Bu artışların tamamının arzu edilen sonuçları doğurabilmesinin bir diğer koşulunun da, satış güvencesinin, satış ihtimalinin sağlanması olduğuna işaret eden Şahali, şöyle devam etti:
“Ürünün ne dalında, ne pazar tezgâhında kalmadan paraya dönüşebilmesinin sağlanabilmesi gerekir. Üreticinin sorumluluğunu tek başına üretmekle sınırlı saymak günün sonunda o alın terinin hak ettiği değeri bulmaması anlamına gelir. O nedenle satışı, üretim süreçlerindeki disiplinle birlikte ele almak, alın terinin değerinin gerçek anlamda ortaya çıkabilmesinin koşulu olarak sayılmalıdır”
“SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DESTEK PROGRAMI UYGULAMA KONUSUNDA HASSASİYETİMİZ VAR”
Erkut Şahali, devletin, üretimin hem disiplin içerisinde gerçekleşmesi, hem de üreticinin uyması gereken kurallar konusunda net bir biçimde bilgilendirilmesi, hem de pazarda oluşan satış güçlüklerinin aşılması için üretim süreçlerinde olduğu gibi satış süreçlerinde de sahip olduğu kaynaklar nispetinde destek olmasının önemine değindi.
Bunların tamamının düzgün çalıştığı zaman sürdürülebilirliğin ortaya çıktığını anlatan Şahali, bu kavram altındaki unsurların çok fazla dikkate alınmadığını ifade etti. Şahali, üretim ayağı, pazar ayağı, devlet ayağı ve üretici örgütlülüğü biraraya geldiği zaman sürdürülebilirlikle ilgili ihtimallerin ortaya çıktığını dile getirerek, bakanlığın sürdürülebilir bir destek programı uygulama konusundaki hassasiyetini ifade etti.
DESTEK PROGRAMLARI
Erkut Şahali, üretim girdilerinin yeterliliği ve standardizasyonu sağlanamadığı sürece, destek programında bir standardın tutturulmasının mümkün olmayacağına işaret etti.
Tarımsal verimliliğin en temel unsur olan suyun, üretici açısından standart hale getirilebilmesi halinde, hem maliyetle hem kalitesiyle çok daha sürdürülebilir bir destek programının uygulanması mümkün olabileceğini ifade eden Şahali, bu konuda bakanlığın akademi ile birlikte çalışmalar yürüttüğünü anlattı.
Üniversitelerin sağladığı insan kaynağının deneyim birikiminden maksimum düzeyde yararlanılmaya çalışıldığını belirten Şahali, şöyle devam etti:
“Ülkemizde bu konuda öncü üniversitelerimiz, LAÜ ve UKÜ’dür. Türkiye’de Ege Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve son olarak Akdeniz Üniversitesi ile çok ciddi işbirliklerimiz gerek proje odaklı gerekse genele yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Bunun yanında, Türkiye’de muhatap bakanlığımız olan Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı ile de çok derin işbirliklerimiz sözkonusudur. Bu işbirliklerinin hem kapsamını genişletmek hem de belli noktalarda çok daha öze odaklanarak, birlikte üretmek konusunda anlayış birliğimiz, ortak çabalarımız vardır. Bunların tamamı, KKTC çiftçisinin öncelikle sektörde kalması, daha fazla kazanabilir hale gelmesi ve hem ürün niteliğinin hem de ürün miktarının satış güvencesiyle birlikte artmasını sağlamaya dönük girişimleridir.”
KKTC’NİN DEZAVANTAJLARI
Tarım Bakanı Şahali, KKTC’nin, dünyanın anladığı anlamda bir devlet olmadığını, gerek siyasi, gerek ekonomik izolasyonlar nedeniyle dünyadaki devletlerin kendi kabiliyetleri ile yaratabildikleri fırsatları yaratma konusunda dezavantajlı olduğunu söyledi.
Ülkenin, uluslararası ticarette etkin bir unsur olabilmek için diğer devletlerin sahip olduğu avantajlardan yoksun olduğunu ifade eden Şahali, şöyle devam etti:
“Dolasıyla rekabet, bizim için çok daha çetin koşullarda gerçekleşmektedir. Ancak rekabet konusunda, siyaseten veya ekonomik koşullar nedeniyle sahip olduğumuz dezavantajları aşacak belli başlı fırsatlar da vardır. Erkencilik konusunda sahip olduğumuz avantaj, önemli bir fırsat ifadesidir. Pazarda fırsat ürünü diye nitelendirilecek ürünlere yönelmek, buna uygun bir bitki desenin yerleştirilmesi dezavantajlarımızın bir kısmının telafisi bakımından son derece önemlidir. Bu fırsatı yakalayabilmek için kendi imkânlarımıza ek olarak, TC’nin gerek hibe, gerek bütçe katkısı olarak sağladığı destek, son derece önemlidir ve bu somut hedef doğrultusunda değerlendirilmek durumundadır.”
“TARIM AYNI ZAMANDA BİR EKONOMİK FAALİYET “
Erkut Şahali, AB’nin sağladığı hibe programına da değinerek, ülkedeki tarım standardının geliştirilmesiyle ilgili konuların öncelikli olarak ele alınmasını sağlayabilecek girişimler konusunda ısrarcı olduklarını ve bunun sonucunda belli aşamalar katettiklerini söyledi.
Bugünü son derce önemli addettiğini ifade eden Şahali, geleneksel üretim uğraşı olan tarımın, akademinin takviyesinden yararlanarak, bilimsel bir disiplinle ele alınıp sürdürülerek çok daha önemli bir ekonomik uğraş olduğunu, tarımın sadece bir üretim faaliyeti değil, aynı zamanda bir ekonomik faaliyet olduğunu ortaya çıkarmak bakımından son derece önemli olduğunu kaydetti.
Devlet olarak sadece mali kapasiteyle tarımı yönetmek, yönlendirmek ve koordine etmek gibi bir uğraşla meşgul olmadıklarını vurgulayan Şahali, şöyle devam etti:
“Bunun yanında günün koşullarına uygun mevzuatın geliştirilmesi de bizlerin temel görevleri arasındadır. Bu konudaki çalışmalarımızı yine muhataplarımız olan üretici birlikleri ile birlikte ele alıyoruz. Göreve geldiğimiz günden beri, gerek mevzuatımızı yenileme bakımından gerekse, örneğin Organik Tarım Yasası gibi, mevzuatımızda hiç yer almayan konuların mevzuatımızın bir unsuru haline getirilmesi bakımından, son derece ciddi çalışmalar yaptık. Bu çalışmaları sürdüreceğiz.”
“GAYRETİMİZ TARIMIN KATKISINI ARTIRMAK”
Tarım Bakanı Şahali, bu çalışmaları sektördeki ihtiyaçlar yanında vizyoner bir bakışla akademinin çizdiği yolda sektöre öncülük edecek bir tavırla da ele alacaklarına dikkat çekerek, “Gayretimiz, tarımın ülke ekonomisine katkısını, istihdam payını artırmak ve top yekun refahta tarımın payının hak ettiği düzeye çıkarılmasını sağlamaktır. Bu uğraşlarımızı sürdürürken zaman zaman tökezlediğimiz olacak, zaman zaman hata yapma ihtimalini de öngörüyoruz. Ancak önemli olan yapmaya çalışmak. Yapmaya çalışmak, statüko dediğimiz durağanlıktan kurtulmak, yapanların arkasından koşmaktan çok daha avantajlı bir durumdur. Bizler bu gayretle hareket ediyoruz” dedi.
TARIMDA KOOPERATİFLEŞMENİN ÖNEMİ
Tarım Bakanı Şahali, üreticinin sadece üretmekle meşgul olmak yerine, örneğin kooperatifleşerek, örgütlenerek üretim sonrası süreçler üzerinde de söz ve hak sahibi olacağı bir dinamizmle üretim faaliyetinin içinde kalmasını sağlamanın önemine işaret etti.
“Bizler devlet olarak kooperatif kurup, üreticilerin o kooperatife ortak veya üye olmasını sağlama misyonuna sahip değiliz” diyen Şahali, üreticinin kendi inisiyatifi ile örgütlenmesi, üretim girdilerini planlarken üretim sonrasına ilişkin süreçleri ele alırken çok daha dinamik, çok daha avantajlı ve çok daha isabetli bir durum yaratabileceği yönündeki inancını paylaştı.
Gerekli mevzuatın hazırlanmasında, sadece destek unsuru olabileceklerini belirten Şahali, esas inisiyatifin üreticiden gelmesi gerektiğinin altını çizdi. Şahali, tarım konusunda bilinenlerin asla yeterli olmadığına inananlardan olduklarını ifade ederek, konuşmasını; “Dolasıyla bu konuda biliyoruz demek yerine, bilmiyoruz ama öğrenmeye ciddi anlamda gayret sarfediyoruz, öğrenmekten bıkmıyoruz, usanmıyoruz diyenlerdeniz. O nedenle fotoğraf vermek için değil, öğrenmek için buradayız” diyerek tamamladı.
Yorum Yazın