Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, ‘birileri bakan, müsteşar olsun’ yaklaşımı, pazarlıkları ile bir hükümet oluşursa buna şiddetle karşı çıkacaklarını kaydetti.
Ülkenin reformlara, ayağa kaldırılmaya, çağı yakalamaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Gürcafer, “Daha fazla maskara durumuna düşmek istemiyoruz. O sebeple artık bunun çok yakın takipçi olacağız ve müdahale edeceğiz” dedi.
Genç TV ekranlarından Nazar Erişkin’in sorularını yanıtlayan Cafer Gürcafer, Ekonomik Örgütler Platformu’nun Başbakan Faiz Sucuoğlu ile dün yapmış olduğu toplantıyı da değerlendirerek toplantının oldukça verimli geçtiğini kaydetti.
“Artık bütünlüklü çözüm arayışının peşine düşmek gerek”
Cafer Gürcafer, Başbakan Sucuoğlu’nun artık kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratılmazsa bir devlet olamayacağımızın farkında olduğunu söyledi.
Gürcafer, gerek sosyal adaleti gerek demokrasiyi gerek altyapımızı gerek sağlıkta altyapıyı gerek eğitimde reformu yapıp ülkenin birçok yarasını sarabilmek için önce ekonomiyi iyileştirmek gerektiğini ve ekonomiden bunların beslenerek düzeleceğini kaydederek Sucuoğlu’nun da bunların farkında olduğunu söyledi.
Ancak kendilerinin 2-3 ay içerisinde bunların hallolabileceği beklentisi içerisinde olmadıklarını söyleyen KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “Biz de yıllarca hep palyatif arayışlar arkasından koştuk. Gelmiş olduğumuz noktada bu yaklaşımımız da payı vardır. Dolayısıyla biz de artık palyatif arayışlardan ve beklentilerden uzaklaştık. Artık hepimizin bütünlüklü çözüm arayışının peşine düşmesi lazımdır” dedi.
“Bu ülke A’dan Z’ye baştan dizayn edilmelidir”
Gürcafer, toplantıda bunları konuşurken seçim sonrasında iş dünyasının neler murat ettiği, beklentisinin ne olduğu sohbetinin de yapıldığını belirtti.
“Biz seçimi zorladık” diyen Cafer Gürcafer,’Meclis artık üretmiyor, yoruldu’, ‘artık çözüm üretmiyor’, ‘5 yıllık bir hükümete ihtiyaç var’ dedik ve seçimi zorladık. Şimdi o noktaya geldik ama seçimden sonrası da bizim için çok çok önemlidir” şeklinde konuştu.
Gürcafer, “Bunları da siyaset kurumu, halkın taktir ettiği, meclise yolladığı milletvekilleri yapacak. Dolayısıyla bunları da konuşmamız lazımdır. Bu ülke A’dan Z’ye baştan dizayn edilmelidir” dedi.
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, sözlerine şöyle devam etti: “Zaman zaman sendikalar ekonomik örgütlere zaman zaman da ekonomik örgütler sendikalara tepkiler verdi. Biz bölünerek, parçalanarak, birilerine menfaat sağladık, özellikle siyaseti besledik. Taraflar, taraftarlar oluştu. Siyaset de bundan beslendi. Keskin taraflar oluştu, ötekileşmeler oldu. Düşmanlaştı karşı taraf, şeytanlaştı. Aslında çıkış noktası da budur. Örneğin biz EÖP olarak sendikalarımızla bir araya geldik. Eğer ki amaç doğruyu bulmaksa inanınki uzlaşamayacağımız nokta yoktur. Çünkü onların da bizim de beklentimiz budur. Statüko dediğimiz olay işte o söylediğim bölünme, ayrışma, parçalanmaydı.”
“Planlı hayata geçmemiz, geleceğimizi planlamamız şart”
Ülkede bir günü kurtarma durumu olduğuna vurgu yapan Gürcafer, bunun sebebinin de plansızlık olduğunu kaydetti.
Gürcafer, “Dünyada plansız bir yaşam yoktur. Geri kalmış ülkelerdir plansız yaşayan. Örneğin, ‘Almanya’da koalisyon vardır ve sürer gider. Bizde neden yürümez?’ diye insanlar kendi kendilerine soru sorar. Çünkü orada siyasetçinin yapabileceği çok fazla bir şey yoktur. Oralarda orta, uzun ve kısa vadeli planlar yapılmıştır. Halk tarafından kabul görmüş, takdir edilmiş o planların yönetilmesi ile ilgili siyasi değişimler olur. Bu da birilerine çok fazla yetkiler vermez. Sektörel bazda stratejiler belirlenmiştir. Bir hükümet değişiminde bu planda değişim olmaz. Bu planlarla, halkın, akademisyenlerin, STÖ’lerin ve siyasetin katılımı ile ülkenin ve halkın geleceği birlikte dizayn edilmiştir. Siyasetçi de bunu yönetmek için geliyor. İnsanlar bunun doğru yönetilip yönetilmediğine bakıyor. Bizde eksik olan planlı yaşamdır. Bu eksik siyasetçiye yarıyor. Bu kadar zaman her şey siyasetçinin iki dudağının arasındaydı. Siyasetçi oturup karar veriyor. Ama bizim görmediğimiz noktada bize çok büyük bir zarar verdi. Batırdı bizi. Bu batma, geçmişten günümüze yaşanan yanlışların sonucudur. Dolayısıyla planlı hayata geçmemiz, geleceğimizi planlamamız lazımdır. Hep beraber tartışarak bunu yapmalıyız.”
Planlı yaşamın önemi çerçevesinde sosyal adalet noktasına da değinen Cafer Gürcafer, açıklamasının devamında şunları belirtti:
“Kalkınma, bir şehirde yüksek katlı binaların, gökdelenlerin olması demek değildir. Bir taraftan bu gökdelenleri görürsünüz ama diğer taraftan evine ekmek götürmek için çöpü karıştıran binlerce de insan görürsünüz. Önemli olan milli gelirin yükselerek adil bir biçimde halka, tabana dağılımıdır. Böyle bir ekonomi yaratmaktır. Bunun olabilmesi için de planlı yaşama geçmek gerekir. Çünkü planlı yaşam o söylediğim adalet temelinde yapılan bir plandır. Yani olabildiğince çok bireyin geliri artacak, çarpan etkisi çok olacak, devlete giden katkı çok yüksek olacak, devlete giden katkı noktasında da planlı bir şekilde ülke demokrasisini, sosyal adaleti ve altyapıyı geliştirmek için bir planlama olacak.
Şu anda bizim ülkemizdeki hiçbir mevzuat bugünün çağına uygun mevzuat değildir. Her şeyimizin yeni baştan yazılması lazımdır. Benim beklentim seçimden sonra budur.
“EÖP, Sosyo-Ekonomik Kalkınma Planı üzerinde çalışıyor”
Planlı yaşama geçilmesinin imkansız olmadığını kaydeden Cafer Gürcafer, EÖP’ün sosyo-ekonomik kalkınma planı üzerinde çalıştığını, bununla ilgili kaynak da ayırdığını belirtti.
EÖP’ün bu çalışmayı siyaset kurumuna katkı koymak için yaptığını ifade eden Gürcafer, “biz bunu tüm siyasi partilerle paylaşacağız. Çünkü bu eksiğimizdir ve bundan herkesin yararlanması lazımdır. EÖP üyeleri büyük, kurumsallaşmış örgütlerdir ve altyapıları vardır. K.T. İnşaat Müteahhitleri Birliği’nin 40’a yakın çalışanı, ekonomisti, hukukçuları, teknik elemanları var. Dolayısıyla ülkeyi bundan yararlandırmak gerekmektedir. Aynı zamanda üniversitelerimizden hizmet satın alarak, doğru insanların katılımı ile bir ekip kurup ülkenin sosyo-ekonomik kalkınma planını yapmak istiyoruz” diye konuştu.
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, sözlerine şu şekilde devam etti: “Örneğin dışarıdan gelen biri rahatlıkla ‘ben bu dükkânı kiralayıp bakkal dükkânı açıyorum’ diyebilir. Dememesi lazım, planlama budur. Şehrin içerisinde kaç tane berbere ihtiyaç olduğu bu ekonomik planlamanın bir parçasıdır. O sektörde enflasyonlar yaşanmasın diye, o işletmeler de batmasın ve doğru düzgün hizmet verebilsin hem kazansın hem de istihdamı kolaylıkla sağlayabilsin diye o planlamanın bir parçası yapılır bunlar. Bu belirttiğim ekonomik yaşam, sosyal yaşamı da şekillendirir. Tarım ve hayvancılığı da bu çalışmanın içerisine katmak gerekmektedir. Tüm bunları tüm sektörlerde verimlilik esasını alarak makro düzeyde söylemleri de koyduktan sonra altında detay çalışmaları da yaparak hazırlamamız lazımdır.”
“Değer yargılarımızı gözden geçirmemiz lazımdır”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, yanlış olan bir sistemin devam etmemesi gerektiğinin önem ve aciliyetine de işaret etti.
Bu noktada halka çok büyük görev düştüğünü kaydeden Gürcafer, “Bizim değer yargılarımızı gözden geçirmemiz lazımdır. Verimlilik esasına göre, seçimler ve tercihler yapmamız lazım. Bir siyasetçiden beklentimiz nedir? ‘Benim işimi çözsün, telefonumu açsın.’ Bu bakış açısından vazgeçmemiz lazımdır. Bu bakış açısı bizi felakete sürüklemektedir” dedi.
Gürcafer, “ülke olarak kalkınıp da kişi başına düşen milli geliri adil bir noktaya çekmedikçe o çocuklarımız aç kalmaya, göç etmeye mahkumdur. Bunun farkına varmamız lazımdır ve geç değildir” dedi.
Cafer Gürcafer, “Önümüzdeki 4 yıl boyunca bu söylediklerimizi yapması gereken hükümet modeli o meclisten çıkacak, onları çok iyi seçmemiz lazımdır. Artık ahbap çavuş ilişkilerinden vazgeçmek lazımdır. Burada herhangi bir partiye işaret etmiyorum kesinlikle. Her siyasi partide değerli insanlar vardır. En değerlileri, en duyarlıları, en gailesi olanlarının da meclise girmesi lazımdır.” diye konuştu.
“Demokrasi bakımından karma oyun kaldırılmasını çok doğru görmüyorum”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, karma oy sisteminin kaldırılması yönündeki tartışmaları da değerlendirdi.
Karma oyun kaldırılmasına felsefik olarak karşı olduğunu belirten Gürcafer, herkesin oyunu özgür bir biçimde kullanabilmesi gerektiğini kaydetti.
“Başka partiler içerisinde de değerli insanlar vardır. Siz kişilerin bir partiye mühür vurmaya zorlayamazsınız” diyen Cafer Gürcafer, “ama öte yandan bu da seçimi zorluyorsa bunun çözümünü daha farklı yöntemler bulunulmalıdır. Eğer ülkemizde yozlaşma varsa biz bunun önüne geçmezsek her sistem içerisinde etkili olur. Burada yozlaşmaya karşı durmak lazımdır. Karma oyun tartışılması gayet güzel evet ama ben demokrasi bakımından kaldırılmasını çok doğru görmüyorum” ifadelerini kullandı.
“Bu ülkeyi onurlu biçimde ayağa kaldırma misyonunu yüklenen bir hükümet olmalıdır”
Cafer Gürcafer, “seçimden sonra 26 veya 27 ile birileri hükümet kurmaya kalkarsa biz buna şiddetle karşı duracağız” dedi.
Doğrusu için zorlayacaklarını ve bunun için katkı koyacaklarını açıklayan Gürcafer, “Bu ülke hepimizindir, bu ülkedeki acıları hep birlikte yaşadık, yaşayacağız da. Toplum, siyasetçi ülkesine, insanına sahip çıksın diye bekledi ama gelinen nokta o olmadı. Dorusu için zorlayıcı ve katkı yapıcı olmak istiyoruz. Ders çıkarılıp doğruyu yapmak için bu seçim bir fırsattır, dönüm noktasıdır. Eğer o ders çıkarılmazsa, ‘birileri bakan olsun, müsteşar olsun’ yaklaşımı, pazarlıkları ile bir hükümet oluşursa şiddetle karşı çıkacağız” şeklinde konuştu.
Ülkenin reformlara, ayağa kaldırılmaya, çağı yakalamaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Gürcafer, “Daha fazla maskara durumuna düşmek istemiyoruz. O sebeple artık bunun çok yakın takipçi olacağız ve müdahale edeceğiz. Hepimiz üzerine düşeni yapmalıdır. Hepimizin silkelenip kendisine gelmesi lazımdır. Bu saatten sonra ortaya çıkacak olan tablo bu ülkeyi onurlu biçimde ayağa kaldırma misyonunu yüklenen bir hükümet olmalıdır” şeklinde konuştu.
“Toplumumuzu dilenci durumundan kurtarmamız lazım”
Toplumun artık dilenci durumundan kurtarılması gerektiğini kaydeden Gürcafer, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Eğer tek başına bir siyasi parti 27 vekil çıkarırsa ona gidip de ‘şununla koalisyon kuracaksın’ noktasında değiliz ama koalisyon arayışları bu söylediğim hedef ve temelde yapılırsa o zaman zaten kendiliğinden daha geniş ve güçlü bir hükümet modeli ortaya çıkar. Ama ana hedef çıkarlar olursa bu yürümez. ‘Bu ülkeyi ayağa kaldırmamız, ekonomik özgürlüğünü kazandırmamız, toplumumuzu dilenci durumundan kurtarmamız lazımdır’ diyorsanız bunun gereği budur. Benim beklentim budur. EÖP içerisinde de sendikalar içerisinde de farklı bir beklenti yoktur.
K.T. Ticaret Odası başı çekerek Karma İstişare Komitesi (KİK) dediğimiz bir model vardır. Bu AB içerisinde ekonomik örgütlerle, sendikal örgütlerin birlikte hareket etmesini hedefleyen bir yapıdır. Biz de bunu deniyoruz, bir iki toplantı yaptık bunu devam ettireceğiz. Farklı fraksiyonlarda ideolojilerde olsak da farklı dünya görüşümüz olsa da asgari müştereğimiz budur. Bu ülke hepimizindir.
“Kısa dokunuşlar olabilir”
Bu süre içerisinde kısa dokunuşlar olabilir. Örneğin, ben size iddia ederim ki; kaymakamlıklarda, belediyelerde, şehirciliklere de bekleyen inşaat ruhsatları belki de birkaç yüz milyondur, bu devlete gidecek olan bir paradır. Ben size iddia ederim ki boşuna gereksiz ama bürokrasiden dolayı aşamadığımız nedenlerden dolayı 2-3 bin yabancı bugün tapusunu alamıyor. Boş bir askeri birlik varmış da konut onun teline yakın yapılmış gibi saçma sapan nedenlerden dolayı bekliyor. Belki de onların ödeyeceği tapu harcı birkaç yüz milyon TL’dir. Bizim atılı yüz milyonlarımız var ama bunu çözmek için çözme gailemiz olması lazımdır.
Böyle bir gailemiz olursa kaynaklarımız vardır. Biz şimdi 100 milyon TL için Türkiye’ye gidip yalvarır, alamasak da gelirsek bu tarafta da bizim atıl 100 milyonlarca TL’miz varken bu olmaz. Şimdi bunları biz çok süratli bir biçimde nasıl harekete geçirebiliriz? Nasıl ülkeye kaynak yaratabiliriz? Nasıl ekonomiye enjekte edebiliriz? Örneğin 2 bin konutun demir harcını 10 bin Sterlin’den koysan 20 milyon Sterlin. Bu da aşağı yukarı 250-300 milyon TL demektir. Bu devlete girecek olan kaynak. Belki de daha fazladır.
Bu tabi bizim sektörle ilgili olanı. Başka sektörler için de olanı var. Yıllardır K.T Sanayi Odası’nın ve turizmcinin aldığı elektrik indirimi acımasızca eleştiriliyor. K.T Sanayi Odası veya K.T Otelciler Birliği ‘bize izin verin, biz elektrik üretim tesisi kuralım, kendi elektriğimizi üyemize ucuza verelim, devlete külfet olmayalım, altyapıyı da biz yapalım’ diyorlar. Dolayısıyla eğer ki bu güzelliklere yardımcı olacak siyasi yapı gelirse biz bu ülkeye rahatlıkla ayağa kaldırabiliriz.”
İmar Planı
KTİMB Başkanı Gürcafer, Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı konusunda da soruları yanıtladı. Eski Başbakan Ersan Saner’in görevden giderayak planı imzalamamasını yorumlayan Gürcafer, “Ersan Saner, ‘yeteri kadar yüksek kata izin vermedi bu plan, daha fazla yüksek kata izin versin’ düşüncesi ile bu planı imzalamadı. ‘Çözüm cebimdedir’ diyen adam bir defa bile planın içeriği ile hiç ilgilenmedi” ifadelerini kullandı.
Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı’nın bir an evvel neticelenmesi için çok emek verdiklerini kaydeden Gürcafer, süreci kamuoyu ile paylaştı.
Cafer Gürcafer şöyle konuştu:
“O plana belediyelerin itirazları vardı. Zaten Birleşik Kurul belediye başkanlarından oluşur. Plan hepimizin katkısı ile yapıldı. Belediyelerden itirazlar vardı. O noktada Cumhurbaşkanlığı seçimi plana gölge etti. Yeni hükümet geldiğinde Ersan Saner’e gittik. Çalışmalar o günden başladı. Birleşik Kurul belediyelerin itirazlarını aldı. Şehir Planlama Dairesi bir ekip oluşturdu. Bu ekip belediyelerin itirazları doğrultusunda o plan üzerinde çalışmalar yapmaya başladı. Sonra belediyelere sunum yaptılar. Neticede bu süreç 1 yıla yakın sürdü. En sonunda tekrar Birleşik Kurul toplandı ve onayladı.
Hiçbir dere yatağı, SİT alanı, orman arazisi ve yeşil alanda değişiklik olmadı. Yüzde yüzü fasıl 96 idi istediğin yere gidip apartman yapabilirdin. Yüzde 10’luk kısmı açık kaldı. Yüzde 90’ı kapanırken bazıları itiraz etti. Birleşik Kurul da ‘Bana bu araziyi bedava verilmedi. Bu araziyi otel yapmak için aldım. Şehir Planlama Dairesi’ne gittim ve bu araziye 3 milyon Sterlin veriyorum. Böyle kapatamazsın burayı’ gibi itirazları değerlendirdi.
“Eğer birilerine rant sağlandıysa karşısına duracak ilk kişiyim”
Eğer birilerine rant sağlandıysa birinci ben dururum karşısında ama rantın tanımını yapalım. Eğer ki devletin bir arazisi varsa ve içeriden birisi gelir de ‘Gel sana gizli gizli bu araziyi verelim. Sonra bunu imara açacağız. Sonra da kırışacağız’ işte bu bir ranttır. Bu çok çirkin bir şeydir. Ancak adam gelmiş araziyi satın almış. Tapu Dairesi’nde dünya kadar vergi ödemiş. Alınan ara emirleri vardı. Hükümet değişti. İnşaat sektörü kilitlendi. KTMMOB’ne gittim ve Şehir Plancıları Odası ile toplantı yaptım. ‘Gelin yardımcı olun bu işin önünü açalım. Gerçekten hakkı olanları tespit edelim, mahkemeye gidelim ve ekonominin önünü açalım ama fırsatçılık yapanın karşısında da birlikte duralım’ dedim. Sonrasında defa defa da aradım. Hiçbir şekilde gelip çalışmaya katkı koymadılar. Ben milyarlarca TL’nin altına imza atmış bir sektörün başında olan biriyim ve ülke ekonomisi sallanıyor bu işin durmasından dolayı. Birilerinin bu işin önünü açması için çaba sarf etmesi gerekiyor. Aslında hepimizin çaba sarf etmesi lazımdır.
“Asıl mesele popülizm”
Burada mesele popülizmdir. Hepimiz de bu popülizmin kıskacı altına girdik. Bundan kurtulmamız lazımdır. Kendi kitlemizi memnun edeceğiz diye çıkıp açıklamalar yaparız ama işin neticesinde hizmet ettiğimiz amaç bellidir.”
Yorum Yazın