Hasipoğlu, UBP Basın Bürosu aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, Fatih gemisinin, Türkiye’nin kıta sahanlığı alanı içerisinde faaliyetini sürdürdüğünü belirterek “Araştırma gemisinin uluslararası sulardaki faaliyetleri Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesi, uluslararası genel hukuk kurallarına göre Türkiye'dedir. Bahse konu olan GKRY’nin karasuları değildir” değerlendirmesinde bulundu.
Devletlerin cezai tedbirleri de içeren tam egemenlik haklarını karasuları alanlarında kullanabileceğini,halbuki Fatih gemisinin faaliyette bulunduğu alanın hiçbir ilgili kıyı devletinin karasuları içerisinde olmadığını belirten Oğuzhan Hasipoğlu, şunları kaydetti:
“Karasuları dışındaki ve karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren 200 deniz millik alan olan kıta sahanlığı içerisindedir. Bu alanlar ekonomik faaliyetin sürdürüldüğü alanlardır. Kıta sahanlığı tek taraflı bir rejimdir. İki taraf anlaşarak kıta sahanlığı sınırlarını dilerlerse belirleyebilmektedirler. Münhasır Ekonomik Bölge için diğer bir kıyıdaş devletin imzası gerekmektedir.”
2011’de New York’ta TC ve KKTC cumhurbaşkanları Erdoğan ve Eroğlu’nun imzaladığı Kıta Sahanlığı Sınırlandırılması Anlaşması’na da değinen Hasipoğlu, iki devletin kendi deniz yetki alanlarını belirlediğini, Güney Kıbrıs veya başka kıyıdaş devletlerle çakışma söz konusuysa tarafların oturup deniz alanlarındaki sınırı belirlemesi gerektiğini kaydetti.
Yazılı açıklamasında tutuklama emrinin neden hukuki ve siyasi dayanağı olmadığını gerekçeleriyle anlatan Hasipoğlu, “Temennim, bu konudaki gerginliğin daha da artmaması, var olan siyasi krizin çözüm için bir teşvik olması ve ada etrafındaki doğal kaynakların her iki tarafça da hakça paylaşılmasıdır” ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın