Güneş TV’de katıldığı programda Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ve Maraş konusunda önemli açıklamalar yapan Ulusal Birlik Partisi (UBP) Gazimağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, Uluslararası Deniz Hukukuna göre kıyı uzunluklarından dolayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye’nin daha geniş çapta deniz yetki alanlarına sahip olduğunun altını çizdi.
“HAKLARIMIZDAN GERİ ADIM ATACAK DEĞİLİZ”
Hasipoğlu Uluslararası Deniz Hukukunu referans gösterdiği programda, gerek Türkiye gerekse biz “1982 Uluslararası Deniz Hukuku Konvansiyonuna taraf değiliz, dolayısıyla bu konvansiyon tahtında herhangi bir yaptırımın bize karşı olması mümkün değil. Konvansiyonun uygulama alanının olmadığı durumlarda ise, devletlerin uluslararası deniz hukuku teamülleri tahtında çıkardıkları yasalara göre uygulamalar yer almakta. Gerek KKTC gerekse TC kendi deniz yetki alanları yasaları tahtında 200 deniz millik kıta sahanlığı alanı içerisinde istediği ekonomik araştırmayı yapabilmektedir. Uluslararası deniz hukuku, doğu Akdeniz gibi kapalı denizlerde iç içe girmiş deniz yetki alanları içerisinde tarafların oturup anlaşmasına salık vermektedir. Zaten biz de yıllardan beridir Rum tarafına ortak komite kurup anlaşalım önerisini yapmamıza rağmen, Rum tarafı hep retçi tavır içerisinde olmakta. Zaten bu yüzdendir ki Birleşmiş Milletler raporlarında doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklarda Kıbrıslı Türk ve Rumların hakkının var olduğu yazıyor” ifadelerine yer verdi. Güney Kıbrıs’ın bugün mahkemeye gitmesi durumunda “anlaşın” cevabı alacağını dile getiren Hasipoğlu, anlaşmadan başka alternatifin olmadığını kaydetti. Hasipoğlu farklı metotların da olduğunu hatırlatan Hasipoğlu, “hat çekersiniz, bu parsellerin doğusu senin, batısı benim dersiniz, biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Türkiye ile birlikte Uluslararası hukukun dediğini yaptık. Bir komite kuralım ve doğal kaynakları nasıl paylaşacağımızı konuşalım dedik. Bu öneriyi yaptığımızda Hristofyas egemenim, paylaşmam dedi, Anastasiadis de aynı tepki verdi. Yapıcı olan biziz, ret tarafı onlar. Bu yüzden ortak komite kuralım dediğimiz için ‘siyaseten’, uluslararası deniz hukuku teamüllerine göre hareket ettiğimizi için de ‘hukuken’güçlükonumdayız. Güney Kıbrıs yönetimi içerisinde bulunduğu AB’den ve anlaşma yaptığı devletlerden yardım istiyor. Türkiye aleyhine yaptırım kararları aldırıyor. Türkiye,AB’nin bu tür basit yaptırım kararlarına boyun eğmeyeceğini belirtiyor. Zaten en güzel cevabı da dördüncü gemi olan Oruç Reis gemisini göndererek verdi” şeklinde konuştu.
“VAKIF MALLARI BAĞIŞ YOLUYLA BİLE DEVİR OLMUŞ”
Oğuzhan Hasipoğlu Kapalı Maraş’taki vakıf malları ilgili de önemli değerlendirmelerde bulundu. Güney Kıbrıs’taki gerçek ve tüzel kişilerin Kapalı Maraş bölgesinde de 1974 öncesinde bıraktıkları ve mal sahibi olduklarını iddia ettikleri mallar için dava açtığını söyleyen Hasipoğlu, 2019 başına kadar toplam 6477 başvurudan 276 tanesin in Kapalı Maraş için olduğunu ifade etti.
Taşınmaz Mal Komisyonuna, Kapalı Maraş bölgesindeki başvurulardan 118 tanesi iade, 1 tanesi iade ve veya takas, 42 tanesi iade ve veya tazminat, 29 tanesi iade ve veya takas veya tazminat, 1 tanesi takas, 85 tanesi ise tazminat talebi mevcuttur. Bu verilere baktığımız zaman davalı olan devletimiz aleyhine hem Maraş’taki malların iadesi hem de milyonlarca Euro’luk kullanım kaybı ve tazminat taleplerinin olduğu anlaşılmaktadır. Vakıfları 2012 yılında taraf yapmakla bu taleplere karşı karşı hukuki argümanlarımızı sunma imkanı doğmuş oldu. O dönmelerde vakıflar adına avukat sıfatıyla ilgili vakıfların tapu bilgilerini önce taşınmaz Mal Komisyonuna daha sonra da Yüksek Mahkemeye sunduk. Vakıflara ait olan mallar satış takas hatta bağış yolu ile Kıbrıslı Rum şahıslara devi edilmiş. Hem de hiçbir karşılık ödenmeden. Hukukun genel kuralıdır ve tüm tapu sistemlerinde bir taşınmaz mal devredileceği zaman mutlaka ivazı, yani ne kadar bedel karşılığında devir edildiği tapu bilgileri üzerinde yazması gerekir. Ancak emare olarak ibraz ettiğimiz tapu kopyalarında bu bilgiler yoktu. Demek ki ortada ciddi bir hukuki aykırılık vardı. Bu tür ciddi aykırılıklar aslında yok hükmündedirler ve kural mal sahipliğinin eski sahibine dönmesidir. Tabi bu süreç o kadar kolay olmayacaktır. Ancak yıllardır vakıflar ve kapalı Maraş konusunu iyi niyetle siyasi çözüme endekslendik. Hukuki hak arama yoluna gitmedik. Rum tarafı öyle yapmadı, bir yanda müzakere masasında biz kardeşiz, federasyon çözümünü gerçekleştireceğiz diye bize hayal satarken, diğer yandan Loizidu, Arestis, Orams gibi davaları açıp hukuken Türkiye’yi ve bizi sıkıştırmaya, milyonlarca Euro tazminat ödettirmeye çalıştı. AIHM gelen yüzlerce dava sonunda, AIHM artık Kıbrıslı Rumların başvurularını kabul etmeyerek etkin ve fiili bir iç hukuk yolu olarak Lefkoşa’da bulunan Taşınmaz Mal Komisyonunu gösterdi. Şimdi biz de bu iç hukuk yetkisini kullanarak yıllardan sonra Vakıfları bu davalarda taraf yaparak karşı hukuki mücadeleyi başlatmış olduk.
Komisyon önünde vakıflar hukuki haklarını ararken, siyaseten de kapalı Maraş’ı açma yönünde ilk adımları atmış olmamız, Rum tarafını iyice endişelendirmektedir. Lakin tüm çözüm planlarına hayır diyen Rum yönetimi, kapalı Maraş’ın da kapalı kalmasına sebep olan asli taraftır ve gerek 1974 sakinlerine gerekse Vakıflara karşı maddi bir yükümlülük altına olduğu gibi, manen de bir özür borçludur.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI... “PARTİ TABANINDAN ÇOK TALEP VAR”
Kendisinin de adaylık için adının geçtiğinin anımsatılması üzerine Hasipoğlu, “Adımın geçmesi başka bir şey, aday olmam başka bir şey, Müzakere konusundaki geçmişimiz söz konusu, Kıbrıs müzakerelerinde birçok zirvede yer aldım. Tüm görüşme süreçlerini halen takip etmekteyim. Tabandan tarafıma aday olmam için çok talep geliyor. Bunun da nedeni Sayın Başbakan Tatar’ın aday olmayacağını açıklaması ve benim bir Kıbrıs konusunda gerek Cumhurbaşkanlığı hukuk danışmanı sıfatıyla gerekse partim adına yer almamdan dolayıdır” dedi.
Hasipoğlu, “Halkın yeni yüzlere rağbet gösterdiği bir gerçek, lakin ben henüz karar vermedim. Zaten bu gibi makamlarda karar verilmez… Partiniz isterse, taban isterse, yetkili organlar uygun görürse, genel bir konsensüs olursa bu gerçekleşir, benim ille de böyle bir iddiam yok. Parti tabanım uygun görürse değerlendiririm, Cumhurbaşkanı olmak için de siyasete girmedim” diye ekledi.
Yorum Yazın