Kıbrıs Postası’na konuşan Atik, “Düşünün: bu tür yazılara, röportajlara dahi ‘iç işlerine müdahale’ kabul eden İran rejimi, insanın zulme uğradığı her yerde bu gezegenin tek bir sınırının olmadığını anlamayacak kadar eleştiriden korkuyor. Daha dün İran gibi güzelim bir devlete BM el uzatmışken bunlar yaşanıyor” dedi.
Daha önce de İran’da önce hapis cezası ardından da 25 yıl senaryo yazmama ve film çekmeme cezası verilen sanatçı Jafar Panahi ile yazışan ve uluslararası kuruluşlara da mektup gönderen Kıbrıslı Türk Yazar-Yönetmen Ferhat Atik, şimdi de benzer bir cezanın İran’da grafiti sanatıyla ilgili bir belgesel çeken ve rejim karşıtı olmakla suçlanan yönetmen Keywan Karimi ile gündeme geldiğine dikkat çekerek “özgürlük çağrısı” yaptı.
Kıbrıs Postası’na konuşan Ferhat Atik, “Düşünün: bu tür yazılara, röportajlara dahi ‘iç işlerine müdahale’ kabul eden İran rejimi, insanın zulme uğradığı her yerde bu gezegenin tek bir sınırının olmadığını anlamayacak kadar eleştiriden korkuyor” dedi.
Geçtiğimiz hafta içinde konu hakkında iki köşe yazısı kaleme alan Atik şöyle konuştu; “iki gündür yazdığım yazıların temelinde bir ülkenin içinde bulunan bir ‘İnsana’ yönelik verilen cezalar ve bu insanın sanatçı olması nedeniyle yaşanan üzüntüleri kapsıyor…
Ancak sınırları olan bir coğrafya içerisinde idare, bir insana sanatı nedeniyle önünü kesecek hamleler yaparsa eğer, bu bir insana değil, ‘insanlığa’ yönelik bir adım atıyor demektir… Dolayısıyla bunu eleştirmenin de coğrafyası kalmaz… Benim İran’daki yönetmen Keywan Karimi’ye yönelik mücadele vermem, anmam ve müdahil örgütlere mektup göndermem de bu anlamdadır…”
İran’da rejimi eleştiren bir belgesel çektiği gerekçisiyle
“İran’da grafiti sanatıyla ilgili bir belgesel çeken ve rejim karşıtı olmakla suçlanan yönetmen Karimi 223 kırbaç cezasına çarptırılacak.
İran’da rejimi eleştiren bir belgesel çektiği gerekçisiyle geçtiğimiz yıl hakkında 223 kırbaç cezası verilen yönetmen Keywan Karimi, kendisinin politik bir aktivist olmadığını, sadece sinema yapmak isteyen bir vatandaş olduğu için cezalandırıldığını söylese de, 2013’te 15 gün hücre hapsinde tutulan Karimi, 2015’te altı yıl hapis ve 223 kırbaç cezasına çarptırılmıştı. Ancak uluslararası kamuoyunun baskıları sonucu altı yıllık hapis cezası kaldırılmış, sadece kırbaç cezalarının uygulanmasına karar verilmişti. Kürt kökenli İranlı yönetmenin başkent Tahran’da geçen ve grafiti (duvar resimleri) sanatını konu alan ‘Writing on the city’ (Şehrin üzerine yazı yazmak) adlı belgeseli, Devrim Muhafızları’na karşı geldiği gerekçesiyle İran’da vizyona girememişti…”
Daha dün İran gibi güzelim bir devlete Birleşmiş Milletler el uzatmışken…
“Daha dün İran gibi güzelim bir devlete Birleşmiş Milletler el uzatmışken kırbaç cezasının gündeme gelmesi nasıl bir ayıptır!.. Özellikle böyle bir dönemde böyle bir uygulamanın ortadan kaldırılması ve bir daha da olmaması gerekir.
Adını İran koy, Suudi Arabistan koy fark etmiyor. Ya da Kuzey Irak gibi yönetilemeyen ülkeler koy fark etmiyor. İnsanlar katlediliyor… Bunların içinde sanatçı olan ya da olmayan diye ayırım yapmamız da söz konusu değil. Ancak göz göre göre bir coğrafyada bahanelerle insanları hapse atmak, cezalar vermek, toplumun tümü için bedeller ödendiği anlamına gelir.
Üreten bir insanın, mesela bir sanatçının hapiste yatacak olması, onun üreteceklerinden insanlığın kaybedeceği anlamı taşır. Yani bir birey olarak üzülmek ayrıdır, sanat anlamında o ismin yapabileceklerini ‘yapamayacak’ olması bambaşka bir anlam taşır…
Bu bahsettiğim bir yıldan fazla hapis cezası çekmiş, şimdi de kırbaç cezası alan Karimi için de geçerli…”
Akıl alır gibi değil…
Ferhat Atik sözlerine şöyle devam etti; “Daha öncede Jafar Panahi'ye bir mektup göndermiş ve daha sonra da yazışmıştık… O’na hatırlanacağı gibi önce hapis cezası paralelinde de 25 yıl senaryo yazmama ve film çekmeme, cezası verildi. Akıl alır gibi değil… Ve Berlin’deki festivale gönderdiği mektupta da: ‘evet benim ülkem bana bunu yapmış olabilir ama ülkemin güzel geleceğini hayal etmemi kimse engelleyemeyecek’ demişti. Nitekim dışarıdayken Taksi şoförlüğü yapmak yöntemi ile arabaya yerleştirdiği iki kamerayla film çekti ve ödül aldı. Tamamen sokak gerçekliği ile…”
Türkiye’de 80’lerin ikinci yarısı gibi…
“Bu meselede de ki sokak sanatında Keywan Karimi’nin çizdiği eserler kendisinin değil. Ülkede, şehirde, Tahran’da elbette içinde protest duygularında olduğu sokak sanatçılarının yaptığı grafitiler var… Henüz ve hala silinmemiş olan bu grafitiler yüzünden Karimi, onları ‘çekti’ diye cezalı… Bu bana 80’lerin 2. Yarısında traji komik bir şeyi de hatırlattı: Fikret Başkaya ki hocamızdı- okuttuğu ‘Paradigmanın İflası’ adlı bir eser yayımlamıştı. Bu eseri yazdığı için Fikri Hoca 20 ay hapis yedi. Hoca hapsin 4. Ayındayken bu kitap kitapçılarda satılmaya başladı. Ama kalan cezayı da çekti… İşte eskimiş trajediler sonradan komedi oluyor… Yaşanırken hiç de komik değildi.
Ülkelerin aydınlarına gerçek anlamda değer vermesi gerekiyor. Onların üretmesi için her ülkede önlerinin açılması gerekiyor. İran eminim ki 50’lerini 60’ları yeniden görecek.
İran yönetiminin artık üretilen her şeyi, kimin ve ne ürettiğine bakmaksızın alkışlaması gerekiyor. Ancak böyle dünyalı olabilecek… Düşünün bu tür yazılara röportajlara dahi ‘iç işlerine müdahale’ kabul eden İran rejimi, insanın zulme uğradığı her yerde bu gezegenin tek bir sınırının olmadığını anlamayacak kadar, eleştiriden korkan bir durumda...”
Yorum Yazın