Birine rol yapma derken hem rol yapanı hem de rol yapma fiilini aşağılama düşüncesi vardır. Rol yapma derken aslında bu yazımızda tiyatrodan bildiğimiz “Rol yapma” değil günlük hayatta kullandığımız Rol yapma yı irdeleyip kendimize uyarlamaya çalışacağız.Yazımız konusu rol yapma önemli bir sanat olan tiyatrodaki rolle ilgili değil günlük hayatta yaptığımız rollere alakalıdır.
Kavramlar, deyimler halk arasında belli bir biçimde kullanılarak ağırlıklı bir anlam taşımaya başlarlar. Durum böyle olmakla birlikte bir kavramı veya deyimi olumsuz düşüncelerde kullanacağımız gibi, olumlu düşüncelerde de kullanılabiliriz.
Alçak kelimesinin kafamızdaki çağrışımı hoş değildir. Ancak alçak kelimesini gönül kelimesinin önüne koyarsak anlamı olumlu hale gelir. İnsan kelimesinin önüne koyarsak olumsuz hale gelir. Başka bir örnek “Polis görevini soğukkanlılıkla yaptı.” Cümlesinde soğukkanlılık kelimesi bizde takdir hissi uyandırır. “Katil cinayeti soğukkanlılıkla işledi.” Cümlesinde soğukkanlılık bizde nefret duygusu uyandırır. Katilin acımasızlığını ortaya koyar.
Rol yapmanın günlük hayatta kullanımında içiyle dışın bir olmadığı riyakâr bir davranışı ifade eder. Oysa rol yapmak eğitimde, tiyatroda olumlu olarak kullanılmaktadır. Gündelik hayatımızda da olumlu olarak kullandığımızda oldukça önemli ve iyi sonuçlara ulaşmak mümkündür. İnsanın içi dışını, dışı da içini etkiler. “Dışının görünüşü içinin aynasıdır.” sözüyle “Küpün içinde ne varsa dışına o sızar.” Atasözü, için dışa etkisini anlatır.
Biz genellikle içimizdeki duyguların, düşüncelerin davranışlarımızı etkilediğini düşünürüz ve biliriz. İçimizde gam, keder varsa bunun gölgesi yüzümüze düşer. İçimizdeki neşenin ışığı gözlerimizde yansır. Asıl üzerinde durulması gereken dışımızın içimizi nasıl etkilediğidir. Günlük hayatımızda buna farkında olmadan yer veririz. Hanımlar moralleri bozuk olduğunda kuaföre giderler. Kendilerini rahat ettiren bu davranış, dış güzelliğin iç dünyaya yansımasıyla ilgilidir. Neşeli göründüğümüz için neşeli olduğumuzu, mutlu olduğumuz için gülmeyip, güldüğümüz için mutlu olduğumuzu söyleyen düşünürler çıkmış. Bunlar bir gerçeğin abartılı ifadeleridir.
Bilinen bir Çin hikâyesi vardır;
Kaynanasıyla geçinemeyen bir gelin onu öldürmeye karar verir. Otlardan ilaç yapan bir baharatçıya giderek, niyetini bildirir. “Bana öyle bir zehir yap ki, kayınvalidemi bu zehirle öldüreyim ama suçlu olduğum ortaya çıkmasın.” der. Baharatçı bir karışım hazırlar. Sonra geline verir. “Bundan her gün bir çay kaşığı kayınvalidenin yemeğine katacaksın. Üç ay boyunca devam edeceksin. Sonunda maksadına erişeceksin. Fakat ona o kadar iyi davranacaksın ki ve güzel sözler söyleyeceksin ki senden asla şüphelenmemeli.” der. Gelin denilenleri yapar. O kayınvalidesine kadar iyi davranır, o kadar güzel söz söyler ki, bir ay içinde anne kız gibi yakınlaşırlar. Gelin yaptıklarından pişmanlık duyarak hemen baharatçıya gider “Aslında kayın validesini çok sevdiğini, anne kız gibi iyi ilişkiler içinde olduğunu bu nedenle onu öldürmekten vazgeçtiğini” bildirir. Baharatçıdan kayın validesi için verilen zehirlerin etkisini için panzehir yapmasını ister. Baharatçı güler sonra “Sen rahat ol kızım. Sana verdiğim şey zehir değil vitamindi. Asıl zehir senin beyninde idi sürekli iyi davranarak ve güzel sözler söyleyerek sen beynindeki zehri ortadan kaldırdın.” der.
Yorum Yazın