlara  imkan vermektedir.
Sevgili Anneler ,Babalar
Hayat zor ,hayat pahalı ,hayat koşuşturmalarla dolu ve yirmi dört saat hiçbirimize yetmiyor artık. Ama biz koşarken çiçeklerimizi ezmeden onları soldurmadan atalım adımlarımızı.
Hepimiz biliyoruz ki ağaç yaş iken eğilir .O yüzden çocukluk en önemli dönemdir ve telafisi tekrarı da olmaz .Şimdi bizler çocuklarımıza eğitimi teknolojiyle alınan, aileden edilinen ve okulda verilen olmak üzere üç farklı türde veririz. Fakat:
Teknolojinin hayatımızda çok yer kaplamasıyla çevreden alacağı eğitimi
Ebeveynlerin yoğun iş hayatından dolayı aileden alacağı eğitimi
Okullarda ise bu iki eğitimi almamış çocuklarımıza sadece akademik eğitimi vermek de pek işe yaramıyor.
Unutmamamız gerekir ki eğitim bir saç ayağı gibi çevre /aile /okul şeklinde ilerler ve bunlardan biri bile eksik olursa hiçbir amaca ulaşamaz .Ama dimdik ayakta durabilmek ,yürümek ,koşabilmek için nasıl ki sağlıklı iki ayağımıza ihtiyacımız varsa eğitimde ilerleyebilmek ,koşabilmek ve sıçrayabilmek için sizlerle tek vücut gibi hareket etmeliyiz.
Ne mi istiyorum sizlerden ?
KonuÅŸun!
Çocuklarınızla konuşun , konuşturun onları. Basit gibi görünen cümleler bile çocğunuza konuşurken düşündürmeyi ,tasarlamayı ,sentez yapabilmeyi kazandıracaktır. Bizlere yapacağınız ilk katkı bu olmalıdır çünkü çocuklarımız susarak ,konuşmayarak ,analiz yapmayarak soluyor. Çünkü hiç fırsat verilmemiş ,fikrine başvurulmamış, kendisinin önemli olduğuna inandırılmamış çocuklar susarak yok oluyor.
Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum  ve isimle  hitap etmem gerektiği için de adına İREM diyelim. Bu çocuğumuzu günlerce gözlemledim. Tedirgin hali ürkekliği içine kapanıklığı ve hep üzgün hali beni ona çekiyordu. Ona nasıl yanaşırsam onu sınıfa , arkadaşlarına , derslere kazandırırım diye düşündüm ve yavaş yavaş onu konuşturmaya sorular sormaya ,düşündüklerini kelimelere dökmeye zorladım .Zorladım diyorum çünkü pes etmedim .Her gün her ders gerek koridorda gerek sınıfta onunla konuşmaya onu konuşturmaya çalıştım.
İrem kızımız ilk başlarda bu durumdan hiç memnun olmadı fark ediyordum ama içindeki hüznü yo edebilmek için pes de etmiyordum. Aramızdaki bu mücadele uzunca bir süre devam etti .Sonunda kazanan ben oldum dolayısıyla İREM de oldu. Derse severek girdiğinde ,sık sık el kaldırdığında sesinin daha gür çıktığına şahit oldum .Evet yoruldum ama İREM kızımız çiçek açtıkça soldurulan çiçeklere daha bir dikkat ettim. Onlar da çiçek açsın onlar da hayata dal budak salsın diye.
Sevgili Anneler, Babalar yoruluyorsunuz biliyorum ama bulaşığı bir gün sonra da yıkayabilirsiniz ama çocuklarımızın içinde bulundukları şartlardan dolayı kaybedecek bir günleri bile yok.
Gerekirse her gün on beş dakika sadece onlarla ,gözlerinin içine bakarak ilgiyle sevgiyle ve ciddiye alarak kulak verin çocukça hikayelerine.
Ama ilgiyle ,sevgiyle ve ciddiye alarak
Çünkü çocuklarımız mis kokulu birer çiçektir ve onların gıdası
 İlgi Sevgi ve Ciddiye alınmaktır.
Â
 SAYGILARIMLA
 FATMA GETİRMEZ BAYSAL
Â
Yorum Yazın