Lefkoşa- Mağusa arası otobüs servilerinde yolculuk yapan herkesin "kontrol fişleri", "elden ele" cümleleriyle bildiği "biletçi Halil" yani Halil Karadan'ın aslında herkesi şaşırtacak bir hikâyesi var.
Türkiye'de "Küçük Aşık" olarak bilinen Halil Karadan, Türkiye'nin çeşitli illeri, Amerika, Almanya ve Bosna Hersek gibi ülkelerde konser verip, birçok ödül de aldı. 3 bine yakın şiiri bulunan Karadan, bu şiirleri kitaplaştırmak içinse 25 yılın tamamlanmasını bekliyor.
Karadan'ın ayrıca eşiyle büyük bir aşk hikâyesi de var. Eşinin çocukluk aşkı olduğunu anlatan Karadan, kendisinin Türk eşinin ise Kürt olması nedeniyle yıllarca eşiyle evlenemedi. Kız tarafı bir türlü kızlarını Halil Karadan'a vermedi.
En son çözümü onu kaçırmakta bulan Karadan, eşini kaçırdığı gibi Kıbrıs'a geldi. Ancak kız tarafı yine peşlerini bırakmadı ve Halil Karadan'ı vurmak bile istedi.
KIBRIS Gazetesi'nin sorularını yanıtlayan Halil Karadan, yazdığı şiirler, bağlama merakı ve eşiyle kaçıp Kıbrıs'a nasıl geldiğini anlattı.
KIBRIS PAZAR: Kendinizi tanıtır mısınız?
Karadan: Adana'nın Kozan İlçesi'nde dünyaya geldim. Annem, Babam adımı Halil olarak koydu. O gün bugündür Halil Karadan olarak yaşıyorum.
İlkokul, ortaokul, lise, üniversite derken dört yıl Almanya'da yaşadım. 4 yıldan sonra 1993 yılında KKTC'ye geldim. KKTC'ye ilk geldiğimde hiç kimseyi tanımadığım için öyle büyük bir boşluğa düştüm ki çok zorda kalmış gibi oldum.
KIBRIS PAZAR: Neden Kıbrıs'a gelmeye karar verdiniz?
Karadan: Zaten Kıbrıs'a da eşimi alıp, kaçıp geldim. İstedim vermediler. En sonunda aldım kaçtım KKTC'ye geldim. Şimdiki itimat işletmelerinin tam arkasında belediyenin parkı var. İlk geldim elimde küçük bir çanta ile ve karamsarlığa düştüm. Çünkü öyle kalabalık yoğun bir halkın içinden geldim ki kendimi çok çaresiz hissettim. Zavallı gibi hissettim. Askerlerin hatıralarını yazdığı defterler var, onu istedim eşimden. İlk kendimi anlatan bir şiir yazdım. şiiri okuyunca eşim etkilendi.
Eşim ağlıyor. Neden diye sordum. O da bana "daha bugün geldik sen sitem dolu şiir yazmaya başladın. Allah bilir yarınımız ne olacak" dedi.
Kendi kendime kahrettim. Daha sonra Orhan İtimat ile tanıştım. Dedi ki "Ne iş yapan". Ben de iki yıllık muhasebeden mezun olduğumu söyledim.
Durumu anlattım. Eşimi istediğimde vermediklerini, benimde kaçırdığımı söyledim. Herhangi para pul sıkıntısı olan biri de olmadığımı belirttim.
Geldiğimde tam 150 milyar param vardı. Bana sorsalar "nereye gitti" bende bilmiyorum nereye gittiğini.
Zor durumda insanlar görüm yardım ettim. Bence itimatta çalışmak bir ayrıcalıktır. Ama bu ayrıcalık Orhan İtimat bu dünyadan göç edene kadar sürdü. O öldükten sonra kendimi hep yalnız hissettim.
KIBRIS PAZAR: Eşinizin ailesi sizi polise şikâyet etmedi mi?
Karadan: Türkiye'de eşimi aldım kaçtım, kayınbabam beni şikâyet etti, "Kızımı silah zoruyla aldı kaçtı" dedi. Ben asker ocağında bile elime silah almadım. Meslek icabı bile eline silah almamış bir insanı mahkemeye verdi. Jandarmalar geldi bizi tutukladı. Eşimle beraber hâkimin huzuruna çıkardılar.
Bir komutan vardı bana dedi ki "aşığım sana bir ipucu vereceğim ona göre kendini hazırla çünkü kozandaki başsavcı şair ruhludur. Sen onlara öyle bir şiir yaz ki bırak sizi tutuklamayı, düğününüzü yapsın". Kâğıt kalem istedim. Bir şiir yazdım savcıya. Hâkimin huzuruna gittik. Savcı dedi ki siz bu kızı silah zoru ile kaçırmışsınız. Ben de dedim ki belki zengin biri olsaydım param konuşurdu ama ben halk ozanıyım, halkın çocuğum dedim. Eğer okuma lütfünde bulunursanız bizi sizi anlatabilecek kendi fikrimce en güzel sözleri yazdım size vereyim.
Yasanın kestiği parmak acımaz. Savcı ismimi duymuş. Memlekette küçük âşık derlerdi. Dedi sen küçük aşık mısın yoksa. Dedim evet. Savcının gözünden yaşlar dökülmeye başladı.
Karar dedi ayağa kalktı. Eşimin de 18 yaşını doldurmasına daha bir buçuk ay var.
Savcı bir gecede eşimin yaşını büyüttürdü. Bir gecede nikâhımızı kıydık, geldik KKTC'ye. O gündür bugündür buradayız.
KIBRIS PAZAR: Şu anda biletçilik yapıyorsunuz, saz çalıyorsunuz ve şiir yazıyorsunuz. Sizce en zor olan hangisi?
Karadan: Bu dünyada en zor olan şey insan olmaktır. Dıştan göründüğü gibi değildir insanlık. Öyle şeyler vardır ki bazen seni senden alır gider. Şu anda kalkıp bir insana desen ki insan olmak zordur, diyecek ki insan olmak zordur. Amir, olur, memur olur, hacı olur ama insan olmak her şeyin başındadır. Ancak günümüzde çok zordur.
KIBRIS PAZAR: Ne kadar süredir biletçilik yapıyorsunuz?
Karadan: 22, 24 yıldır bu şirketteyim. Kendimi bildim bileli bir kulun kalbini kırmadım. Çok güzel anılarda da yaşadım ama ustam gittikten sonrada gerçekten çok büyük acılar yaşadım.
O kadar çağırdık beraber bir gün çağırıp "sen şu hatayı yaptın" demedi. Ustam olsa herhalde 20 yıl daha çalışırdım.
KIBRIS PAZAR: Kitap çıkarmayı hiç düşündünüz mü?
Karadan: Kitap çıkarmayı düşünüyorum. Ancak acısıyla tatlısıyla 25 yılı tamamladığımda çıkaracağım kitabımı. Şu an hazırdır. Bu adaya ilk gelişim, Türkiye'deki durumlarım, Almanya'da kalış hikâyem, biletçilikte yaşadıklarım hepsi yer alıyor. İki üç sayfalık bir bölümü kaldı. İstesem 15 dakikada bitiririm ama 25 yılın tamamlanmasını bekliyorum.
KIBRIS PAZAR: Eşinizle nasıl tanıştınız?
Karadan: Çocukluk aşkımdı. Aslı Urfa Suruçlu... Büyüklerinde örf ve adet var. Ben Türküm o Kürt diye vermiyorlardı. Vurmak içinde peşimize bile düştüler. Şimdi de en sevdikleri damatları benim. Bir nevi barış sağladım. Bir gün hiç unutmama görüşecektik. Bizim köyde çıkıp barda pastanede buluşamazsın. Bana dedi ki "gece babam camiden gelsin, gelince zaten başını yastığa kor koymaz uyur. Bekle beni geleceğim".
Beklerim beklerim gelmez. Sokağa bakarım, sokakta bir tek kedi bir de ben başka kimse yok. Bir gün sonra da ben dedim geleceğim gitmedim. Çoruma konsere gittim. Küstü bana 2, 3 ay konuşmadı. Zaten o zaman telefon yok. O bölgede Yonca TV diye bir televizyon kanalı var, akşamları orada program yapardım. Mutlaka izleyeceğini düşündüm . En iyisi ben buna nutuk çekeyim mesaj yolladım. Mesajı gördü barıştık.
KIBRIS PAZAR: Kaç tane şiir yazdınız?
Karadan: Şu an 3 binin üzerinde şiirim var. Ancak hepsini ezbere bilmiyorum. Sazım elimde olduğunda yazamayacağım hiç bir konu olmaz. Bir aşığın elinde sazı yoksa oyuncağı elinden alınmış çocuk gibidir.
Birçok yerde konuşmaya dahi zorlanır.
KIBRIS PAZAR: Unutamadığınız konser anınız var mı?
Karadan: Konya Aşıklar Gecesi'ne ilk katıldığımda rahmetli Rehani Babayla karşı karşıya getirdiler o zaman zayıf cılız bir çocuğum. Rehani Baba dedi ki "ben çocuk mu avutacağım sahnede" en az 20 bin izleyici var. Utandım da.
Çünkü adam dev gibi bir adam. Karşısında küçük zayıf bir çocuk. 15 yaşında falandım. Rehani Baba dediler "sen çocuk dediğinle baş edemeyeceksin. Çünkü baştan sona kadar tasavvuf yüklüdür".
Biz çıktık sahneye, Rehani Baba dedi ki "ben ayak açsam diyecekler ki koskoca Rehani gencecik çocuğa mı ayak açtı. Çocukla kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı diyecekler. Bana âşık Halil bir ayak açsın ben onu takip edeyim." Rehani Baba sazını bana hediye olarak verdi. Çok yerlere gittim. Amerika'ya da Almanya, Bosna Hersek'e gittim. Bir tek Trabzon'a kendi memleketime gidemedim.
KIBRIS PAZAR: Televizyon programı da yaptınız, ilgi nasıldı?
Karadan: Kıbrıs’ta ilgi daha keman, gitar gibi müzik aletlerine... Hatta bir programda bir soru sordum. Bilene bağlamamı hediye edeceğim dedim. Kimse bilmedi. Bilen çıkmadı.
Soru ise şuydu:
“Ne vardayım ne yoktayım,
Ben kuru ağaçtayım,
İkimiz beraber olduk
Babam ile bir yaştayım.”
Yorum Yazın