Tüm dünyada iş hayatının gücü devleti ile olan ilişkilerinin düzeyi ile ölçülür.
İş dünyası genelde "güç" kavramı "maddi, siyasi ve sosyal güç" diye 3 ayrı ögeden oluşmaktadır.
Maddi güç; İş insanının zekâsını,
Siyasi güç; geleceğini,
Sosyal gücü ise; insanlığını göstermektedir.
İşte bu noktada her parası ve siyasi gücü olanı İŞ İNSANI olarak değerlendirmemek lazım.
Bize göre bu güçlere ulaşmış birinde vatanperverlik yoksa kazançlarının hepsi beyhudedir.
Yani iş insanı her şeyden önce milli olmalıdır.
Ve yine iş dünyası genelde üçe ayrılır,
-Devletten geçinen
-Devlet geçinen
-Devletini bilen ve gerektiğinden onun uğrunda tüm servetinden vaz geçendir.
İşte bu korana virüsü süreci bize; hayat serüveni her ne olursa olsun, milleti ve devleti zora düşünce kimin ne kadar fedakâr olabileceğini kanıtladı.
Bu fedakârlardan biri de yıllarca Kuzey Kıbrıs'ta yaşadıktan sonra iş hayatını Londra'ya taşıyan ve fakat kalbi her zaman Kıbrıs halkı ile birlikte atan Ayavefe’dir.
Ayavefe dünyanın finans merkezine gitmiş, orada çoğu insanın rüyasında göremeyeceği bir güce ulaşmış olmasına rağmen kalbi buradadır.
O KKTC’ye olan sevgisini şu cümlelerle özetlemektedir ;
“Kıbrıs'ın özel koşullarından kaynaklı dünyadan izole olması ve uzun yıllar içerisinde bu izole hayatın her türlü dezavantajını yaşayan Kıbrıslıların kalbimde yeri çok özeldir. Dünyanın neresinde olursam olayım, yardım etme imkânım olduğu sürece, koşulsuz ve karşılıksız olarak Kıbrıslıların yanında olacağım.”
Nitekim bu zor dönemde sadece elini, cebini değil sayın Ayavefe kalbini de taşın altına koyarak ülkemize sayısız yardım da bulunmuştur.
O yardımların bir çoğu haber sitlerinde malumdur.
Bir o kadar da bilinmeyen yardımları vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki; bu yazar bu yazıyı durup dururken niye kaleme aldı.
İnsan devletine ve milletine hiç ihtiyacı olamadığı halde onun için çırpınan birini gördüğünde kaleme almasa o kalem ondan utanmaz mı?
Hele hele yıllardır devletten geçinerek servetine servet katan, hatta kendini devlet sayarak ülkeyi parselleyenlerin bu zor günlerde kılını bile kıpırdatmadıklarını görünce elbet elini taşın altına koyana hakkını vermelidir bir yazar.
Evet statüsünün önünde ünvanı ne olursa olsun, servetinin rakamları ne kadar büyük olursa olsun bize göre vatanına zerresi kadar aşkla bakmayan hiç kimse insan olamaz.
YAŞAM bey adı gibi insan yaşatma sevdasında gece gündüz elinden geleni yapmaktadır.
Mükafatını elbet insan bilmese de , onu yaratan bilecektir.
Bize düşen gördüğümüzü kalemimizin gücü nisbetin de dile getirmekti onu yaptık.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışında bu süreçte elini taşın altına koyan her faniye ölümsüzlük dilerim
Tayfun Aydınlı
17/04/2020
Yorum Yazın